Oliver Roy’un  1994’te dilimize çevrilen “Siyasal İslam’ın İflası” adlı kitabını  hemen alıp okumuştum. Kafamdaki birçok soruya cevap veriyordu o kitap.

Ama o dönemdeki Türkiye ile ilgili olarak herkes gibi  yazar da yanılmıştı. Roy, Refah Partisi’nin etkinleşmeye başladığı Türkiye’de  “laik sistemle İslamcı kitle arasında bir denge kurulduğu”ndan söz ediyordu. Ama Afganistan’dan Cezayir’e kadar uzanan siyasal İslamcı atak ABD desteği ile Türkiye’de de başlatılacak Tayyip Erdoğan 2003’te başbakanlık koltuğuna oturtulacaktı.

Roy, kitabında, İslam’ı din olduğu kadar bir siyasal ideoloji olarak da gören siyasal dinci grupların kendilerini “bütünsel ve  zamanla sınırlı olmayan bir kültürel sistem” gibi pazarladıklarını vurguluyordu. Bunlar iktidara gelseler bile bazı âdetleri ve hukuku değiştirebileceklerini ama düzenin devam edip siyasal İslamcıların başarısız olacağını dile getiriyordu.

BİR BİR ÇÖKTÜLER

Siyasal İslam, önce bir İngiliz projesi olarak devreye sokulmuştu. Mısır’da Müslüman Kardeşler (İhvan-ül Müslimin) bu yolla etkinleştirilmişti. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra bu işi ABD üstlendi. Türkiye’de, ABD çıkarlarına göre davranacak bir siyasal kadro yaratıldı. 2002’de bu amaçla kurulan AKP, iktidara getirildi.

Ama ılımlı İslam projesi yürütülemedi.  İslam dünyasında iktidara getirilen İhvancı yönetimler birer birer çöktüler. Nihayet sıra Tayyip Erdoğan yönetimine geldi.

Halbuki Erdoğan, Atatürk ile savaşı kendisine temel hedef yapmış, bu yolda laik düzenden kalanları yıka yıka ilerlemişti. Hukuku, tamamen tek adam rejiminin emrine sokmuştu. Milli Eğitim, çağdaşlık düşmanı Halidi/Nakşibendi tarikat elemanlarının eline bırakılmıştı. Asker, haksız operasyonlarla hırpalanmış; ülkedeki koruyucu görevi elinden alınmıştı. Erdoğan, kendisini iktidara taşıyan odaklara hoş görünmek için, 2005’te  “Türkiye’de Kürt sorunu var!” diyerek etnik terörün yeniden harekete geçmesinin önünü de açmıştı.

Maliye ve Hazine, AKP yanlısı müteahhitlere para akıtan bir organa çevrilmişti. Ülke, sert ve yaralayıcı dille iki düşman kampa bölünmüş, Erdoğan bu kamplardan büyük olanın başına geçmiş, seçim üstüne seçim kazanmıştı. Din satıcılığı ve buna bağlı düşmanlaştırıcı üslup çok işe yaramıştı.

Muhalif sesleri susturmak için polis ve yargı bir sopa gibi kullanılmaktaydı. İnsanlar telefonla konuşmaktan bile korkar olmuştu.

DİNCİ İDEALLERİ DİNCİLER ÇİĞNEDİ

Siyasal İslamcı politik liderler, iktidara gelince, çağdaş bir uygarlık projeleri olmadığından Muhammed İslamı’nın içerdiği ne varsa tümüne aykırı davrandılar. Bu zihniyetin din alanındaki temsilcileri de Amerikancı Erdoğan’ı desteklemek için ilk Müslümanlık’ta olmayanları Türk halkına “Gerçek İslam” gibi pazarlamışlardı. Üniversitelerdeki ilahiyatçılar Erdoğan’ı desteklemek için din adına her türlü yalanı söylüyorlardı. Bunların elebaşısı olan Hayrettin Karaman, iktidarda kalmak adına rüşvet alınıp verileceğini dine uygun gösteriyordu. Yine, iktidar uğruna yalan söylemenin dinin gereği olduğunu yazabiliyordu.

Bu müthiş çıkarcılık, ülkenin zenginliklerini yağmalama yarışı AKP’yi ve ona yapışmış sülük propagandacıları, bozdu, çürüttü.

DİNCİLERİN BOZGUNUDUR.

Oliver Roy, sonunda haklı çıktı.

Mısır’dan olduğu gibi, Sudan’da olduğu gibi, Tunus’ta-Cezayir’de olduğu gibi artık Türkiye’de de çöküyorlar. AKP yönetimi ve Erdoğan, onca dinci slogana, liyakatsiz atamalara, para aktarmalarına, onca tarikat örgütlenmesine, onca partizan dernek ve vakfa karşın Türkiye’de hiçbir şeyi değiştiremedi. 20 yılda sözü edilecek bir kültür adamı veya bir sanatçı çıkartamadı. Bırakın onu halkın kulak vereceği bir parti marşı bile besteleyemediler.

Erdoğan kendini tek işe vermişti: İktidara sahip olmanın verdiği olanakları, başlangıçta sözünü ettiği dinci idealler için değil, particileri zenginleştirme için kullanmak… Yolsuzluklar, suiistimaller, har vurup harman savurmalar aldı başını gitti. Bu ekip sonunda , dinin emri gibi gösterdikleri ne varsa tümüne karşı olan bir kliğe dönüştü.

Sonuç mu?

Dünyanın en yüksek faizlerinden birisini verdiğimiz halde şu an 1 dolar tam 8,80 lira. Halbuki aşağılık iftiralar attıkları Atatürk döneminde 1 dolar 1 lira idi. O sayede yanmış yakılmış, insan kaynağı bile kırılmış bir coğrafyada yeni ve saygın bir devlet yaratabilmişti.

Bugünkü simgemiz ise 8,80… Sadece bu bile siyasal İslam’ın iflas ettiğini göstermeye yetiyor.

Siyasal İslamcılar, kendilerini zamanlarüstü ve hakikatin tek temsilcisi göstererek topladıkları puanları iktidara gelince hovardaca harcayıp bitirdiler.

Türkiye 20 yıl gibi bir zaman yitirdi ama Tayyip Erdoğan’ın temsil ettiği siyasal İslam’ın bir işe yaramayacağını da öğrenmiş oldu. Erdoğan, tarihe, siyasal İslam’ın iflas etmiş liderlerinden birisi olarak geçecek.

Onun yerinde olsam, bu ülkeye ve hatta İslam kültürüne daha fazla zarar vermeden çekilirim.

***

Beceremedin Tayyip Erdoğan, beceremedin.

Laik olmayan, demokrat olmayan, çağdaş olmayan ideolojinle de becermen de mümkün değildi zaten.

Türk milletine, siyasal İslamcılığın dinle-imanla ilgisinin olmadığını ve ayrıca hiçbir işe yaramadığını gösterdiğin için bir teşekkürü de hak ediyorsun.