Avrupa Komisyonu, Ankara'nın Kuzey Kıbrıs'ı Cuma günü Türk Devletleri Teşkilatı'na (TDT) gözlemci devlet olarak kabulüne ilişkin açıklamalarını kınadı. Avrupa Komisyonu Sözcüsü Peter Stano Cumartesi günü yaptığı açıklamada, "Teşkilat üyelerinin onayını bekleyen bu karar üzücü ve Teşkilat'ın birçok üyesinin toprak bütünlüğü ilkesine ve BM Sözleşmesine güçlü destek ifade ettiği gerçeğiyle çelişiyor" dedi.
TDT, 10 ve 11 Kasım'da Özbekistan'da bir zirve toplantısı düzenledi ve üye devletler Kuzey Kıbrıs'ın grupta gözlemci üye olarak temsil edilmesi konusunda anlaştılar. 2009 yılında kurulan TDT, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkiye ve Özbekistan'dan oluşuyor. Macaristan ve Türkmenistan'sa gözlemci üye statüsünde bulunuyor.
Avrupa Komisyonu Sözcüsü Peter Stano, "AB, ilgili BM Güvenlik Konseyi Kararları uyarınca, AB'nin uluslararası hukukun bir konusu olarak yalnızca Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanıdığını, en yüksek siyasi düzey de dahil olmak üzere defalarca açıkça belirtti" derken "Kıbrıs Türk ayrılıkçı varlığının uluslararası olarak tanınmasını kolaylaştıracak veya herhangi bir şekilde yardımcı olacak herhangi bir eylem, Birleşmiş Milletler himayesinde çözüm müzakerelerinin yeniden başlatılmasına elverişli bir ortam yaratma çabalarına ciddi şekilde zarar verir." ifadelerini kullandı.
Stano ayrıca AB'nin siyasi eşitliğe sahip iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyon planına olan desteğini da yineledi. “Bunun alternatifi yok” dedi.
'AB YUNANİSTAN'IN KISIR POLİTİKALARININ ESİRİ HALİNE GELMİŞTİR'
Dışişleri Bakanlığı'ysa bugün yayınladığı açıklamada Avrupa Komisyonu'na tepki gösterdi. Açıklamada "AB’nin, BM Genel Sekreteri'nin çağrısı hilafına Kıbrıs Türk halkının uluslararası toplumun saygın bir üyesi olmasını engellemeye çalışması iyi niyetle bağdaşmadığı gibi, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin ve Yunanistan'ın kısır politikalarının esiri haline gelmiş olan AB'nin ikiyüzlülüğünü bir kez daha açıkça ortaya koymaktadır" denildi.
Bakanlık açıklamasında "Zirve bildirisinde de ifade edildiği üzere, Kıbrıs Türkleri, Türk dünyasının ayrılmaz bir parçasıdır, Türk Devletleri ile her alanda ilişki kurup geliştirmesi en doğal hakkıdır." ifadeleri yer alırken şunlar kaydedildi:
AB'nin, BM Genel Sekreteri’nin çağrısı hilafına Kıbrıs Türk halkının uluslararası toplumun saygın bir üyesi olmasını engellemeye çalışması iyi niyetle bağdaşmadığı gibi, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin (GKRY) ve Yunanistan'ın kısır politikalarının esiri haline gelmiş olan AB'nin ikiyüzlülüğünü bir kez daha açıkça ortaya koymaktadır. Kıbrıs Adası’nda adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm ancak Kıbrıs Türk halkının 1963’ten beri gasbedilen müktesep egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün tescil edilmesiyle başlayacak bir sürecin ardından sağlanabilir. Bunun için uluslararası toplumun artık Kıbrıs Rum tarafını Ada’nın tek sahibi olarak gören tavrından vazgeçmesi ve KKTC’yi tanıması gerekir.