Kübra Karabulut- Ankara

Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depreminin en ağır hasara yol açtığı Hatay’da barınma, sağlıklı suya erişim sorunu, eğitim ve sağlık alanında ki sorunlar derinleşmeye devam ediyor. 

Depremin ardından 6 ay geçmesine rağmen sorunların çözülememesine vurgu yapan CHP Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara “İşler istediğimiz gibi gitmiyor” dedi. Özellikle gıda ve su sorununun devam ettiğini ve bu sorunları öncelediklerini belirten Kara, depremden dolayı her şeyin yıkıldığına dikkat çekerek “Su şebekeleri, isale hatları, terfi istasyonları yıkıldı. Bu sadece belediye gücüyle yapılacak bir şey değil. Mecburen bir kaynak transferi olmak zorunda, bunu hep söyledik. Şimdi işte yeni yeni DSİ'yle, İller Bankası'yla çalışmaya başladılar ama istenilen seviyede değil” ifadelerini kullandı.

UYARILARA RAĞMEN ASBEST TEHLİKESİNE KARŞI ÖNLEM ALINMIYOR
Hatay Valisi’nin açıklamalarına göre şehirde yaklaşık 33 bine yakın ağır hasarlı bina olduğunu belirten CHP’li Kara, kentte günde 250-300 arası yıkım yapıldığını ancak gerekli önlemlerin valilik uyarılarına rağmen dikkate alınmadığını söyledi. Yıkımdan sonra ayrıştırma işinin valilik tarafından belirlenen alanlarda yapılması yönündeki uyarıların da yıkım işini üstlenen şirketlerce dikkat edilmediğini vurgulayan Kara’nın değerlendirmeleri şu şekilde:

Valilik yine dedi ki ‘belli noktalarda ayrıştırma yapacağız, yerinde ayrıştırma yapmayın’ uyarısında bulundu ama şirketler buna özen göstermiyor. Şirket diyor ki ‘ben burada yapıyorum’. Hatay’daki insanlar bu kurallara uyulmaması sebebiyle tozun, pisliğin içinde ve hava çok sıcak... 35-40 derece sıcaklıkta seyreden hava şartları, nem ve bu yıkımların tozları şehirde çok boğucu bir hal alıyor. Bu ayrıştırma işinin bir de şöyle bir tarafı var: Hatay'da o demirleri ayrıştırıyorlar. Sonra onları kamyonlara yüklüyorlar. Şimdi düşünün, ovadan yukarı doğru çıkıyorsunuz İskenderun'a doğru, Adana'ya ya da muhtemelen bir takım sınır illere götürüyorlardır. Bu güzergahta yokuş var, rampa aşağı var. Mesela ben iki gün evvel Antakya'daydım. Rampayı, yokuşu kamyonla birlikte çıkıyoruz. Demir yığını dolu. Koca kamyona üç tane bant yapmışlar. Koca bir damperli kamyon düşünün, ağır tonajlı ve sadece üç tane bant yapılmış. Açıkta demirler görünüyor zaten. Yani yanından sollama yaparken bu demirlerden biri düşüp kazaya sebep olabilir, ki iki gün önce Payas’ta otobanda bir kamyon devrilmiş. Yani trafik için de tehlike arz ediyorlar. Öte yandan ıslak yıkım yapılmalı, şirketler iş güvenliği tedbirleri almalı ama ne yazık ki dikkate alınmıyor. Hatay’da depremden kurtulan insanların kaygılarından biri de sağlıklarını korumak oldu.  Depremin şiddeti ne kadar büyük olursa olsun yıkımların yegane sebeplerinden birisi de doğru yapılmayan konuttu. Eğer şimdi biz, şu süreçte doğru ve sağlıklı bir planlama yapamazsak da önümüzdeki yıllarda insanların sağlığıyla ilgili sıkıntıları yaşayacağız. Yani bugün yıkımlar olması gerektiği gibi yapılmazsa asbest, yağmur sularıyla birlikte toprağa, tarım alanlarına, karışacak. Valilik numune aldırıyoruz, asbest tehlikesi yok dese de bu asbest tehlikesine karşı önlem alınmazsa  biz de o tarladan yetişen meyveleri, sebzeyi, ürünleri yediğimizde ya da soluduğumuzda işte bu asbestin zararına, topraktaki ağır katminyumun, ağır metallerin sıkıntısına maruz kalacağız. Bu tehlikeye karşı bilim insanları da uyarıyor, halk sağlığı uzmanları uyarıyor. Ancak dikkate alan yok.

HATAY'IN BARINMA KRİZİ ÇÖZÜLMÜYOR
Hatay’da 20 bin kişinin hala çadırda kaldığını belirten Kara, AKP iktidarının Ağustos sonunda konteyner verileceği sözünü hatırlattı. Kara, Hatay’da 153 konteyner kent olduğunu ancak hepsinin şehrin iklimine uygun olmadığını söyledi. Taleplerinin, konteynerların tamamının klimalı bir sistemin uygulanması olduğunu belirten Kara, bir iki ay sonra yağmurların başlayacağını ve havanın soğuyacağını ifade etti ve konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı:

Hatay’da bir ay sonra, iki ay sonra yağmurlar başlayacak ve hava soğuyacak. Biz altı ay, bir yıl konteyner kentte kaldıktan sonra, yarın evimize gidiyoruz gibi bir şey de yok ortada. Yani bu konteyner kent meselesi uzun yıllar devam edecek. Hani şu zamanda eve geçiyoruz gibi bir şey yok. Çünkü iki yüz elli bine yakın bir konut ihtiyacı var. Bugün otuz bine yakın konut ihalesi var ki bu ihalelerin de gerçekleşme oranlarına bakın... Kaç kat çıkmışlar? Bir İskenderun'da iyi şekilde ilerleme var. Onun dışında yani Antakya'da, Defne'de, Samandağ'da böyle bir şey yok. Payas'ta Dörtyol'da kısım kısım TOKİ'ler başladı ama inşaat aşamasında yani böyle bir kaba inşaatı çıkmış da işte ince işçiliğine başlanılan bir durum da değil. Bu süreç yavaş ilerlediği için konteyner kentleri bir yaşam planı gibi düşünmeliyiz.

HATAY'DA SAĞLIK VE EĞİTİM SORUNU DEVAM EDİYOR
Hatay’daki çocukların eğitim hayatının da sekteye uğradığını vurgulayan Kara, “Gerekli makamlara kaç tane okul düzenlendi, altyapısı tamamlandı diye soracağız. Ancak çocuklar nasıl gelecek? Ailelerin bir kısmı hala dışarıda, çocuğunu getirir mi? Aile, bir kere Hatay'da yaşamaya ikna olmuş mu?” ifadelerini kullanarak sorunun çok yönlü olduğunu belirtti. Üniversite öğrencileri için de aynı durumun geçerli olduğunu söyleyen Kara, depremzede üniversite öğrencilerine daha fazla üniversitede daha fazla kontenjan verilmesi gerektiğini dile getirdi. Öte yandan şehirde akademisyenlerin var olması gerektiğini önemsediğini ifade eden Kara, geliştirme ödeneklerinin çok düşük olduğunu belirtti.

Kara, konuyla ilgili şu ifadeleri kullandı:

Akademisyenlerle ilgili bir bülten hazırlamıştık. Gördük ki geliştirme ödenekleri çok düşük, yüzde 40’larda. Daha önceki depremlerde geliştirme ödenekleri yüzde 500 kat artmış. Ancak şu an yüzde 40. Aslında bu bir motivasyondur. Öğretmen için de akademi için de motivasyondur. İnsanların başka bir ile gitmesi bu yolla önlenebilir. Akademisyenler, öğrenmenler mevcut okulunda devam etmeli. Tabii mevcut okulu da mesela bayağı hasar gördü. Bir an evvel o yerlerde de gerekli düzenlemeler, alt yapı çalışmaları tamamlanmalı ve eğitim öğretime başlanmalı ki hem akademi memnun olmalı gelen öğrenci. Bir de şunu çok önemsediğimizi ifade etmiştik. Hiç kimse ‘Hatay'ı tercih etmeyelim ne İskenderun Teknik Üniversitesi'ne ne de Mustafa Kemal Üniversitesi’ni çünkü orada deprem var. Tercihlerimize Hatay’ı eklemeyelim’ gibi bir anlayışın gelişmesi önlenmeli. Bu yönde bir algı yerleşirse Hatay yalnızlaşır, insansızlaşır. Biz istiyoruz ki sağlık çalışanı da hayatına devam etsin, üniversite de yeniden canlanmalı öğrenciler dolmalı ama bunu isterken tabii ki eğer koşulları doğru planlamadıysanız, insanlar buradan uzak durur. Bu konuyu önemsiyoruz, idarenin ve kamunun buna çok ciddi şekilde, hızlıca gerekli önlemleri almasını bekliyoruz.  O yüzden bakanlıklar nezdinde ciddi bir kaynak mutlaka bu alanlara transfer edilmeli. Su, altyapı, sağlık, eğitim sorunları bir an evvel çözülmeli.

 Hatay’da özellikle kanser hastası vatandaşların ciddi sıkıntılar yaşadığına dikkat çeken Kara, “Samandağ'daki hasta İskenderun'a gitmek zorunda kalıyor o da İskenderun talep açıyorsa. Yoksa Adana'ya gitmek zorundalar” dedi. Sağlık alanında da ciddi sorunların mevcut olduğunu ve bu sorunların ivedilikle çözülmesi gerektiğini vurgulayan Kara, eğer gerekli düzenlemeler ve çalışmalar yapılmazsa Hatay’ın normalleşmesinden söz edilemeyeceğini ifade etti.