Bağımsız medya merkezleri ve gazetecilerden oluşan küresel bir ağın soruşturma haberciliği platformu olan OCCRP’ye bağlı 88 ülkeden 400'den fazla gazetecinin yer aldığı 16 aylık soruşturmada ulaşılan bulgular İran ve ajanlarının sadece Türkleri değil, uluslararası finans sistemlerini nasıl kolaylıkla kullandıklarını gösteriyor.

Araştırma sırasında uluslararası finans kuruluşlarının ABD Hazine Bakanlığı Mali Suçları Araştırma Kurulu’na sunduğu iki bin 100 sızdırılmış Şüpheli Faaliyet Raporunu (SAR) incelendi. 

OCCRP daha sonra, ABD savcılarının İran'ı ABD yaptırımlardan kaçırma ağının Türkiye merkezli elebaşısı Rıza Zarrab'ı suçlamak için kullandıkları yaklaşık 750 bin maddelik raporları (SAR), diğer belgeleri ve işlem kayıtlarını analiz etmek için medya kuruluşlarıyla işbirliği yaptı.

İran’ı ABD yaptırımlarından kurtarma ve Tahran için milyarlarca doları aklama rolü nedeniyle Zarrab, Mart 2016’da ABD’nin Miami kentinde tutuklamıştı. Uzun süren mahkeme sürecinde Zarrab Amerikalı yetkililerle yaptığı anlaşma çerçevesinde önce suçunu itiraf etti ve daha sonra da tanık pozisyonuna geçti. Zarrab mahkeme sırasında üst düzey Türk bakanlara ve Türkiye'nin en büyük ikinci devlet bankası Halkbank'ın üst düzey yöneticilerine rüşvet verdiğini itiraf etti. Dava, bankanın Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın 32 ay hapis cezasına çarptırılmasıyla sonuçlandı. Zarrab, ifadesinde Türk lider Recep Tayyip Erdoğan'ı suçlayarak, dönemin başbakanının yaptırımları bozma çabalarını onayladığını söyledi.

Demokrasileri Savunma Vakfı (FDD) Türkiye Programı Direktörü ve kıdemli araştırmacı Aykan Erdemir’in konuyla ilgili makalesine göre Zarrab’ın 2006’dan itibaren korumalığından çantacılığı görevine getirilen Adem Karahan ile saatler süren görüşmelerini içeren OCCRP araştırmasında, Zarrab’ın İran için yasadışı çalışmalarının, savcıların 2017’deki Atilla davasında jüri üyelerine söylediğinden iki yıl önce, 2008 yılında başladığını gösterdiğini belirtiyor. 

Erdemir, “Karahan Zarrab'ın, dönemin İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'a muhtemelen, yaptırımlardan kaçınma karından bir komisyon olarak rüşvet verdiğine inandığı bir Tahran seyahatinde Zarrab'a eşlik ettiğini itiraf etti” diyor. 

Erdemir, Karahan’ın ayrıca, Türkiye’nin eski Avrupa Birliği Bakanı ve şu anki Prag büyükelçisi Egemen Bağış’ın, Zarrab ağının kullanmayı planladığı bir hesap başvurusunu reddeden Aktifbank’ın kararını değiştirmesine nasıl müdahale ettiğini de gözler önüne serdiğini ifade ediyor. Aktif Bank, Erdoğan'ın damadı Berat Albayrak'ın enerji bakanı ve daha sonra finans ve hazine bakanı olmadan önce 2013 yılına kadar CEO olarak görev aldığı bir holdingin parçasıydı. 

Erdemir, “OCCRP’nin araştırması ayrıca, Zarrab’ın Türkiye üzerinden yaptırımlardan kaçma faaliyetlerinin tıpkı İsveç merkezli benzer bir ağın, incelemeden kaçmak için Çin petrol şirketlerinden İran'a para taşıması gibi medya ve mahkemenin ilgisini çektiğini gösteriyor. OCCRP'nin araştırması, Zarrab'ın İran'daki çalışmalarına ek olarak Rus müşterileri için bir milyar 250 milyon doların üzerinde aklama yaptığını da gösteriyor” diyor. 

Erdemir, genel olarak, OCCRP'nin ifşaatlarına göre, uluslararası finans kuruluşlarının şüpheli işlemlerle ilgili olarak ABD Hazine Bakanlığı'na sunduğu raporların yaptırımlardan kaçmayı, kara para aklamayı ve diğer suç faaliyetlerini önleyemediğini gösterdiğini de belirtiyor. 

Erdemir’e göre OCCRP'nin raporu 2011 ile 2017 arasında dosyalanmış 12 milyon SAR'ın yalnızca iki bin 100'üne dayandığı göz önüne alındığında, bu buzdağının sadece görünen bir kısmı. 

Erdemir makalenin sonunda, “Washington eğer, Tahran, Ankara ve onların yasadışı ağlarını cezasızlıktan mahrum etmek istiyorsa, bu tür planlara bilerek katılan mali kurumları sorumlu tutmalı, aynı zamanda küresel müttefiklerle böylesi kötü niyetli finansal faaliyetleri zamanında tespit etmek ve engellemek için kurumsal kapasite oluşturmalıdır” diyor.