Zülfü Livaneli, Baykal ile ilgili yaptığı açıklamalar üzerine kamuoyunda başlayan tartışmalar sürerken yepyeni iddialarla ve yanıtlarla yeniden gündeme damga vurdu.

Halk TV'de Sözüm Var programına konuk olan Zülfü Livaneli, eski bir yazısı ve geçtiğimiz günlerde İrfan Aktan'a verdiği röportajla ilgili sorulara yanıt verdi. 

"Ben tanıklığımı anlatıyorum, gerisi gazetecilerin işidir" diyen Livaneli, bu konuda konuşmak, bildiklerini anlatmak isteyen pekçok siyasetçi olduğunu söyledi.

Livaneli, eski bir bakanla konuştuklarına değinerek "Anlattıklarını duysanız inanamazsınız, dudağınız uçuklar" dedi.

Livaneli, nefret iklimine dikkat çektiği konuşmasında CHP'nin şu anda doğru bir yol izlediğini söyleyerek "Şu an ki CHP, bir ittifak, bir dayanışma hareketi içinde. 11 büyük şehri aldı, şu anda da iktidara doğru yürüyor. Şu anda da CHP'nin yürüdüğü yolu olumlu buluyorum" dedi.

Geçmişten günümüze çok önemli isimleri işaret eden Livaneli'ye yönetilen sorular ve yanıtları özetle şöyle:

"ARAŞTIRMALAR KASIM GÜLEK'E KADAR UZANMALI"

Barış Terkoğlu: İrfan Aktan'ın röportajı bu tartışmaları yeniden alevlendirdi. Ben Baykal'dan önce Ecevit meselesini merak ediyorum. Ordan başlayalım. Siz bu açıklamayı yaptıktan sonra arşivleri karıştırdım. Mesela Nuh Mete Yüksel, sizinle benzer şeyleri söylemiş, o dönem Fethullah Gülen ile ilgili dosyayı yürüten Nuh Mete Yüksel... Mesela Cevdet Saral, emniyette Fethullah Gülen raporu hazırlayan hatta o dönem başbakan Mesut Yılmaz'la da diyalogu olan kişi olarak Ecevet'in bu konuda kendilerine engel olduğunu söylemiş. Mesela Rahşan Ecevit'in kendisi dahi zaman zaman yaptığı açıklamalarda Ecevit'in Fethullah Gülen'e karşı bir muhabbetinin olduğunu da kendisi ifade etmiş.  Hatta üzen mi güldüren mi deyim bir anısının olduğunu söylemiş. Gülen'in elini ilk sıkan kadının kendisi olduğunu söylemiş. Bunlara baktığımızda Ecevit'in Gülen'e karşı bir muhabbetinin olduğu doğrulanmış. Ama siz daha ileri giderek, ister siyasi islam için ister Gülen Cemaati için diyelim, devlete sokan Ecevit'tir demişsiniz. Biraz haksızlık yaptığınızı düşünmüyor musunuz?

Livaneli: Hiçbir siyasi partide değilim, siyasette değilim. Eski bir yazım nedeniyle bana sorulan sorular üzerine bu tartışmaların içine düştüm. Baykal'la bir husumetim de yok. Ziyaretine de gittim. O dönemin siyasetçilerinden, o dönemde bakanlık yapmış olanlardan telefon geliyor ve bu konuların açılmış olması lazımdı diyorlar. Umarım bu konular açılmış olur. Umarım sizin gibi gazeteciler inceleyip hatta umarım Kasım Gülek'e kadar götürürler. (Editör notu: Kasım Gülek, CHP eski genel sekreteridir. Gülek, 19 Ocak 1996'da nefes darlığı tedavisi gördüğü Washington'da 91 yaşında öldü. Cenazesi Türkiye'ye getirilen Gülek'in cenaze namazını Fethullah Gülen kıldırmıştır.) Kasım Gülek, Fuat Doğu -o zaman ki il emniyet başkanı- Ankara'da Vehbi Koç'un evinde ne toplantlar yapılıyor. Ecevit'i Amerika'da okurken getirip CHP'ye sokan kim? Bunlar gazetecilik işi, araştırma inceleme gerektiren şeyler.

Ben genel bir şey söyledim. Bakın politikacılar isimleriyle gelip geçer. 75 yaşındayım, bu ülkeyi hapisiyle, darbesiyle her şeyiyle yaşadım gördüm, ve benim tespitim şudur. Soğuk savaş döneminde biz ileri karakolduk. Amerika buraya nükleer silahlarını koymus ve Sovyetler Birliği'nin komşusu. Nasıl Küba, ABD'nin dibnde bir Sovyetler üssü ise biz de ABD'nin üssü gibiydik. Küba'da o dönemde Amerikancılık yapmak ne kadar imkansız gibi bir şeyse bizde de solculuk yapmak o kadar zordu. Ben şimdi geçmişe bakıyorum, 71 olaylarına, 80'lere bakıyorum, Türkiye'nin sol kanadını insafsız şekilde biçtiler. Milyonlarca insanın hayatını kararttılar. Bir tek düşman vardı, soldu. Mehmet Ali Aybar başkanlığındaki TİP, 15 milletvekili ile Meclis'e girdi, tozunu attılar Türkiye'nin. Üniversitelerdeki solcu hareketleri, işçi hareketleri, 15-16 Haziran direnişleri, müthiş bir sendikalaşma, DİSK... bilinç bilinç, neredeyse Türkiye sola akıyor. Bunu durdurabilmek için çok vahşi hareketler yaptılar. Yüzlerce insan öldürdüler. Bir de solun başını bağlamak lazım diyerek sol parti adındaki partilerin başına bir takım insanlar koyacağız ve bunlar bu hareketi kontrol edecek dediler. Daha ılımlı bir şekilde götüreceğiz dediler. Ankara Valisi Nevzat Tandoğan, "bu ülkeye komünizm lazımsa biz getiririz" demişti. Devlet hala böyle düşünüyor, onu da ben yaparım, idare ederim diye düşünüyor. Genel olarak devletçi, milliyetçi...  Bunu söylüyorum. "Tipik sünni, sağcı, Ankara politikacısı" derken bunu ifade ettim. Bu bir tariftir. 5 Eylül 1995 tarihli Hürriyet Gazetesi, Ertuğrul Özkök haberine bakın, Baykal büyük bir sevinçle diyor ki, "işte nihayet İstanbul İl Başkanı Alevi değil de sünni bir Türk geldi" diyor. O zaman çok büyük bir infial oldu. Bunu ben söylemiyorum ki, kendisi söylüyor.

Dolayısyla benim Baykal, Ecevit ya da diğerleriyle bir sorunum yok ama bu Gülen hareketinin kiminle ilişkili olduğunu, kimin kime kontenjan verdiğini, kimin kime şefaat ettiğini, kimin kime ne bağışladığını gazeteciler lütfen araştırın.

Türkiye'deki solun başını böyle bağladılar. Ama şu andaki CHP'den bahsetmiyorum.

Şu an ki CHP, bir ittifak, bir dayanışma hareketi içinde. 11 büyük şehri aldı, şu anda da iktidara doğru yürüyor. Şu anda da CHP'nin yürüdüğü yolu olumlu buluyorum.

Bugün hala Baykal'ın gidişini hazmedemiyorlar çünkü Kılıçdaroğlu bir mücadele veriyor. CHP'yi eleştirebiliriz ama vazgeçemeyiz çünkü biz yine CHP lokomotifiyle yürüyeceğiz. Şu anda bir dayanışma oluştu, bunun da örneği görüldü ve bu Baykal cenahı bunu da sabote etmeye çalışıyor. Nedenini vallahi bilmiyorum. Ağabeylik yapacağı yerde bu yapılıyor.

Şirin Payzın: İrfan Aktan röportajında diyorsunuz ki "yan yana gelemeyeceğimiz Meral Akşener'le İyi Parti'de başka bir Akşener çıktı. Özeleştiri veren, sorgulayan. Keza HDP, büyük bir özveri ile davranıyor. CHP toparlayıcı oldu. İttifak değil ama büyük dayanışma çıktı." Neden böyle söylüyorsunuz?

Livaneli: Geçmişe bakmak lazım. Herkes İstanbul diyor da dönüp Ankara'ya bakın. Ankara seçimi birkaç yüz oyla kaybetti. O dönemde DSP, Ecevit'in partisi ne kadar oy aldı Ankara'da. 111 bin... Bu oyu almasaydı Melih Gökçek gelir miydi Ankara? 25 sene Ankara'ya gelir miydi? Yani Ecevit'in 1994'ten yakın zamanlara kadar yaptığı şey, bütün fonksiyonu SHP'nin, CHP'nin oylarını baltalamak oldu. Eskiden böyle konuşuluyordu. 'Bir bilen' denir Demirel'e, 'bir bölen' denirdi Ecevit'e. Aman efendim bunlar nasıl konuşulur! Niye konuşulmasın, tanrı mı bunlar? İyi tarafı varsa kötü tarafı da konuşulacak.

Dolayısıyla bu dayanışmayı çok önemsiyorum, bu dayanışma çok iyi yerlere götürecek ama çok tuzaklar var önünde.

Çıkara bağlı düşünmek, ne beklentisi var diye sormaktalar. Ya kardeşim bu memlekette gerçek düşüncesini açıklayan hapise girer. Gerçek düşünmeyi bilmiyorlar.

" 'DENİZ BAYKAL İLE ERDOĞAN ARASINDA İLİŞKİ VAR MI'DAN DAHA ÇOK SİZ HEPSİNİ, GÜLEN'İ DE AYNI AKLIN YÖNETTİĞİNİ Mİ İDDİA EDİYORSUNUZ?"

Livaneli: O kadar didaktik değil ama son tahlilde devlete inanan, devletten yana olan veya halktan yana tavır alan insanlar var ve devlet bunu çok iyi ayırıyor.

Bakın Maraş olayları Ecevit zamanında oldu, Sivas yangını yine sosyal demokrat bir parti zamanında. Bunların hesapları sorulmadı çünkü devlet var! Tabiki biz de devletçiyiz ama cumhuriyetçi, şeffaf, insan haklarına dayanan bir devlet istiyoruz. Devlet suç işlediği zaman, 'eve ayakkabıyla girdin' dediği için öldürüldüğü zaman öldürenler ceza görsün istiyoruz, Berkin'i öldürenler ceza görsün isityoruz. Aynı şekilde Aybüke Öğretmeni, Eren yavrumuzu öldüren PKK da bütün cezasını görsün istiyoruz. Biz aydınlıktan yana olduğumuz için son tahlilde devletin adamı değiliz, işine gelmiyoruz. İşte burda ayrılıyoruz. Solcu dediklerinin başına da bunları koydular. Dincileri destekleye destekleye bu hale getirdiler.

2002'DE VE 7 HAZİRAN'DAKİ ERDOĞAN-BAYKAL GÖRÜŞMESİ NEDEN YAPILDI?"

Bu son açıklamalardan geriye baktığımız zaman bazı insanların rehin alındığını ve belki de kendi istekleri dışında davranışlara sürüklenmiş olduğunu görüyoruz. Bize komplo  teorisi gibi gelir ama Amerika'nın bu ülkede çok etkisi var hala. İhsan Sabri Çağlayangil, Dışişleri Bakanlığından alındıktan sonra "Gelmiş benim altımı oymuş. Benim içime girmiş, ben ne yapabirim" dedi. Çünkü ikinci dünya harbinden sonra Stalin, Churchill, Roosevelt bir araya geldiklerinde dünyayı nüfuz bölgelerine ayırdılar. Mesela Türkiye, Amerika nüfuz bölgesindedir, Suriye Rusya bölgesinde. Mesela Amerika, Suriye'de bir şey yapamadı. Çünkü Suriye Rusya'dır. Biz de  Amerika'yız. Bir ara bu boyunduruktan çıkalım dediler o subayların başına gelmeyen kalmadı. Dolayısıyla Orta doğu şekillenirken bir takım insanların parlatılıp iktidara getirilip, sonra indirilmesi; bütün ülkelerde yaptıkları gibi burda da yapıyorlar.

Şu son 20-23 yıl çok enteresan. Bunun araştırılıp öğrenilmesi lazım. Dün eski bir bakan aradı, neler anlattı, dudağınız uçuklar. Bunun yaşayan tanıklarla konuşulması gerekir. Bildiklerimizi anlatmaya hazırız diye arayan siyasetçiler oldu.

"BU DÖNEM BİTECEK AMA BU 20 YILI DEĞİL, 30-40 YILI KONUŞMAMIZ GEREKİYOR"

Livaneli: Bu 20 yıl bir şekilde bitecek ama bu bittiği zaman sadece 20 yılı değil, son 30- 40 yılı konuşmamız gerekiyor bizim. Yapılmış çok büyük hatalar var, aklamalar var. Her dönem cumhurbaşkanı ve başbakanların etrafına birileri gelir, sonra onlar kaybolur, değişir, başkaları gelir. Her dönem böyleydi, bir tek Sezer (Cumhurbaşanı Ahmet Necdet Sezer) zamanında yoktu..Yoksulluğa batmıştı Türkiye Tansu Çiller- Erbakan zamanında.

"BAYKAL'IN DESTEĞİ OLMASAYDI ERDOĞAN'IN İŞİ BU KADAR KOLAY OLUR MUYDU?"

Yine gelirdi belki ama CHP bunun içinde olmazdı.

Basın görev yapmıyor.

Yargı ilginç.

"ERDOĞAN İLE BAYKAL'IN 1 MART TEZKERESİ KONUŞMASI"

İnanmıyorum elbette. Irak meselesi konuştuk dediler, boğazda bir otelde mi konuşulur bunlar bilmiyorum. Benim yaptığım zamana karşı bir tanıklık. Neden ve nasılını araştırmak lazım. Siyaset çok kirlenmiş ve konuşturmak istemiyorlar. Bakın küçük ama bugün kirlenmediğini gösteren bir örnek vereceğim. 2006'da seçimler yapıldı, biz o zaman Meclis'teyiz. Biz o zaman çalışmadık, milletvekili maaşları önceden yatıyor. Biz bunu iade edelim, hak edilmedi dedik. Biz 8 kişi geri verdik bu maaşları, bize güldüler, enayi dediler. Hukukla, ahlakla, vicdanla yürümeli siyaset.

"SİYASET OY VERMEK DEĞİL"

Bana öl öl diyen biri vardı. Kovid olup ölsene diye yazdı durdu, kendi öldü.  Bu nefret dilinden kurtulmak zorundayız.

Dışardakilerin mücadelesi siyasettir, bizdeki rejim mücadelesi. Yani yıkalım, yeniden kuralım diyor. Birileri de hayır yıktırmayacağım diyor. Çok önemli bir kavga. İnsanların can vereceği konular. Bundan kurtulup merkez sağ, merkez sol, demokrasinin gereği iki kanatlı bu kuşu hayata geçirmek zorundayız. Bu kutuplaşmadan kurtulmak zorundayız. Yoksa çabalar dururuz.

"LAİKLİK- REJİM- CUMHURİYET DEĞERLERİ KONUSUNDA ENDİŞELİ MİSİNİZ?"

Ben çok endişeliydim. 1994 seçimleri hile ile şununla bununla aldılar, o gece ben "benim için iyi oldu, zoraki bu işe itilmiştim. Fakat Türkiye'nin geleceği çok karartıldı" demiştim. Hala aynı fikirdeyim. 2002, 2005 gibi yıllarda insanlar o havaya kapılmıştı. Türkşye gözümüzün önünde giderken anlamıyordu insanlar. Hayal görüyorsunuz, niyet okuyorsunuz diyorlardı.Artık yapamazlar çünkü insanlar gördü, gerçeği anladı artık. Şu an daha umutluyum, karamsar değilim.

Neden  biliyor musunuz, Atatürk'ün mirasının 3 ayağı vardı. Biri partisi, biri ordusu, bir de halkın gönlündeki sevgi. Ben diyordum ki 20 yıl önce, partisini yıkabilirsin, ordusunu da yıkabilirsin ama Atatürk sevgisini yıkamazsın. Atatürk konusunda da yanlış yaptı bu bizim liberal aydınlar.  "Atatürk'ü severim sevmem, yüzde yüz karşıyım, yüzde yüz yandaşım..." böyle şey olmaz. George Washington böyle mi tartışılır Amerika'da? İsa'dan mı yanasın, George Washington'dan mı? Adamı tımarhaneye tıkarlar böyle bir şey denirse.

Dolayısıyla Atatürk'ü kurucu lider almak lazım. Her türlü hakkın var, laiklik ve modernite tezini benimsiyorum ama takriri sükun başka türlü olabilirdi diyebilirsin. Ama bu bir tartışmadır. Ama kalkıp da ben toptan reddediyorum, seviyorum, sevmiyorum. Ya dizi oyuncusu mu seçiyoruz?"

YILMAZ ATEŞ: BAYKAL BAŞKA BİR ŞEY SÖYLEDİ, ERTUĞRUL ÖZKÖK BAŞKA BİR ŞEY YAZDI

Barış Terkoğlu, Livaneli yayından ayrıldıktan sonra Baykal'a çok yakın olan bir isim olan Yılmaz Ateş'ten bir cevap geldiğini söyleyerek bunun Baykal'dan gelen bir yanıt olarak gördüğünü söyledi ve Ateş'in açıklamasını şöyle özetledi:

"2003'teki Erdoğan-Baykal görüşmesinin 1 Mart tezkeresine ilişkin olduğunu tekrarlıyor.

İkincisi Deniz Baykal'ın Kürt raporunu ve Ahmet Türk ziyaretlerini hatırlatıyor.

Üçüncü olarak Sünni ve Alevi tartışmalarına girerek bu olayı da şöyle açıklıyor: 1995 yılında yani SHP, CHP bileşmesinin ardından ilk İstanbul İl Kongresinde 3 aday var. Sırrı Özbek, Nurettin  Sözen ve Ahmet Gülüs Ketenci. O tarihteki kamuoyundaki algı 'Alllemi cihan da olsanız, Alevi veya Kürt değilseniz hele hele İstanbul'da delege bile seçilemezsiniz."

Ketenci seçilince, Ertuğrul Özkök, Baykal'a bu iddiayı hatırlatarak kongreyi nasıl değerlendirdiğini sordu. Baykal bu algının CHP'ye yapılan bir haksızlık olduğunu, seçilen arkadaşın ne Kürt ne Alevi olduğunu söyledi. Haber de bu şekilde yayınlandı. Doğal olarak kimseyi hedef almamıştır Baykal diyor."