TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, Gerçek TV’de yayımlanan Canan Kaya’nın sunduğu “Ya sorulmasaydı” programına katıldı.

Enes Kara'nın ölümüne ilişkin görüşleri sorulan Okuyan, "Tarikat ve cemaat yurtları kapatılsın güzel bir taleptir ama yetmez. Tarikat ve cemaatlerin bütün faaliyetleri gayrimeşru zaten, bunun üzerine gidilmeli" ifadelerini kullandı.

Okuyan, Enes Kara'nın intiharı ile tarikat ve cemaatlere ilişkin şunları söyledi:

Açıkça söylemek gerekirse, hiçbir şekilde şaşırtıcı değil. Çok üzücü gerçekten. Üzücü ve kırıcı. İnsan olan herkes için çok acıklı. O video üzerine konuşmak hoş değil ama öte yandan hepimiz için çok ağır. Yani insan olan herkes için... Tarikat ve cemaatlerde, hem yurtlar hem de kurslar olsun ya da başka faaliyet alanlarında, bu tür şeylerle sık karşılaşılıyor. Daha önce de başka intiharlar oldu ama bu video ortaya çıkınca daha etkili oluyor. Başka şeyler oldu, tecavüzler, tacizler oldu, vahşi cinayetler işlendi. Bunların üstü hep kapatılmaya çalışıldı. Yani bu ilk kez olmuyor.

TARİKAT VE CEMAATLER ASLINDA HALA YASAK...

Mesele şu. Bir kere tarikat ve cemaatler hala yasal bir zemine sahip değil. Türkiye’de tarikatlar ve cemaatlerin yasak olduğunu biliyoruz. Ancak fiilen faaliyetlerini sürdürüyorlar. Tabii, burada tarikat ve cemaatler nasıl yasaklanır, sonuçta bunlar dini kuramlardır denebilir. Ama öte yandan bu yurtlar ve kurslar üzerindeki bütün denetimler de kaldırıldı, biliyorsunuz. Yani 2012’de kuran kursları üzerindeki MEB’in denetimleri kaldırıldığı andan itibaren zaten gevşemiş olan ve iyice rahat hareket eden tarikatlar için inanılmaz bir ortam ortaya çıktı. Bunu hesaba katmak gerekiyor.

2013 yılında, 263. madde Türk Ceza Kanunu’ndan kaldırıldı ve böylelikle uygun olmayan, kanuna aykırı eğitim veren kişilerin hapis cezası kaldırılmış oldu. Bu da muazzam bir olanak yarattı. Aslında eğitimde zorunlu din dersleriyle başlayan, imam hatiplerin açılmasıyla yaygın bir şekilde devam eden uygulamalar, özel tarikat ve cemaatlerin eğitime girmesiyle beraber yeni bir evreye ulaştı. Bu aslında laikliğin tamamen ayaklar altına alınmasına tipik bir örnek.

'ORTADA ÇOK BÜYÜK BİR PASTA VAR'
Tarikat ve cemaatlerin devletten büyük yardımlar aldığını ve ortada çok büyük bir pasta olduğunu söyleyen Okuyan şunlara değindi:

Burada dinsel istismar var ama bunun arkasında muazzam bir ekonomi var. Tarikat ve cemaatler şirket gibi çalışıyorlar. Para topluyorlar, yatırım yapıyorlar. Bunların da kaynakları hiçbir şekilde denetlenmediği gibi devletten de korkunç paralar alıyorlar. Vakıf ve dernek kuruyorlar, yardım alıyorlar. Ortada büyük bir pasta, kara para ve tarikatlar arasında da büyük bir rekabet var.

Adnan Hocacıları şimdi hüküm giydiler ama yıllarca yargı tarafından korundular. Nasıl korunduğunu devlet çözsün, biz nasıl korunduğunu biliyoruz. Biz bunlar hakkında en küçük bir haber yaptığımızda tazminat ödemek zorunda kaldık. Çünkü ortada muazzam bir çıkar örgütlenmesi var. Üstelik bu örgütlenme kaba güç ve kutsallığa yaslanıyor.

'İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ LAFI AĞZA ALINMAMALI'

Tarikatlar ve cemaatler söz konusu olduğunda inanç özgürlüğü ağza alınmamalıdır. İnanç ve ibadet özgürlüğü insani bir haktır. Ancak tarikat ve cemaatler bu kapsamda değildir.

Vergi denetiminden kurtulmak için şirket kurmak yerine tarikat kurmak daha akıllıca. Hem denetim yok hem de bağış adı altında ekstra gelirleriniz de oluyor. Bu tür tarikatlara ait yurtların sayısı 3 bin 331. Buralarda 2 milyon öğrenci barınıyor. Yani aslında 2 milyon potansiyel Enes barınıyor. Kimseyi korkutmak ya da istismar etmek için söylemiyorum. Açık bir gerçeklik bu.

'FAALİYETLERİNİN DURDURULMASI TALEP EDİLMELİ'

Mesele sadece denetim değil. Bunu siyasi iktidar yaptığında neye yarayacak? Gerçekten de tarikat ve cemaatlerin bütün faaliyetlerinin durdurulması lazım. Tarikat ve cemaat yurtları kapatılsın güzel bir taleptir ama yetmez. Tarikat ve cemaatlerin bütün faaliyetleri gayrimeşru zaten, bunun üzerine gidilmeli.

Bu genç arkadaşımız ağır şeyler yaşıyor ve bir çığlık atıyor. Bu yokmuş diyerek yapamayız ortada bir olgu var. İkincisi Enes’i konuşmaya gerek yok, kişisel bir olgudan söz etmiyoruz. Zaten yasal zemini olmayan tarikat ve cemaatlerin faaliyetlerin durdurulmasını talep etmek gerekiyor.

CHP'nin yapamadığı açıklama hakkında da konuşan Okuyan şunları ifade etti:

Bir ana muhalefet partisi, laikliği savunması beklenen parti bunu yapmıyor. Bunun temel nedeninin oy kaygısı olduğunu düşünmüyorum. Asıl mesele şu. Millet İttifakı’nın bir tutkalı var. Bu tutkalda laiklik yok. Bu sadece Saadet Partisi ile ilgili değil. Millet İttifakı, CHP’nin artık bende bir sağcı partiyim, bu alana ben de girdim dediği bir ittifak. Ortada bir siyaset mühendisliği, bir siyasi operasyon var.

CHP artık yeni bir koordinata talip. CHP yönetimi şunu biliyor. Kızarlar, ederler, sonra da alışırlar. Daha önce de oldu. Yönetimleri de biliyor ki CHP’ye gönül veren insanlar mecbur kalacaklar. Uzun süredir benzer bir siyaset güdülüyor. CHP uzun vadeli bir siyasi yönelim içerisinde.

'DAHA ÇOK ENES KAYBEDERİZ'

Bu da Türkiye’nin topyekûn sağcılaştırmaya yönelik bir durum. Ülkede ciddi bir kesim olan laik duyarlılığı olan toplam kötürümleştirilmiş durumda. Bu kesim zannediyor ki laik duyarlılık geçmişte yanlış bir yerde duruyordu, şimdi biraz taviz vererek muhafazakarlıkla barışmamız gerekiyor. Muhafazakârlıkla bu anlamda barışırsak daha çok Enes kaybederiz.

Türkiye’de çok güçlü bir laik duyarlılık var. Bu azalmıyor, artıyor. Parlamenter muhalefet laiklik meselesinde verdiği tavizlerle toplumu silik, kişiliksiz ve laikliği savunamaz hale getiriyorlar. Biz de parti olarak ve başka güçlerle beraber bu tuzaktan korumaya çalışıyoruz, Türkiye toplumunu.

Başımıza gelen bu felaketlerde bu tuzaktan korunmak için, insanların uyanması için bir vesile oluyorsa insanlarımız boşuna çile çekmiyor deriz. Ama eskisi gibi gidecekse hiç kimse ağıt yakmasın ölen gençlerimizin arkasından. Hele hele “tarikat yurtlarında benzer baskılarla karşılaşanlar beni arasın” diye açıklama yapmasınlar.