Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Ömer Faruk Gergerlioğlu ÖFG TV’de Gündemi değerlendirdi.

Gergerlioğlu'nun gündeme ilişkin konuşmaları şu şekilde:

Bakın son dakika haberi Türkiye’de maalesef böyle olaylar çok oluyor, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Kürtçe oyunun gösterimine saatler kala polis basmış, kaymakam yasaklamış. Bu ülkedeki çok önemli sinir uçlarından birisidir neden? Kürt’e ve Kürtçeye yönelik çok ağır haksızlıklar yaşıyoruz. Ben Türkiye’de Kürt meselesinin çok ağır insan hakları meselesi olduğunu düşünüyorum, bu partide olmamdan dolayı değil yıllardır Kürt vatandaşlarımıza çok büyük haksızlıklar yapıldığını görüyorum. Düşünün sizin ana diliniz, yani annenizden öğrendiniz, çok kutsal bir şey bu gerçekten yani çok manevi değeri yüksek bir şey anneniz ile kurduğunuz ilk ilişki bu dil üzerinden sağlanıyor, sevgi gönül üzerinden sağlanıyor, o yüzden bir dil sinir ucudur yani bakın Çin’li den Türkçeyi yasaklıyorsa biz buna aynı şiddetle karşı çıkarız. Türkiye’de Kürtçe yasaklanıyorsa, aynı şiddetle karşı çıkarız çünkü Allah’ın yarattığı dilleri kimsenin engelleme hakkı yoktur, büyük bir sevgi köprüsüdür çünkü kurulduğu yer bebek ile annesi arasındadır bu yüzden hepimiz için unutulmaz bir şeydir dil ama zalim yöneticiler, zalim iktidarlar bakın şu dili yasaklıyorum, yani hiçbir gerekçe ile yasaklayamaz. Insanların ana dili ana sütü kadar helaldir o insana, tertemizdir çok büyük bir manevi yönü vardır bu dil meselesinin ama bakın böyle şeyler yapılıyor. Gördüğünüz gibi bir tiyatro salonu polis basmış ve burada bir engelleme yapılıyor bakalım polis sahnede son hazırlıkları yapan tiyatroculara baskın düzenlemiş ve bu Kürtçe oyunu yasaklamış. Aslında diyor ki oyunun yönetmeni Nazım Karaman: “Oyunu uluslararası en iyi oyun ödülü aldı”. Bakın böyle bir oyun Avrupa ve Türkiye’de bir çok yerde oynandı bu oyun. Seyirciler ile görüştük aslında yasaklanan Kürt tiyatrosudur, bu çağda oyunun yasaklanması tiyatro ve sanatla uğraşanlar için utançtır. Türkiye’de hangi dilde topluluklar varsa Kürt tiyatrosuna dayanışmaya çağırıyoruz, bu keyfi yasaklanmaya ses çıkarmalarını bekliyoruz diyerek yasağa tepki göstermiş. Bakın ne kadar inanılmaz şeyler, yani bu ülkede bölücülük yapan maalesef iktidar. Çok zalimce işler yapıyorlar ve Gaziosmanpaşa Kaymakamlığı’nın yazısı; Bakın yasaklama yazısı, diyor ki: “Klakson oyunun sahneleceği öğrenilmiştir ilçe sınırları içerisinde huzur ve güvenliğin temininde sıkıntı oluşturacağı için kişi dokunulmazlığı, yönelik hürriyetin.” falan bir takım şeyler söylendikten sonra yasaklanmasını istiyoruz denmiş. Aslında çok iyi biliyoruz Kürtçe oyun olduğu için yasaklanıyor ama benim yetkim var, benim istediğim zaman bir oyunu yasaklama yetkim var diyerek kaymakam bunu yasaklamış yani bakın düşünün bir insana ana dil hakkının üstüne bir kaymakamlığın bir kararı bunun üstüne çıkmış, anadil hakkı. Bir insanın anayasal hakkın üstüne bir kaymakamın kafasından esen bir kararı ile karar kağıdı imzaladığı, insanların anadiline engel olmuş. Yani bu gerçekten kabul edilecek bir şey değil! Türkiye’de Kürt meselesi neden olduğunu, Kürt meselesinin devlet eliyle çıkarıldığı, iktidarlar eliyle devam ettirildiğine dair son bir örnek maalesef. Diğer Kürtçe hangi kamu güvenliğini sarsacakmış, anlaşılacak bir şey değil ama Türkiye’de işte toplumsal barışı bozan iktidar politikaları devlet uygulamaları maalesef uzun süredir var biz Türkiye’de Kürt meselesinin ortadan kaldırılması gerektiğini söylüyoruz işte Kürt meselesi devletin oluşturduğu ihlalleri ortadan kaldırırsa ortadan kalkar yoksa Kürtler bir sorun değildir, onlar kendi yaşamlarını yaşamaya çalışıyor ama birileri onlara siz ikinci sınıf vatandaşsınız, sizlere mağduriyet yaşatacağız diyorsa orada sorun vardır, işte orada huzursuzluk vardır bir şekilde çözülmesi lazım.

Az evvel Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’ndaydım ve oraya biz parti olarak Van’da ki bu işkence iddialarını, helikopterden atılma olaylarını götürdüğümüz ve bir an evvel etkili, acil bir araştırma yapılması gerektiğini söylediğimiz halde maalesef hiçbir araştırma yapılmadığını gördük. Tüm bunlardan sonra Azerbeycan-Ermenistan savaşı ile ilgili alt komisyon kurulma isteğini gördük. Evet sonuçta bir insan hakları komisyonu, savaş değil barışı önerir ve insan hakları ihlallerini araştırabilir ama Türkiye sınırları içindeki işkenceleri araştırmayıp, Türkiye sınırları dışındaki iki ülke arasındaki savaşın sonuçlarını incelemek hem teknik olarak çok mümkün görünmüyor, doğru bir rapor ortaya çıkarması oldukça zor çünkü herkes subjektif bir şekilde kendi delillerini sunacak. Buradan objektif bir veri elde etmek mümkün değil ve isteğinizi yapma gücünüz yok bu ülke topraklarında.

Türkiye’de cezaevlerinin kötü durumu araştırılmazken sadece iktidarın isteği diye Azerbeycan-Ermenistan savaşında bir taraf tutma saikiyle böyle bir alt komisyon kurulması teklif edilmiş
Türkiye’de ki işkenceler, insan kaçırmalar, kötü muameleler araştırılmazken, Türkiye’de cezaevlerinin kötü durumu araştırılmazken sadece iktidarın isteği diye Azerbeycan-Ermenistan savaşında bir taraf tutma saikiyle böyle bir alt komisyon kurulması teklif edilmiş ve aynı zamanda Türkiye’de ki Ermeni vatandaşların uğradığı ihlaller gündem edilmiş. Biz bütün bunları önemsiz bulmuyoruz, tabi ki bir savaşın bitmesi, tabi ki Türkiye’de ki Ermeni vatandaşlara yönelik ihlaller, linç girişimleri son derece önemlidir ama siyasi iktidar öylesine siyasi saiklerle hareket etmektedir ki, çoğunluğu elinde bulundurduğu bir insan hakları komisyonuna dahi dış politikası istikametinde işler yaptırmaya çalışmakta. Hrant Dink cinayeti konusunu çözmeyen, çözmek istemeyen bir devlet, kalkıp komşu ülkedeki ihlaller hakkında söz sahibi olduğunu söylemeye çalışmaktadır. İktidar çoğunluğunu elinde bulundurduğu insan hakları komisyonu vasıtasıyla böyle bir iddia içinde bulunmaktadır. Evet biz bu iddiaya hayır demedik, böyle bir komite kuruldu, böyle bir alt komite kuruldu ama biz ülkedeki çok ağır insan hakları ihlallerini araştırmayan ama kalkıp iktidar tarafından emredilen bir siyasi konuya müdahil olmaya çalışan bu komisyonun da gerçek bir insan hakları komisyonu olarak görmüyoruz, işkenceyi kötü muameleyi, cezaevlerini araştırmayan, cezaevlerindeki Covid felaketini araştırmayan bir insan hakları komisyonu gerçek bir insan hakları komisyonu olamaz!

Van’da askeri helikopterden yurttaşların atılmasını araştıralım dedik İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Reddetti!
İşte bu çerçevede biz insan hakları komisyonunda Van’da ki vahim olayın araştırılması gerektiğini söyledik. Parti olarak böyle bir teklifte bulunmuştuk ama maalesef bu konu insan hakları komisyonu başkanı tarafından taca atıldı. Topu resmen taca attı! Bu konu yargının konusu dedi. İnsan hakları inceleme komisyonu yargıya müdahale etmez tabi ki ama bir sorun varsa yargı alanında yargılama devam eder, insan hakları komisyonu varsa da insan hakları komisyonu bu konuda raporlar düzenler bu da yargı faaliyetine karışmak anlamına gelmez. İşte bu denli inanılmaz bir şekilde gerçekleri ters düz etmek, ört bas etmek için gayret eden bir komisyon başkanlığı var maalesef. ‘Konu yargıya intikal etmiş, biz karışmayalım.’ diyen bir komisyon başkanlığı var. Bu durum apaçık böyle ve inanılmaz bir şekilde böyle. Düşünün bir insan haklarını inceleme komisyonu var, ülkedeki en ağır insan hakları ihlali, helikopterden atılan kişiler, işkence edilen kişiler araştırılmıyor ve bu araştırılmamakla kalmıyor, Valilik, Bakanlık tatminkar açıklamalar yapmıyor. Meclis İnsan Hakları Komisyonu bu konuyu araştırmıyor, üstüne de bu konuyu haberleştiren gazeteciler; yani taşları bağlamışlar, köpekleri serbest bırakmışlar. Ülkenin hali bu. Böylesine ihlaller dolu bir ülkede bu konu araştırılmıyor da başka bir komşu ülkedeki iki komşu ülkenin çatışması, yorumlanmaya çalışılıyor.

İnsan Hakları Komisyonu iktidarın denetimi altında
Komisyon AK Parti, MHP oyları çoğunluğu oluşturuyor, itirazlarımız sayısal olarak kar etmiyor. Bütün bunlardan dolayı maalesef Van’da ki skandal olayı insan hakları inceleme komisyonunda araştırılmadığı ve 21.Y.Y. Türkiye’si yaşıyoruz. Bu da çarpıcı bir skandal olarak tarihe geçmiştir. Biz görevimizi yaptık, bu olayın araştırılması gerektiğini söyledik, hem İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’na partimiz bu konuda bir öneride bulundu, hem soru önergesi ile bu konuyu takibe aldık. Konuyu takip ediyoruz ama bu ihlalleri yapan iktidarın çoğunluklu olduğu bir komisyon maalesef bu konuyu gözardı ediyor, ben de bu hali halkımıza şikayet ediyorum.

Türkiye’de vaka sayıları az, hasta sayıları az derken sonunda bir şekilde bu bilgiler ortaya çıktı ve Sağlık Bakanlığı tüm güvenilirliğini kaybetti
Evet bir başka vakamız; Covid-19 vakaları ile ilgili. Covid-19 vakalarında şu anda İstanbul öne geçti, geçtiğimiz aylarda Ankara, İstanbul’un önündeydi sanırım Eylül- Ekim aylarının gelmesi ile insanların İstanbul’a dönmesi ile İstanbul’da vaka artışı artık net bir şekilde ortada. İstanbul’da vaka artışının olması başka tehlikeler de arz ediyor çünkü İstanbul çok önemli bir yer. Büyük bir metropol ve Türkiye’nin dört bir tarafı ile alakalı, hani Ankara’ya göre, Türkiye’nin dört bir tarafı ile sürekli iletişim halinde olan bir yer. İstanbul’da vakaların artması, Ankara’da artmasından daha vahim bir gösterge oluyor işin doğrusu çünkü diğer şehirlerle iletişimi daha fazla!

Biz Bakanlığın yalpalayan açıklamalarından sonra gerçek açıklamalar yapmalarını istiyoruz. Covid müspet, hastalık belirtisi göstermeyeni hasta demeyen bir Sağlık Bakanlığı ile karşı karşıyayız. Türkiye’de vaka sayıları az, hasta sayıları az derken sonunda bir şekilde bu bilgiler ortaya çıktı ve Sağlık Bakanlığı tüm güvenilirliğini kaybetti.

Adalet Bakanlığı inanılmaz uygulamalara imza atıyor, cezaevlerinde ki vakalarını açıklamamakta ısrar ediyor
Tüm güvenilirliğini kaybeden bir başka bakanlık da Adalet Bakanlığı. İnanılmaz uygulamalara imza atıyor, cezaevlerinde ki Covid vakalarını açıklamamakla ısrar ediyor. Haziran ayından beri bir açıklama yok Adalet Bakanlığı’ndan. Hapishanelerde 250 bine yakın kişi var ve bu kişilerin bir kısmı tutuklu, aslında tutuksuz yargılanabilecekken son derece tehlikeli cezaevi ortamlarında tutuklu olarak yargılanıyorlar. Kadınlar var, çocuklar var, hastalar var ve bütün bunlara karşı biz zamanında infaz indirim yasası görüşülürken gereken uyarıları yapmıştık ve bu kişilerin ölümünden iktidarın sorumlu olduğunu, “Rabbimi şahit tutarak.” İlan etmiştim. Bu benim kişisel talihimdi, önemli bir ilandı çünkü sonra olabilecekleri biliyordum ve biz gerekeni yaptığımızı rabbimize şahitlik tuttuk, tüm halkımızı şahit tuttuk. Biz elimizden geleni yaptık dedik ve son uyarımızı yapmış olduk.

Cezaevlerinden son 1 ayda 6 civarında bize ölüm haberi geldi
Maalesef iktidar son derece aymaz bir şekilde sadece adli mahpusları çıkarmak suretiyle büyük bir ayrımcılık yaptı ve şu anda da ölen her kişinin vebali işin doğrusu iktidarın sırtındadır. Son 1 ayda 6 civarında bize ölüm vakası geldi Covid vakaları olarak. Bir çok vaka haberi geldi, bunları kamuoyuna duyurduk, yoğun bakımdaki bir çok hastanın durumunu takip ettik, hastanelerden, cezaevlerinden takip ettik. Bütün bu takiplerimiz arasında olaya bir tek karışmayan kişi vardı; Adalet Bakanı Abdulhamit Gül. O sanki cezaevleri ile ilgili bir bakan değil, haziran ayından beri tüm uyarılarımıza, tüm sorularımıza rağmen herhangi bir açıklama yapmıyor! Cezaevleri ile ilgili en ilgisiz kişi olarak Sayın Abdulhamit Gül’ü gösteriyoruz.

Basın toplantıları yapıyoruz, meclisteki en çok basın toplantısı yapan milletvekili sanırım benim. ÖFG TV programlarım ile farklı açılardan değerlendirmelerimizi paylaşıyorum, basına bunları servis ediyoruz, önemli bir gündem oluşturuyoruz. Bir çok televizyon kanalında yorumlarım çıkıyor, canlı yayın bağlantılarımız, programlara katılıyoruz, haber bültenlerine katılıyoruz.

Son günlerde de yine bir çok gazeteci tutuklandı
En son biraz evvel bahsettiğimiz Van’da tutuklanan 4 gazeteciydi. Neden tutuklandılar? Toplumsal sorunları haberleştirdiği için tutuklandılar arkadaşlar. habercilik yapmaya, gazetecilik yapmaya çalıştıkları için tutuklandılar. Bunlar inanılmaz olaylardı ama maalesef burası Türkiye!

Bir vatandaş Ali Elitemiz isimli bir vatandaş babasını hastaneye götürmüş ve orada önemli ihlallerle karşılaşmış
Bir başka soru önergem bakın; bir vatandaşımız biz her alanda vatandaşlarımızın sorunlarına çözüm getirmeye çalışıyoruz; sağlık alanında olsun, ulaşım alanında olsun, farklı konularda olsun. Bakın sağlık ile ilgili bize bir başvuru gelmiş. Bir vatandaş Ali Elitemiz isimli bir vatandaş babasını hastaneye götürmüş ve orada önemli ihlaller ile karşılaşmış. Babasının sondası kadın sağlık emekçileri tarafından değiştirilmemiş, cinsiyetçi bir uygulama yapılmış. Bunun gibi daha bir çok ihlalle karşılaşmış, akciğer kanseri olduğu halde kısa bir muayeneden sonra eve gönderilmiş, bir çok ihlal ile karşılaşmış. Vatandaşımız bize müracaat etmiş, biz de bu konu hakkında Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya bir soru sormuşuz. Şehir Hastanesi Yönetimi’nin uygulamalarını sormuşuz. Bu kişinin yaşadığı ihlalleri ayrıntılı bir şekilde sormuşuz, ben bu ayrıntılara şimdi giremiyorum çünkü programımızın süresi ortada sadece örnekler vermek istiyorum.

Biz her bakanlığa başvuran, her konuda müdahil olmaya çalışan bir milletvekiliyiz
Bizim için sadece bir konu önemli değil, her konu önemli. OHAL dönemindeki büyük zorbalıklar dolayısıyla KHK konusu bizim için çok önemli, çok yoğun bir mesele oldu ama biz sadece KHK konusunu değil, Türkiye’de her vatandaşın uğradığı ihlali gündemine alan bir milletvekiliyiz İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi olmamız hasebiyle de komisyonda çok zorlayan, çalışmaya sevk eden bir milletvekiliyim. Bakanlıkları da bu konu zorluyorum. Kimisine cevap vermek istemiyorlar ama bütün bizim bu sorularımız onlar üzerinde bir baskı unsuru oluyor ve ihlaller duruyor ve bir daha yapmıyorlar. Biz her sorduğumuz soru önergesi ile çok önemli kazanımlar elde ediyoruz değerli arkadaşlar. bu işe sayısal olarak bakmıyoruz, bize gelen başvurular ile ilgili bir manevi sorumluluk hissediyoruz ve hallettiğimiz her husus için gerek biz gerekse de bizi takip eden insanlar çok seviniyorlar.

Tahliye olan bir anne, tahliye olan bir hasta mahpus, bir kanser hastasının işlerinin görülebilmesi veyahut da işte bir öğrencinin uğradığı mağduriyetin giderilmesi, bir Kürt vatandaşının sırf Kürtçe konuşmasından dolayı mağdur edilmesi, bir Ermeni vatandaşın sırf Ermeni olmasından dolayı mağdur edilmesi gibi benzeri binlerce mağduriyeti ayırt etmeksizin müdahale ediyoruz.

Muhammed Emir Korona’dan dolayı Elbistan Cezaevinde 57 yaşında vefat etti.
Az evvel bahsetmiştik; Elbistan Cezaevi ile ilgili bir soru sormuşuz. Az evvel bahsettiğimiz Korona’dan vefat eden mahpuslardan birisi. Muhammed Emir. bu kişi Korona’dan dolayı 57 yaşında vefat etti. Doğru dürüst bir bilgi verilmedi, biz Adalet Bakanı’na bu Elbistan Cezaevi’nde ki ölümlü Kovid vakasını sorduk, sadece tabi bu sorularımız bu kişiyi ilgilendirmiyor, cezaevlerindeki binlerce mahpus ve mahpus yakınını ilgilendiriyor sorular o yüzden hani bir kişi ile sınırlı değil.

Bakın Kırşehir’den Kayseri Bünyan Cezaevi’ne nakledilen Kürt üniversite öğrencileri var, uzun süredir durumlarını takip ediyorum.
Bakın Kırşehir’den Kayseri Bünyan Cezaevi’ne nakledilen Kürt üniversite öğrencileri var, uzun süredir durumlarını takip ediyorum. Eften, püften nedenlerle terörist diye tutuklanıp Kırşehir Cezaevi’ne atılıp zulmedilen, bu zulme boyun eğmeyen bundan dolayı da daha da zulmedilen, daha da baskıya uğrayan üniversite öğrencileri var. Bizim geleceğimiz bu çocuklar ama biz bu çocuklara zulmediyoruz. Düşünün genç üniversite öğrencileri zindanlarda hayatını geçiriyor, okullardan ayrılmışlar ve siz onlara daha da fazla zulmetmeye çalışıyorsunuz, bir kısmı Kırşehir’den Kayseri’ye gönderildi. Kayseri Bünyan Cezaevi’nde çıplak aramaya maruz kaldılar bir sürü dayak, işkenceye maruz kaldılar maalesef. Biz de onunla ilgili Adalet Bakanı’na bu konuyu sormuşuz. Bakın gardiyanlar ne demiş? “Uzatmayın, çıkarırsak sizi nasıl geberteceğimizi iyi biliyorsunuz.” demişler. Evet cezaevlerinde, Türkiye’de bir kamu görevlisi orada ki insanlara böyle hitap edebiliyor. Bu olacak iş mi? Bu milletin vergileri ile maaşını alan, bu infaz koruma memurları hakkında gereken işlemlerin yapılmasını istedik.

Bazı cezaevlerinin çoğunda maalesef denetimli serbestliğe ayrılması gerektiği halde insanlar eften püften nedenlerle denetimli serbestliğe ayrılmıyor!
Yine bir başka soru önergemiz Adalet Bakanlığı’na Abdulhamit Gül’e sormuşuz, bazı cezaevlerinin çoğunda maalesef denetimli serbestliğe ayrılması gerektiği halde insanlar eften püften nedenlerle denetimli serbestliğe ayrılmıyor, cezaevi yönetimleri gözlem kurulları alikıran başkesen gibi olmuşlar, istediğini gözüne kestiriyor ve mağdur edebiliyor. Mesela Afyon T Tipi Kapalı Cezaevi’nde ‘Örgütten ayrıldığınıza kanaat oluşturamadık diyip insanları 1 yıl daha içerde tutuyor. Insanlar boş yere bu korona ortamında 1 yıl daha denetimli serbestlikte kalmak durumunda oluyor, inanılmaz veballer bunlar çünkü bu insanlar gepegenç insanlar koronaya yakalanıyor ve vefat edebiliyor. Bu cezaevi gözlem kurulları bize diyor ki: “Takdir i ilahi yakalanmış hastalığa biz mi Allah’a engel olacaktık’ gibi böyle kaderi de kendi siyasetleri için kullanmaya çalışan cezaevi yönetimleri bakanlıklar görüyoruz.

İstinaf veya Yargıtay insanlar aylarca yıllarca tutuklu kalmış artık yatarı bitmiş ama herhangi bir işlem yapmadığı için insanlar boş yere cezaevinde yatmaya devam ediyor
Bakın yine bir başka bize müracaat diyor ki: “Eşim Hamza Güneri Osmaniye Cezaevi’nde dosyası hala İstinaf’da bekliyor, cezasının yatarı bittiği halde hakkında onanmış bir ceza olmadığı için cezaevinden çıkamıyor”. Bakın İstinaf veya Yargıtay insanlar aylarca yıllarca tutuklu kalmış artık yatarı bitmiş ama herhangi bir işlem yapmadığı için onama veya onamama yapmadığı için sonuçta ne oluyor? İnsanlar boş yere cezaevinde yatmaya devam ediyor! Olacak bir iş değil bu ama Türkiye’de bunlar oluyor işte!

Hilvan Cezaevi’nde kalan bir kişinin yakınları bize yazmış; nakille ilgili büyük sorunlar yaşanıyor
Insanlar gerçekten Covid ortamında açık görüşlere dahi çıkamıyor, kapalı görüşlerde ancak 2 kişi görebiliyor ve o kapalı görüşlerde zaman olarak kısıtlanıyor ve o kapalı görüşlere gidildiğinde çok büyük masraflara neden oluyor. Insanları ailelerin bulunduğu illerdeki cezaevlerinde tutsanız bütün bu mağduriyetler giderilecek ama özellikle cezalandırılmak için çok uzak cezaevlerine yollanıyorlar.

Mesela Eski Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş Diyarbakır’da ikamet eden ailesi olmasına rağmen Edirne Cezaevi’ne getirildi. Hangi gerekçe ile götürüldü bir açıklama yok. Diyarbakır Büyükşehir Eş Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı Belediye Başkanımızın ailesi Diyarbakır’da ikamet etmesine rağmen Kayseri Bünyan Cezaevi’ne gönderildi. Bunların izahı mümkün değil. Çok düşmanca tavırlar, çok hasmane tavırlar, gerçekten bir çok insana bu yapılıyor, sadece onlara değil binlerce insana hasmane bir tavırla yapılıyor. Teknik olarak bunu yapmak zorunda olsalar ayrı bir durum ama hasmane bir tavırla insanları sürüm sürüm süründürmek için böyle sabaha karşı yola çıkan, uykusuz yola çıkıp trafik kazası yapan insanlara neden olmak için bunları yapıyorlar.

Menemen Cezaevinde insanların kapalı görüşleri engellenmiş, vakalar var. Bir de telefon görüşlerini de yasaklamışlar
Evet yine Adalet Bakanlığı’na sormuşuz telefon görüşleri ile bir çok yerde kısıtlamaya gidiliyor ve böylece insanlar büyük mağduriyetler yaşıyor. Bakın şu anda da Menemen Cezaevi’nde aynısı yaşanıyor. Insanların kapalı görüşleri engellenmiş, vakalar var kapalı görüşleri engellediniz, bir de telefon görüşlerini de yasaklamışlar. Düşünün yakınınız cezaevinde hasta siz telefon ile bilgi almaya çalışıyorsunuz, “Hayır telefon görüşü yasak.” ne yapsın bu insanlar, sorarım size? Bütün bunları biz Adalet Bakanlığı’na soruyoruz değerli arkadaşlar.

Yine Bakın böyle yatarı dolduğu halde dosyası onaylanmadığı için yatan insanlar böyle bakın bir çok başvuru var, çok üzücü bunlar, tüm bunları soru önergeleri ile soruyoruz, gördüğünüz gibi biz vatandaşın hakkını hukukunu arıyoruz.

Cezaevlerinde kanser teşhisi konan bir insanlarımıza tedavileri gecikiyor
Adalet Bakanlığı Cezaevleri, kanser teşhisi konan bir insanımıza ama bu insanların kanser teşhisi konduktan sonra tedavileri gecikiyor, teşhisleri zaten gecikiyor, rapor almaları gecikiyor ve ölümcül bir hale gelip son günlerinde ölüm döşeğindeyken tahliye oluyorlar. Böyle bir çok vakaya rastladık, bizim için çok üzücü vakalardır gerçekten, neden üzücüydü? Ben bir doktor olarak bu hastalıklara anında müdahale edilmesi gerektiğini bilen bir insanım. Günlerce, aylarca uzayan teşhisler, aylarca uzayan tedaviler, o insanların o kanser hastalığında bulunmaması gereken cezaevindeki, hatta hastaneye kaldırıldığında çok kötü koşulları taşıyan mahkum koğuşlarında kalmaları çünkü o mahkum koğuşları böyle duvarın en üstünde küçücük bir pencerenin olduğu, hava ihtiyacı olan o mahpusların kendilerini daha da kötü hissettikleri, cezaevlerini aradıkları mahkum koğuşları oluyor maalesef, bunları çok büyük mağduriyetler yaşanıyor.

Kronik hastalığı olan ve cezaevlerinde yatan binlerce insan var
Yine bakın Manisa E Tipi Kapalı Cezaevi’nde Şemsettin Ayyıldız, kalp rahatsızlığı var ve korona virüs var böyle bir çok vaka var bunları Adalet Bakanlığı’na sormuşuz. Hasta kronik olan ve cezaevlerinde yatan binlerce insan var. Kadınlar var, çocuklar var, çok riskli gruptaki insanlar var bu insanlar cezaevlerinde çok kolay hastalığa yakalanabiliyorlar ve vefat edebiliyorlar kim bunun hesabını verecek? Hiç kimse vermek istemiyor, biz bu dünyada vermeleri için bu soru önergeleri ile önemli bir gayret sarfediyoruz öte dünyada zerre miktarda yaptıklarından hesap verecekler, buradan da tekrar söylüyorum. Biz hem siyaseten bir milletvekili olarak bu konuda böyle olduğunu düşünüyoruz hem de dinen de öte dünyaya inanan bir insan bir müslüman olarak içim rahat, bu zalimlerin mutlak surette öte dünyada hesaba çekileceğini yaptıkları zerre miktarı haksızlıktan mutlak surette mahkum edileceğini düşünüyorum, inanıyorum bu da beni az çok rahatlatıyor, bu da bizim için önemli bir avantaj oluyor. Gerçekten bu da şu yaşadığımız dünya ortamında çok önemli, çok iyi biliyoruz ki bu dünyadaki haksızlıkların çoğu maalesef cezalandırılmıyor, bizler gayret ediyoruz ama sonuçta biliyorsunuz adaletsiz bir dünyadayız ama zalimlerin bilmesi açısından söylüyorum hani masumların uyuşması açısından demiyorum hakkını aramasında ihmal yapmaları için söylemiyorum ama zalimlerin kurtuluşu olamayacağını bilmeleri için söylüyorum ve bütün mazlumlara da bu dünyada hakkınızı arayın öte dünyada ki işlere siz karışamıyorsunuz zaten, cezalandırmalar nasıl verilecek bilemiyorsunuz ama bu dünyada hakkı aramak sizin göreviniz diye tekrar hatırlatmak istiyorum.

Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nde ki havale para yatırma işlemlerindeki zorluklar
Evet son olarak Maliye Bakanı Berat Albayrak ile ilgili bir soru sormuşuz; Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nde ki havale para yatırma işlemlerindeki zorluklar, bankacılık ile ilgili zorluklar ile ilgili bir konu vardı biz bunu da sormuşuz. Vatandaşa zorluk çıkarmamalı devlet değerli arkadaşlar. Vatandaşın işini kolaylaştırmak, vatandaşa zulmetmek için değil. Kendi cebini doldurmak için değil, vatandaşa hizmet etmek için o görevde bulunmalıdır. Insanların en hayırlısının da insanlara hizmet eden biri olduğunu söylüyor Peygamber Efendimiz. Biz bu söze de çok itibar ediyoruz ve insanların en hayırlısı olmaya çalışıyoruz, milletimize hizmet etmeye çalışıyoruz ve hizmet etmeyenlere de hizmet ettirmeye çalışıyoruz. Tüm kamu görevlilerinin işini tam yapmasını istiyoruz. Bizim de ihmalimiz varsa onların da sorgulanması gerektiğini söylüyoruz, bir otokontrol ve denetim sisteminin olmadığı sistemlerde yaşamın çok kötü olduğunu, olacağını, o yüzden kişilere bakılmaması gerektiğini sistemlere bakılması gerektiğini söylüyoruz hani biz bu soruları niye soruyoruz, kişiler çok iyi olabilir, süper siyasetçiler olabilir ama bir sistem meselesi varsa sistem işlemiyorsa o kişilerin iyiliğinin de bir anlamı kalmaz o yüzden biz kişileri değil sistemi esas alarak hareket etmek zorundayız ve bu sistemi oturtmadan da bir yere varabilmemiz mümkün değil değerli arkadaşlar.

Değerli izleyenler bugün de bu kadar ÖFG TV programında haftanın önemli gelişmelerini gündem ettim ve bu gelişmeler konusundaki görüşlerimizi söyledik, aynı zamanda yaptığımız çalışmaları anlattık!

Biz neler yapıyoruz; soru önergelerimiz ile araştırma önergelerimiz ile yasa tekliflerimiz ile neler yapıyoruz; sizlerin verdiği yetkiyi doğru dürüst kullanabiliyor muyuz? diye size hesap vermeye çalışıyoruz, bunları da ben önemli buluyorum. Lütfen siz denetleyin, “Hani sana oy verdik, gönderdik, istediğini yap demeyin.” ben bir şeyler yapıyorum bunları size anlatıyorum, iyi yapıyorsun, kötü yapıyorsun deyin. Veyahut da eksik yapıyorsun, veyahut da çok iyi yapıyorsun bir şekilde bir yorum için takip etmeniz lazım, vatandaş milletvekilini takip etmezse orada demokrasi mümkün olmuyor değerli arkadaşlar, seni bana yetkiyi verdin 5 sene sonra görüşürüz diyerek bu işler olmaz, biz de gerekeni yapmalıyız vatandaş da görevini yapmalı ve sorgulamalı. Değerli arkadaşlar bugünlük de bu kadar haftaya salı günü saat 21.00’de buluşana kadar hepinize hayırlı akşamlar diliyorum. Hoşçakalın.