Habertürk yazarı Fatih Altaylı, önceki akşam İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu Didem Arslan Yılmaz'ın 'Türkiye'nin Nabzı' programına konuk oldu. Programda geçen tartışmalara ve Prof. Celal Şengör'ün yayına bağlanmasına ilişkin görüşlerini paylaştı. Altaylı, bugünkü köşesinde yayımlanan yazısındaki "Kanal'a düşen Şengör'e sarılır da, Şengör aslında ne diyor!" başlıklı bölümünde "Orada konuk koltuğunda oturan Cumhurbaşkanı Erdoğan ya da mevcut bakanlardan biri olsa idi oraya bir telefon bağlanır mıydı?" ifadelerine yer verdi.

"Önceki akşam Didem Arslan Yılmaz’ın Türkiye’nin Nabzı programında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu konuktu.

Program genelde Nagehan Alçı, Alçı’nın cep telefonuna gelen mesajlar ve Ekrem İmamoğlu arasında geçti.

Ve tartışmanın önemli bir bölümüne sevgili dostum Celal Şengör’ün görüşleri damga vurdu.

Celal Şengör’e sürekli söven bir kitle, şimdilerde Celal Şengör’ün Kanal İstanbul ile ilgili sözlerine pek bir değer verir oldular. Ne söylese kabahat olan Celal, şimdi tam tersi bir durum yaşıyor bu kitlenin gözünde.

Neyse program sırasında Nagehan Alçı, “Celal Şengör şöyle diyor, Celal Şengör böyle diyor” diye tutturunca, Didem de Celal Şengör’ü yayına bağlattı.

Ben olsam bağlamazdım.

Niyesini de söyleyeyim.

Orada konuk koltuğunda oturan Cumhurbaşkanı Erdoğan ya da mevcut bakanlardan biri olsa idi oraya bir telefon bağlanır mıydı?

Sevgili Didem ise Ekrem İmamoğlu onay verdiği için bağlattığını söylüyor.

Kimseye saygısızlığı, haksızlığı yoktur Didem’in. Orası net…

Zaten sonuç olarak, Celal Şengör’ün söylediklerinde hiçbir sürpriz yok.

Celal’in bu konudaki fikirlerinin ne olduğunu, iki hafta kadar önce, bu tartışma ilk başladığı zaman bu köşede geniş geniş yazdım. O yazıyı yayında birisi okusa idi Celal Şengör bağlanmış kadar olurdu ve boşuna gerilim yaşanmazdı.

Celal Şengör matematik bir hesapla bu kanalın deprem olma olasılığını attırmayacağını söylüyor.

Ekrem İmamoğlu ile Nagehan Alçı'nın 'Melen Barajı' diyaloğu gündeme oturdu

Yani olacaksa olur, kanalla alakası yok diyor.

Kanalın mühendislik hesaplarının ayrı bir mesele olduğunu, sağlıklı ölçümler yapıldıktan sonra bu hesapların doğru bir biçimde yapılması gerektiğini belirtiyor.

Ve çok açık biçimde “Kanal deprem olasılığını arttırmaz ama kanalın çevresine yeni bir kent inşa etmek cinayettir” diyor.

Celal Şengör’ün “Depreme neden olmaz” sözüne cankurtaran ipi gibi sarılanlar “Çevresine kent inşa etmek cinayettir” sözünü ise duymazdan geliyorlar.
O da ayrı bir rezalet...

NOT: Celal Şengör’ün Kanal İstanbul projesi ile ilgili bana yazdıklarını bir kez daha buraya koyuyorum:

Kanal deprem tetiklemez, zira buradan çıkacak toprağın ağırlığı yaklaşık 300 milyar kilodur. Onun yerine geçecek olan deniz suyu (Karadeniz yüzey suyunun yoğunluğunu 1,01 alalım) ise aşağı yukarı 121 milyar kilodur. Yani, burada meydana gelecek bir ‘hafifleme’ yaklaşık 170 milyar kilodur. Şimdi bakalım Atatürk Barajı’nın durumuna. Atatürk Barajı’ndaki suyun ağırlığı 480 milyar kilodur; bunun yarısı buharlaştığı zaman (yani 240 milyar kilo), 24 Nisan 2018’de barajın altından geçen faal Bozova Fayında 5,2 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiştir. Yani Kanal İstanbul’un neden olacağı yük azalması Atatürk Barajı’nınkinin birbuçuk katı azdır ve kanalın altından da faal bir fay geçmemektedir. Kanal İstanbul’un musavver mevkii Kuzey Anadolu Fayına yaklaşık 40 ile 20 km arasındadır. Kanal altındaki litosferin elastik gücü bu kanalı çok rahat taşır. Bu şartlar altında, Kanalın KAF üzerinde bir deprem tetiklemesi ihtimali çok düşüktür. Kaldı ki, kanaldan kaldırılacak taş malzeme uzağa taşınmayacaktır. O zaman bir hafiflemeden ziyade net bir yüklemeden bahsedebiliriz. Bu da teorik olarak güneydeki fayı sıkıştıracağı için deprem riskini neredeyse hesap dahi edilemeyecek kadar küçük bir miktarda azaltır."

Ancak Kanalın akarsu mühendisliğinin iyi yapılması gereklidir. Aksi takdirde buradaki akıntı hızı, ne kadar zamanda kanal çevresinin aşınacağı gibi değişkenler bilinemez. Ayrıca kanal çevresindeki su tutan tabakalar (yani akiferler) çok ciddi bir şekilde incelenmelidir (bu zor bir iş değildir ama para ve zaman gerektirir).

Kanal Marmara’nın ekosistemini bozar mı? Sanmıyorum, çünkü gelecek su çok değil. Marmara zaten can çekişiyor.

Ama tekrar edeyim: Kanal çevresi yapılaştırılırsa işte o zaman facia olur. Yani bu açıdan Sayın Büyükşehir Belediye Başkanı’nın cinayet lafı yerinde kullanılmıştır. (Kanal doğrudan onun yönettiği şehri ilgilendirdiği için, elbette onun da ‘işidir’).Bu konuda Naci Görür’ün madde madde yayımladığı tehlikelere baksın okuyucularımız. İnternette var.