İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Afet Koordinasyon Merkezi'nde (AKOM) İstanbul'daki son duruma ilişkin açıklamalarda bulundu.
İmamoğlu'nun satırbaşları şöyle:
Kar doğanın, kış mevsiminin en doğal süreci. Elbette kar meselesi İstanbul için iki yönüyle önemli. Şehrin zorluklarını çözmek adına hepimizin sorumluluğu ama bir başka yol ile de açıkçası İstanbulumuzun ihtiyacı. İstanbul'un su ihtiyacını karşılaması açısından önemli bir husus.
Bir zaman dilimi içerisinde en yoğun kar yağışı alma kavramı üzerinden baktığımızda metrekareye düşen kilo miktarlarına da baktığınızda 7-8 saatte neredeyse 60 kiloyu bulan noktaları tespit ettik. Bu son yılların en yoğun kar yağışının bir anda düştüğü süreci tarifliyor.
Bazı yollarla ilgili farklı kurum ve kuruluşların yetki alanları var. İBB'nin yetki alanları var ki sorumlu olduğu yol ağı yaklaşık 4 bin 23 kilometre ama bunun dışında Karayolları'nın sorumlu olduğu yol ağları var bir de anlaşma gereği 3.köprü yol hattı ve bağlantılarının sorumlu olduğu bir özel şirket var. Yapılan ihalenin şartnamesi gereği. Dolayısıyla bu 3 hat önemli. Ana arterlerde bu üç hat çok konuşulur oluyor. Bunun bilinmesi lazım. 39 ilçe belediyesinin sorumlu olduğu hatlar var.
Burada sürece başından beri yani 2.5 yıllık görev süremiz süresince söylediğimiz bir şey var. Asla biz ve onlar diye bir bakışın sahibi olmayacağız. İstanbul bir bütündür. İstanbullunun her kurumu İstanbulluya hizmet etmek durumundadır. Biz de bu bakışla her arkadaşımızın refleksini ona göre geliştirerek hizmet etmesi gerekir.
Ben AKOM'da sizlerle buluşmaya başladığım andan itibaren koordineli çalışma hususundaki dilimize de sağdaki işleyişimize de tavrımıza da çok dikkat ettik, ediyoruz, bundan sonra da devam edeceğiz. Kim ne derse desin. Zaten bu dil değişmediği sürece ülkenin gündemi gerçek konular olmuyor. Çözüme kavuşması gereken konular konuşulmuyor bazen saçma sapan konular toplumun gündeminde ön sıralara oturmak zorunda kalıyor.
21 Ocak Cuma'dan beri tetikte, hazırlıklı ve bu süreci yönettiğimizi de herkesin bilmesini istiyorum. Konu sadece dünün ya da evvelsi günün meselesi değildir.
Çok tartışılan tuz stoğu konusunda şunu ifade edelim. Özellikle 25-26 Ocak günlerinde oldukça yoğun tuz kullanımına ulaştık. İBB 4 gün içerisinde kullandığı tuz miktarı 72 bin 195 ton. 32 ton solüsyon kullanmışız. Bizim kullandığımız tuzun yanı sıra biz ilçe belediyelerinin de tuz ihtiyaçlarını karşıladık. 39 ilçe belediyesinin var olan tuz ihtiyacı için bizim depolarımıza geldiler ve temin edip dönüş yaptılar. Bu bizim söylediğimiz miktarlar İBB'nin miktarları. Bunun dışında kendi sorumluluk alanlarında kullanılan miktarlar vardır.
Ne yazık ki fazla sayıda yolda kalma yaşanıyor. Kurtarıcı vinç ve çekiciler şeklinde bir araç teminiyle süreci yönettik.
Burada mücadeleyi verirken ne yazık ki İstanbulluların en fazla yaşadığı sorun bir yolda giderken bir aracın yolda kalmasıyla arkasında biriken araç yığınları. Bu noktadan sonra hizmet vermenin de zorlukları başlıyor. Bunu engellemek maksadıyla hem biz hem valiliğimiz mütemadiyen açıklamalarımız oldu. Vatandaşlarımızın mecbur olmadıkça araçlarıyla sokağa çıkmaması, toplu taşımayı kullanması hususunda.
İBB olarak sorumlu olduğumuz alanlarda, yoğun kar yağışının başladığı andan itibaren 12 saatlik süreçte birebir takip ederek, sahada da bizzat yerine gidip denetleyerek büyük bir ekiple akışkanlığı sağladık. Bu başarılı bir zaman dilimidir.
Metrobüs güzergahında 33 iş makinemiz sürekli çalıştı. Vatandaşlarımızı gidecekleri yere eriştirme konusunda çaba gösterdi.
İstanbul'u sorunsuz bir noktaya taşıdık ve bütün sorunları aştık.
Kar süreçlerinde, mültecisiyle, konuklarıyla 20 milyonluk bir kentin sorunsuz bir süreç yaşamasını, yani sıfır sorun süreç yaşamasını beklemek hayalcilik olur. Mağdur ettiğimiz, yolda değil 5-6 saat yarım saat 1 saat bile beklettiğimiz vatandaşlarımızdan özür dileriz. Biz istemezdik. Bu bir doğal afet sürecidir. Bir can kaybının olmaması sevindiricidir. Allah esirgesin. Günün sonunda iddiayla söylüyorum ki hızlı ve kaliteli bir çalışma yapılmıştır. Dilini bozmayan ve kurumları ayrıştırmayan bir süreç yönetilmiştir.
YEMEK TARTIŞMASI
Önce şunu söyleyeyim, benim yoğun bir gündemde çalışırken böyle bir yemeğe gitmemin bu kadar gündeme taşıtılması ve bu süreçle ilgili manipülasyonu şaşkınlıkla takip ettim. Bir büyükelçi ve Türkiye’nin en yoğun ilişkide bulunduğu temsilciyle yenilen bir yemekten bahsediyoruz. Kaldı ki bu yemek daha önce İBB’yi ziyaret etmiş, resmi görüşme yapılmış ve akabinde böyle bir buluşmayı tasarlamış bir belediye başkanıydım. 20-25 gün önce netleşmiştik. Gizli bir yemek değil bu, kamuya açık bir alan her tarafı cam, pencere. Benim 23 yıldır müşterisi olduğum bir mekan. Neticede şeffaf bir yemekti, bu kara rağmen Büyükelçi Ankara’dan İstanbul’a gelmişti, bir vakit ayırıp bu resmi buluşmayı eşlerimizle beraber yaptık. Sohbet ettik, ülkeyi konuştuk. Bir belediye başkanının dünyanın bu tarz ülkelerinin büyükelçileriyle kuracağı ilişki gereği ve sorumluluğudur. İlk defa dış ilişkilerle temas halinde olan bir belediye yönetimi var, sürecin sonraki kısmı beni çok ilgilendiriyor.
Devletin imkanları kullanılarak bir mobese görüntülerinin böylesi bir magazinsel sürecin parçası yapılacak şekilde servis edilmesinin karşısında takipçisi olacağım. Bu çok önemli bir meseledir, kişisel de bir meseledir. Vali Yerlikaya ile bunu paylaştım. Kamera sistemleri bir suçlunun tespiti için kullanılır, bizde takip ediyoruz ama hiçbir arkadaşım servis edemez. Genel başkanımız da dile getirdi birtakım takip iddialarını, ama mobese gibi hususlar ne için kullanılacağı belli olan hususlardır. Bu sürecin bir parçası yapılarak servis ediliyor birileri bunu kullanıyor. Bunu yapan kim, talimatı veren kim ise önemini şu an bir insan gözlerime bakarak anlayabilir. Mevcut konunun önüne geçmemesi adına bu kadar konuşmak istiyorum.