UMUT KURNAZ

Kuruluşunda yer alan isimlerin dahi içerisinde Fetullahçı kadroları barındırmakla itham ettiği İyi Parti, bu kez güncel parti programında genişçe yer ayırdığı “Özel Öğretim Kurumları” maddesindeki kafaları karıştıran vaatlerle dikkatleri üzerine çekti. Okullarımız, özellikle AKP iktidarının laik, bilimsel ve cumhuriyetçi eğitim sistemine saldırılarıyla Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) başta olmak üzere bir çok tarikat ve cemaatin militan üretim merkezi olarak kullanıldığı fabrikalara dönüştürülmüştü. Bu politikalarının yarattığı tehlikeler bütün çıplaklığıyla 15 Temmuz gecesinde görülmüş, bu çerçevede 2016 yılında yayınlanan verilerden edindiğimiz bilgiler kadarıyla 1043 özel öğretim kurumunun FETÖ ile ilişkisi ortaya çıkarılmıştı. Öyle ki bu kurumların yalnızca yurt içinde değil yurt dışındaki faaliyetlerinin de tehdit oluşturulduğunun farkına varılarak yurtdışındaki FETÖ okullarını Türkiye Cumhuriyeti adına satın almak için milyarlarca liralık ödenek ayrılarak Maarif Vakfı kurulmuştu. Bu kurumlar, milli güvenlik noktasında yaratığı tehditlerin dışında aynı zamanda öğrencilerin bireysel hayatlarında telafisi mümkün olacak yıkımlara da sebep olmakta. Çeşitli sebepler ve zorlamalar ile bu kurumlara gönderilen yüzlerce çocuk ve genç buralarda fiziki dokunulmazlıkları yok sayılarak taciz ve tecavüze uğramış, mobbing ve baskılar neticesinde ya intihara sürüklenmiş ya da bizzat kurum yöneticileri tarafından katledilmişti. Tüm bu gerçeklikleri ve özellikle devlet ve bürokrasi içerisinde bu tip cemaat kadrolarının etkili olduğu koşulları göz ardı ederek İyi Parti’nin, Parti Programlarında özel okulların ayrı müfredat hazırlayabileceklerini desteklemesi üzerinde epey düşünmemiz gerekmektedir.

ANAYASAYA AYKIRI
İyi Parti’nin programının hukuki boyutunu YARSAV Eski Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu’na sorduk. Anayasa'nın 42 nci maddesinde, ilk ve orta dereceli okullardaki eğitimin, devlet okullarıyla ulaşılmak istenen amaca uygun olması gerektiğinin çok açıkça belirtildiğini dile getiren Eminağaoğlu, bu sebeple özel eğitim kurumlarının da devlet okullarıyla ulaşılmak istenen amaca uygun olarak eğitim yapmak zorunda olduğunu, bundan farklı bir eğitim politikası düşünülemeyeceğini kaydetti. Özel eğitim kurumlarıyla devlet eğitim kurumları müfredatları arasında yaratılacak bir farklılığın, eğitim birliğini ortadan kaldıracağını, bu politikaların uygulamaya geçirilmesi durumunda da ortaya çıkacak sorunlar denetim yoluyla giderilemeyeceğini, laik ve bilimsel eğitimde çok önemli gedikler ve aykırılıklar açılacağını vurguladı. Parti’nin eğitim sorunlarına bakışını da yorumlayan Eminağaoğlu; “Eğitim alanında, eğitim kalitesinde bir sorun var ise; ki özellikle AKP'nin uyguladığı eğitim politikası nedeniyle oldukça fazla sorunlar ortaya çıkmıştır, bu sorunlar devlet okulları ile ilgili düzenleme yapılarak çözülmelidir. Devlet okullarının kendi kaderine terk edilmesi düşünülemez. Çözüm yaratılan konuların da bunun sonrasında özel eğitim kurumlarında da uygulanması gerekmektedir. İyi Parti, açıkladığı politikası ile, hem devlet okullarının sorunlar içinde olduğunu, bu sorunlarla baş başa bir eğitime devam edileceğini, öte yandan özel eğitim kurumlarında da onlara diledikleri alanın tanınacağını ifade etmektedir” dedi.

EĞİTİM KİMLERE TESLİM
Anayasa Mahkemesi eski raportörü Ali Rıza Aydın ise İyi Parti’nin eğitim politikaların dair yaptığı bütüncül değerlendirmesinde; eğitim politikalarına genişçe yer ayrıldığını fakat ana eksenini ise “özel eğitim”in oluşturduğuna dikkat çekti. Programda geçen “Özel Öğretim Kurumlarının uyguladığı ve başarısı kanıtlanmış eğitim programlarının, pilot okullarla başlayarak yeterli altyapıya sahip devlet okullarında da uygulanması sağlanacaktır” vaadi ile açıkça özel öğretim kurumlarının özel önemle esas alındığı ve devletçe yapılan eğitimin tali olmaya itildiğinden dem vurdu. “Özel” kavramının üzerinde durmak gerektiğini belirten Aydın, “Birincisi, devletin, kamunun olmayan, sermayeyi, piyasayı esas alan özel kastediliyor; buna paralı eğitim de diyoruz. Kâr amacı gütmeme gibi mütevazilikler piyasadan kurtuluş olmaz. Özel eğitimin devlete değil, devletin özele uyarlanması, sömürücü düzenin eğitim politikaları yanında iki önemli konuyu daha devreye sokuyor: dinsellik ve milliyetçilik ki her iki konu da toplumculuğun ayrımcı, kapitalizmin de uyumlaştırıcı unsurları…” dedi.

Programda laiklik ilkesinin ne programın genelinde ne de eğitimde yer almadığını, buna karşın epeyce üzerinde durulan İmam Hatip Liseleri ve din hizmetleri başlıklarında da eğitimle koşut kültürde de tasavvuf, ‘Türk İslam dini algısı’nın ‘estetik kültürel dili olarak’ kabul edildiğini, bu kabulün aynı zamanda eğitimin dili ve özünü oluşturacağını düşünen Aydın; programda çocukların eğitiminde “İslam’ın güzel ahlak anlayışı ile sevgi, şefkat ve merhamet tarafının öne çıkarılması, dini konulardaki yayınların gerçek İslam’a uygun ve şiddet/terörden uzak olması, dini alanda toplumdaki farklı meşrep ve anlayışlara ayrımcılık yapılmaması” esası önemle vurgulanırken bunun dışında başka dinler ya da inanmayanların yer almadığını belirtti. Aydın, konuyla ilgili “‘Türk İslam dinini esas alan eğitimin bilimselliği biçimselde kalırken, hatta bilimsellik dinselliğe teslim edilirken, bir başka alana da daha geniş yol açılıyor: Sermayeyle içli dışlı tarikat ve cemaatler eğitimle de içli dışlı olacak. Buna ‘medrese düzeninin’ çağa uyarlanmış hali diyebiliriz ki yakın örneğini parlamentodan bir ret oyu dahi almadan geçen ‘diyanet akademisi’nde gördük.” ifadelerini kullandı. laiklik niteliği olmayan bir cumhuriyet anlayışının ürünü olarak programda AKP’nin de benimsediği, neoliberal dönemin din özgürlüğü; İslam dini özgürlüğü olarak yerini aldığı şeklinde yorumladı. Aydın sözlerini şöyle tamamladı:

“Anayasanın koruması altına olan “Eğitim Birliği” Kanununu, laik hukuk devletini ve cumhuriyetin laiklik ilkesin devre dışı bırakmasıyla birlikte, özünde sermayenin kendi aklına uygun genç beyinleri seçip alacağı, geride kalan çoğunluğun yani emekçi halkın genç beyinleriniyse “Türk İslam” anlayışıyla düzenle uyumlaştıracağı bir eğitim açık seçik yer alıyor programda. Millet İttifakını “mevcudu yıkma” ve “güçlü parlamenter rejimi getirme” başlıklarıyla okuyup önemseyenlere, asıl önemsemesi gerekenlerin neler olduğunu unutturan program, emekçi halkın sömürüye karşı gerçek mücadelesini ve sınıfsallığı da perdesinin arkasına saklama peşinde.”

İYİ'LEŞTİRİLMİŞ EĞİTİM
Meral Akşener, partisinin Başkanlık Divanı’nda yaptığı son değişiklikler ile eski AKP Milletvekili Şenol Suat’ı Eğitim Politikaları Başkanlığından alarak yerine Sevinç Atabay’ı getirdi. Atabay, Türk Eğitim Derneği (TED) Genel Müdürü olduğu dönemde evrakta sahtecilik ve dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun oğluna fakirlik bursu çıkarması iddiaları ile gündeme gelmişti. Yine bu dönemlerde birçok veli ve TED mezunu okullarında FETÖ’cü kadrolaşmanın olduğu, öğrencilerin cemaate katılmak için çeşitli baskılara bırakıldığı cemaate mensup öğrencilere ayrımcılık yapıldığını dile getirmişlerdi...