Söyleşi: Osman Keçeli

Kâğıt krizine, tüm toplumsal ve politik baskıya rağmen edebiyat alanında söz üretmeye devam eden süreli yayınlar var. Ecinniler dergisi bunlardan birisi.

Kendilerine özgü yayın politikaları; kapsayıcı, samimi ve davetkâr sanat anlayışları Ecinniler’i Türk edebiyatının öne çıkan dergilerinden birisi haline getiriyor.

Dergi ekibinden Ahmet Efe Ekici, Çağla Çinili, Gökhan Arslan, Saliha Samanlı ve Utku Yıldırım edebiyat ve dergicilik hakkında sorularımızı içtenlikle yanıtladı.

> Ecinniler yayın hayatına nasıl başladı? Hikâyenizden kısaca bahseder misiniz?

Ecinniler aşağı yukarı bir yıllık hazırlık sürecinin sonunda çıktı. Çevremizdeki dergilerin teker teker kapanması ve özelikle de gençlerin temsil alanı bulmakta zorlanmaları bizi Ecinniler fikri üzerinde yoğunlaşmaya itti. Açıkçası, biz nasıl bir dergi okumak isteriz, elimize bir dergi alsak hangi konularda yazı görmek isteriz gibi küçük soruların peşinden gittik. 2019'un Mayıs ayında da dergi fikrini kesinleştirdik ve altı aylık bir hazırlık sürecinden sonra 2020 Ocak'ta yayın hayatına başladık.

'KESEMDE VERECEK ŞEYİM YOK, ANCAK YÜREĞİMDEN VEREBİLDİM'
>  Yakın zamanda herkesi derinden etkileyen bir afet yaşadık. Bunun üzerine afet hakkında üretilen sanat eseri denemeleri oldu. Pekâlâ sanat eserleri acılardan beslenir veya acıları konu edinebilir. Peki sizce bir edebiyat eseri, bir acıyı ne zaman konu edinmelidir? Kolektif bir acı yaşandığında, hemen ertesinde yazar veya şairlerin bu konu üzerine eğilmelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Zamanla ilgili bir mesele değil bu bence. Nâzım Hikmet’in 1939’daki Erzincan depreminden kısa süre sonra yazdığı “Kara Haber” şiirinin sonuna eklediği not: “Kesemde verecek şeyim yok, ancak yüreğimden verebildim.” Hakikatti bu, orasından burasından çekilip yıpratılan günümüz gerçekliğinin üzerindeydi. Reklamsız, sermayesiz, acıyı küçümsemeden ve metalaştırmadan, ne bileyim, “işe yarar bir şey”e dönüştürmeden, içten bir çaba. İçtenlik, saltlık. Böyleyse “üretim” olmuyor, “şiir” oluyor. İyi oluyor, ekşilik bırakmıyor geride.

> Yazar veya şairin konu edinmesi gereken şeyler olduğunu düşünüyor musunuz? Sizce yazarın toplumsal sorumluluğu olur mu?

Kendine kadar olur. Umursadığı, önemsediği kadar diyebiliriz, önemsemese bile bir yerden bir şey sızar. Sözcük tercihleri, misal.

> Tematik bir dergisiniz. Önceden belirlenmiş bir konu üzerine yazmanın yazarı kısıtlayacağını düşünüyor musunuz?

Ecinniler'in yarısı tematik sayfalardan oluşuyor, diğer yarısı da tema dışı sayfalardan. Ama biz tema dâhilinde olan dosya bölümünde herhangi bir sınırlamaya gitmiyor ve yazarları serbest bırakıyoruz. Yine de kesin bir sonuca varmak zor. Kimi yazarlar hiçbir şekilde bir kısıtlamaya tabi tutulmak istemezler. Ama bazıları da tam aksine kendilerine bir çerçeve sunulduğunda daha üretken olurlar. Ecinniler'de de zaman zaman benzer şeyler oluyor. Yazı teklif ettiğimiz kişi temayı beğenmediği için yazmak istemiyor mesela. Fakat yazı talep ettiğimiz bazı kişiler de üzerlerinde küçük baskılar oluşturmamızı istiyorlar yazıyı hem zamanında yetiştirmek hem de daha nitelikli olmasının sağlamak için. Hem Oulipo iyidir, zihin açar.

'IRKÇI, ÖTEKİLEŞTİRİCİ, CİNSİYETÇİ, NEFRET SÖYLEMİNE YASLANAN BİR METİN OLMADIĞI SÜRECE YAYIMLIYORUZ'
> Ecinniler’e gönderilen yazıların yayımlanıp yayımlanmayacağına nasıl karar veriyorsunuz? Söz gelimi edebî olarak dergi editörlerini tatmin etmeyen bir yazıyı, yazara alan yaratmak için dergiye alır mısınız?

Bu bizim en baştan beri ana ilkemiz oldu. Biz sadece metne bakıyoruz. Bu yüzden aramızın bozulduğu arkadaşlarımız da oldu. Bizim için metnin kimden geldiğinin bir önemi yok. Belli başlı kriterlerimiz var. Irkçı, ötekileştirici, cinsiyetçi, nefret söylemine yaslanan bir metin olmadığı müddetçe, eğer beğenmişsek o metni yayımlıyoruz. Ama metin ne kadar iyi olursa olsun, saydığımız özelliklerden birini barındırıyorsa yayımlama durumumuz yok maalesef. Üç kişiden oluşan bir yayın kurulumuz var. Gelen metinleri okuyor ve oyluyoruz. En geç 15 gün içinde de metin sahibine dönüş yapıyoruz.

'BİZ BAĞIMSIZ BİR DERGİYİZ, ARKAMIZDA BİR YAYINEVİ YA DA KURULUŞ YOK'
> Kâğıt krizi Ecinniler’i nasıl etkiledi?

Elbette birçok yayıncıyı olduğu gibi bizi de olumsuz etkiledi. Biz bağımsız bir dergiyiz. Arkamızda herhangi bir yayınevi ya da kuruluş yok. Tamamıyla üç yayın kurulu üyesi, iki editör ve iki tasarımcının emeğiyle yürütüyoruz bu işi. Arkamızdaki tek güç abonelerimiz ve okurlarımız. Bu nedenle ekonomik anlamda ortaya çıkan her sarsıntı bizi de etkiliyor doğal olarak. Kâğıt fiyatlarının her geçen gün katlanması bir tarafa, zaman zaman kâğıt bulmakta bile zorlanıyoruz. Hatta çoğu zaman matbaaya kâğıt parasını çok önceden yolluyoruz son anda temin sıkıntısı yaşanmasın diye.

> Pandemi ve kâğıt krizi sürecinde yayınevleri ve dergiler dijitalleşme çalışmalarını artırdı. Ecinniler dijital yayıncılık hakkında ne düşünüyor? Sizce dijital yayıncılık ve matbu yayıncılık arasında yazıların edebî değerleri bağlamında farklılıklar olur mu?

Edebî değerleri bağlamında elbette farklılık olmaz. İyi metin her zaman iyi metindir ve her mecrada kendine yer bulabilir. Hatta dijital yayıncılığın tanıdığı özgürlük imkânları (sayfa sınırlaması olmaması, daha kolay ulaşılabilir olması gibi) nedeniyle daha avantajlı olduğunu bile söyleyebiliriz. Bizim dergi olarak dijital yayın yapabilecek bir altyapımız ve donanımımız yok. Ama bundan da ziyade biz matbu olanın gücüne daha çok inanıyoruz. Kâğıda dokunmak bize iyi geliyor. Bunun yanında dergiyi PDF olarak da temin edebiliyor isteyenler. Dijital olarak şu an yapabildiğimiz tek şey bu.