TBMM Genel Kurulu, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın 103’üncü yıl dönümü nedeniyle özel gündemle toplandı. Siyasi parti grupları adına yapılan konuşmaların tamamlanmasının ardından AKP Grup Başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu, Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında partilerine yönelik eleştirileri nedeniyle söz istedi. Meclis Başkanı Mustafa Şentop, Akbaşoğlu’na oturduğu yerden görüşlerini dile getirmesi için söz verdi. Akbaşoğlu şunları söyledi:

Sayın Kılıçdaroğlu’nun hem grubumuza hem de Cumhurbaşkanımıza dönük ifadelerinden dolayı cevap verme zarureti hasıl olduğu için söz aldım. Sayın Kılıçdaroğlu bugünün mehabetine uygun bir birlik ve beraberliğe dönük bir mesaj içeren konuşma yapmasını beklerdik. Ancak konuşmasında ayrıştırıcı, ötekileştirici bir üslup ve içerik içerisinde konuşunca, bizim de hukukumuzu, gerçeğin ve hakikatin hukukunu korumak babında söz alma zarureti söz konusu oldu. Şairin ifadesiyle ‘O mahiler ki derya içredirler, derya bilmezler’ der. Balık suyun kıymetini sudan ayrılınca anlarmış. Meclisimiz demokrasimizin kalbidir. Bu noktada her görüşün ifade edildiği ve milletin iradesinin tecelli ettiği yerdir.

'BAY KEMAL VERDİĞİ SÖZLERİ TUTACAKTIR'
Akbaşoğlu’nun sözlerine CHP Grup Başkanvekili Engin Altay yanıt verdi. Altay, şunları söyledi:

Herkesin şunu bilmesini isterim. Namus üzerine verilen sözler hakikaten tutulmalı. Sayın Cumhurbaşkanı bu kürsüde ‘Namusum ve şerefim üzerine tarafsız kalacağım’ diye içtiği andın gereğini keşke yapsaydı. Herkesin şunu bilmesini isterim. Bay Kemal yani 13. Cumhurbaşkanı verdiği sözlerin tümünü tutacaktır, buna deprem enkazında kalan traktörlerin yerine bedava traktör vermek dahil.

Biraz ayrıştırıcı dil bazen gerekiyor. Şöyle gerekiyor mesela. Türkiye’ye 5 milyon sığınmacı ve mülteciyi doldurup, sokakların ve mahallelerin huzurunu bozanları eleştirmeyelim mi? Onları ayrıştırmayalım mı? Türkiye’yi uyuşturucu cennetine çevirenlere bir laf etmeyelim mi? Süleyman Soylu’nun dediği gibi ‘Paçalarından yolsuzluk akıyor’ denen bir partiyi, millet fakruzaruret içindeyken eleştirmeyelim mi? Mesela Meclis’te rüşvetin soruşturulmasını engelleyen kanuna, ‘evet’ diyenleri hiç eleştirmeyelim mi?

Altay’ın konuşması sırasında AKP sıralarından sık sık laf atıldı. Bunun üzerine Altay, “Dur da konuşalım, ayıp ya” diye tepki gösterdi ve konuşmasını şöyle sürdürdü:

Mesela sayın Başkan, şurada yalvardım. Elektrik ve kablo borusunu 2 bin liraya yandaş müteahhitte para ödeyen şerefsizdir, buna göz yuman da haysiyetsizdir dedim. Bunu niye açıklamadınız. Bunu ayrıştırmayalım mı? Darphane soyuldu dedim, 185 milyona yapılan iş yandaşa 400 milyona verildi. Yandaş aynı işi aynı kişiye 185 milyon liraya yaptırdı. 215 milyonu cebine koydu dedim. Bunu araştıralım dedim. Bunu araştırmaktan imtina eden bir Meclis’i, AK Parti’nin grubunu eleştirmeyelim mi?

'BU KADININ KANI ELİNDE SENİN'

Sözün özü şudur; 21 yılın özetini okuyorum. Adana’da eşi bir yılı aşkın süre işsiz kalan ve ev kirasını 8 aydır ödeyemeyen 26 yaşındaki Emine Akçay, çocuklarının üşüdüğünü görünce cebindeki son para ile odun almaya gitti. O kadar az parası vardı ki, oduncu ‘Bacım bu paraya odun mu olur?’ dedi. Ama anne Emine Akçay ısrar etti. Bir çuval odun alıp eve geldi. Odunlar ıslandığı için yanmadı. Lastik parçalarını tutuşturmaya çalıştı. Olmadı. Emine Akçay çocuklarının ısınması için çalıştırdığı saç kurutma makinesini küçük oğluna verdi. Daha sona diğer odaya gidip tavandaki salıncak demirine ip bağlayarak kendini astı. İşte AK Parti Türkiye’si budur. Bu kadının kanı elinde senin.