Sanırım tarih 2002 idi. Sarayburnu’nda tarihi surlara dayanan eski ev ve restoranların yıkılması yönünde belediyenin harekete geçeceği söylentileri dolaşıyordu. Milliyet gazetesi kent muhabiri olarak yıkılacak olan mekanları ziyaret edip konunun evveliyatı hakkında bilgi toplamak için Sarayburnu’na hareket ettim. İrili ufaklı evler ve genelde turistlere hizmet veren balık restoranlarının olduğu şirin sokakta bilgi alacağım insan arayışına başladım. Aynı sırada yer alan ve genellikle turist kafilelerine hizmet veren bir balık lokantasını gözüme kestirdim. Yıkım söylentilerini hatırlatarak bilgi toplamaya başladım.

Mekân sahibi ile sohbet ederken işletmecinin ağabeyi olan kişinin AKP tarafından meslekten ihraç edilen İstanbul’un efsane Organize Suçlar Müdürü Adil Serdar Saçan olduğunu fark ettim. Doğal olarak konu birden değişti ve Saçan’a çok merak ettiğim soruyu sordum: “Müdürüm, İBB ve Tayyip Erdoğan’a yönelik çok geniş çaplı soruşturma başlattınız. Sonuçta mahkeme tüm suçlamalardan beraat kararı verdi. Hiç mi sabit suç delili bulamadınız? Derin bir nefes aldı ve “Kardeşim bulmaz olur muyuz? Öyle bilgi ve belgelere ulaştık ki ‘Tayyip ve İBB bürokratları yüz yıl hapisten çıkamaz’ diyorduk. Tüm bilgi ve belgeleri hazırladık ve İçişleri Bakanlığındaki ilgili makama sunduk.” Hemen sorulması gereken soruyu sordum:” İyi de Tayyip ve avanesi nasıl beraat etti? Demek belgeleriniz hiç de söylediğiniz gibi güçlü değilmiş ki dava düştü!” Saçan’ın yüzü birden gerildi. “Yahu kardeşim çalınan paraların Saraçhane’deki filanca banka şubesinden Kıbrıs’taki offshore hesaplara yatırıldığının dekontlarına kadar ulaştık. Daha nasıl belge-bilgi sunacaktık?” “Müdürüm, o zaman nasıl oldu da mahkeme bu suçları görmezden geldi?” Saçan bombayı patlattı: “Bu bilgi ve belgeler, sanıkların itirafları vs tamamı savcılık iddianamesine girmedi! Giremedi!” Sorulması gereken soruyu sormadan olmazdı. “Hani devlet Tayyip’e düşmandı, önünü kesiyordu? Tayyip’i aklayan bu mahkeme kararı derin devletin nasıl gözünden kaçar? Bu davayı neden takibe almaz? Bu soruşturmanın önünü açan iktidar partisi davayı takip etmedi mi?” Saçan, hafif bir tebessümle yanıt verdi. “Sözün tamamı deliye söylenir” der gibi suratıma bakmakla yetindi. Daha fazla konuşmak istemediğini anladım. Arada Organize Şube’de sanıklara ağır işkenceler yapıldığı konuşuluyordu ve bu soru da sorulmalıydı. Saçan, "off the record" görüşmenin verdiği rahatlıkla samimice yanıtladı: “Onların anası …tik!”

İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlar Şubesi’ni kuran ve birçok operasyona imza atan Adil Serdar Saçan’ı sevgiyle anmış olduk.

Geçtiğimiz günlerde Beşiktaş Belediye eski başkanı CHP’li Murat Hazinedar’ın tutukluluk halinin kaldırılarak tahliye edildiğini öğrendik. Şaşırdım mı? Asla! Bu ülkede hukuk yoktur ve gün geçtikçe daha da güvenilirliğini yitirmektedir. Bunun sorumlusu az önce merhum Saçan’ın satır arasında söylediği gibi savcılar ve hakimler değildi.  Sayın Hazinedar hukuktan kaçmayı başarabilir ama peşine düşen bir kent muhabirinden kurtulamaz diyor ve önümüzdeki günlerde (Savcılık iddianamesi elimize geçtiğinde) geçmişte kalan ve fesat kokan ihaleleri ve inanılmaz rakamları huzurunuza taşıyacağımızı bildiriyoruz.

Yeniden konumuza dönüyorum. 21 Ekim 2001 tarihinde Milliyet gazetesinde yayınlanan haber araştırma dosyamı burada da yayımlamayı uygun gördüm. Çünkü, merhum Saçan’ın işaret ettiği gerçeklerle paralellik arz ettiğini düşünüyorum. Not: Bu mahkemelerin gerçekleştiği tarihte iktidarda Bülent Ecevit başbakanlığında ANASOL D hükümeti vardı.

Haberin başlığı: Bilirkişiler Konya’dan

İSKİ ihaleleriyle ilgili soruşturmada savcılığın, takipsizlik kararını, RP’nin kalesi Konya’dan seçilen iki mali müşavir ve bir inşaat mühendisinin raporuyla verdiği anlaşıldı.

İSKİ yöneticileri hakkında ihalelerde usulsüzlük yapıldığı gerekçesiyle savcılığa suç duyurusu üzerine başlatılan soruşturmada, iddiayı incelemek için oluşturulan bilirkişilerin kapatılan RP’nin kalesi Konya’dan seçildiği ortaya çıktı. Savcılık, iki mali müşavir ve boru ticaretiyle uğraşan bir inşaat mühendisinin raporu doğrultusunda, İSKİ dosyasına takipsizlik verdi.
Mülkiye Başmüfettişleri Yusuf Suntay ve Mehmet Songur, İSKİ ihaleleriyle ilgili başlattıkları incelemeyi 28 Nisan 1999’da tamamladı. Müfettişlerin beş aylık çalışma sonunda hazırladığı dosya, Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı’na iletildi. Fatih Cumhuriyet Savcısı Basri Aydın’ın yürüttüğü soruşturmada bir bilirkişi heyeti oluşturulmasına karar verildi. Ancak bilirkişiler birçok uzmanın bulunduğu İstanbul yerine Konya’dan seçildi. Ali İhsan Kılınçer, Erbil Karakaya ve Muammer Kocatepe, dosyada yaptıkları incelemede, "İSKİ’nin ihaleler yoluyla zarara uğratıldığı" iddiasıyla ilgili suç unsuruna rastlanmadığı sonucuna vardı. Bunun üzerine savcılık, 30 Aralık 1999’da İSKİ yöneticilerinin de aralarında bulunduğu zanlılar hakkında takipsizlik kararı verdi.

Bilirkişi belediye emeklisi
Konya’dan seçilen bilirkişilerin kimliği ise dikkat çekti. Takipsizlik kararında öğretim görevlisi ve makina mühendisi olarak tanıtılan Ali İhsan Kılınçer’in makine değil inşaat mühendisi olduğu, üniversiteyle de ilişkisinin bulunmadığı ortaya çıktı. Kılınçer’in eski RP’li Konya Belediyesi’nde inşaat mühendisi olarak çalıştığı, emekli olduktan sonra da "boru ticareti" ile uğraştığı belirtildi.
Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim
 Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Cemil Çetinkaya, Kılınçer’in 1999’da bir kez sıhhi tesisat, bir kez de malzeme konulu derse girdiğini, bunun dışında başka bir etkinliğinin olmadığını, üniversitenin adını kullanarak bilirkişilik yapamayacağını belirterek hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi.

Kooperatifle uğraşmış
Diğer bilirkişi Muammer Kocatepe’nin uzun yıllar kooperatif işleriyle uğraştığı ortaya çıktı. Kocatepe, bilirkişi görevinden kısa bir süre sonra "Yeminli Mali Müşavir" olarak Konya’dan ayrılarak Ankara’ya yerleşti. Erbil Karakaya ise 1999’da mali müşavirlik yapma yetkisi aldı ve aynı yıl İSKİ dosyasına bilirkişi olarak tayin edildi. Karakaya, halen Konya’da mali müşavir.

Raporda neler vardı?
Müfettişler, iddialarla ilgili 114 ihaleyi inceledi ve 109’unda usulsüzlük olduğu sonucuna vardı. Raporda, ihaleye fesat karıştırma suçuna katıldığı öne sürülen 12 İSKİ İhale Komisyonu üyesi hakkında suç duyurusunda bulunuldu.
Müfettişler, dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, İSKİ Genel Müdürü Veysel Eroğlu ve İSKİ Yönetim Kurulu üyelerini, Memurin Muhakemat’a tabi olduklarından haklarında fezleke düzenleneceği için raporun kapsamı dışında bıraktı. Raporda, Gaziantep’teki Kalyon A.Ş, İstanbul’da Vadi A.Ş, Mimko A.Ş, Hamle A.Ş, Biat A.Ş., Kayseri’de Han A.Ş, Ankara’dan Nava ve Tuna A.Ş’nin sıklıkla ihalelere davet edildiği kaydedildi. VADİ en dikkat çekeni. Rapora göre, Eroğlu, İstanbul Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Adem Baştürk, İSKİ danışmanı Prof. İzzet Öztürk’ün yerine eşleri 1 Aralık 1987’de kurulan şirketin ortakları arasında yer aldı.