Umut Taştan
İstanbul İkitelli’de Uyuşturucu çeteleri tarafından silahlı saldırıya uğrayan Eren Yılmaz’ın duruşmasını takip etmek için 10 Kasım’da İstanbul Bakırköy Adliyesi’ne giden Şura Başer, kendisi gibi üniversite öğrencisi olan Can Kaba ile birlikte gözaltına alınmış, 13 Kasım’da ise Eskişehir Adliyesi’ne çıkarılarak tutuklanmıştı.
Eskişehir Anadolu Üniversitesi Felsefe Bölümü öğrencileri Başer ve Kaba’nın 25 Ocak’ta görülmesi gereken duruşmaları ‘kar yağışı’ nedeniyle 4 Şubat tarihine ertelenmişti.
Başer ve Kaba’nın Çağlayan Adliyesi 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bugün görülen duruşmasında ise ‘tutukluluğa devam’ kararı verilerek mahkeme 2 Mart tarihine ertelendi.
Eskişehir L Tipi Kapalı Hapishane tutuklu bulunan Şura Başer, ailesi ile yaptığı telefon görüşmesinde muhabirimiz Umut Taştan’a yazdığı mektubun, 25 Ocak’taki duruşmasına çağrı yaptığı gerekçesiyle geciktirildiğini belirtti.
Başer mektubunda 11 Kasım’da gözaltına alınmalarına ilişkin ‘’neden gözaltına alındığımızı dahi öğrenemedik. 48 saat gözaltında tutulduk, bu sürede yaşadıklarımıza değinemeyeceğim ne yazık ki, çünkü yaşadıklarımızı anlattığım mektuplar gönderilmiyor. 12 Kasım 2021 tarihinde hakimin ‘ben tutuklanmalarına karar verdim’ cümlesiyle hukuksuzca ve hızlı bir şekilde tutuklandık’’ dedi.
'KİŞİSEL GÖRÜŞMELERİM SUÇ SAYILDI'
Dosyamızın içeriğine değinmek istiyorum diyen Başer, mektubuna şu şekilde devam etti:
DHKP-C örgüt üyeliği ve örgüt propagandası yapma suçlamaları ile açılan bir dosya, fakat bu suçlamalara delil oluşturacak bir şiddet eylemi bulunmamaktadır. Afiş, pankart, duvar yazılamaları gibi bir sürü faaliyetten sorumlu tutuluyoruz fakat ne bir görüntü ne de bir kanıt var. tamamı soyut iddialar. Sokakta yürürken, şehir değiştirirken görüntüler eklenmiş, bunlar suç delili sayılmış. Yine bir günün farklı zamanlarında iki farklı giysi giymem delil sayılmış. Somut deliller bulamayınca gündelik yaşantımızı suç kapsamına almaya çalışmışlar. Hasta tutsaklar için, Hatay’da Edibe Özçelik’e adalet istemek için gerçekleştirilen demokratik basın açıklamaları yine belirtilen ‘suç’lar arasında. Hapishanede avukat Aytaç Ünsal, Ali Osman Köse gibi yaşadıkları adaletsizliklerle gündeme gelmiş kişilerin tarafıma gönderdiği, hapishane tarafından görüp onaylanmış mektuplar da suç delili olarak eklenmiş. Neredeyse bir buçuk yıl teknik ve fiziki takip ile özel yaşantımız ihlal edilmiş, fakat böyle uzun süreli ve detaylı takip ve incelemeye rağmen somut hiçbir delil elde edilememiştir. Suçlamalar soyut iddialardan ibarettir.
Dinlenen telefon görüşmeleri arasında 12 senelik iki arkadaşımla ve yine yakın arkadaşım olan Can Kaba ile olan bazı görüşmelerimiz suç sayılmış. Bu görüşmeler kişisel sohbetlerden, dünya ve ülke gündemlerini birbirimize anlattığımız görüşmelerden ibarettir. Severek dinlediğim şarkılar diyerek Grup Yorum şarkılarından bahsettiğim konuşmalar ile 2020 yılında Grup Yorum, Halkın Hukuk Bürosu üyelerinin, Mustafa Koçak ve tutsakların adalet talepleri için gerçekleştirdiği ölüm orucu eyleminden bahsettiğim konuşmalar suç sayılmış. Dünyanın konuştuğu, tartıştığı konuları kişisel yaşantımızda konuşmamız bizleri ‘suçlu’ yapmış. Dosya içeriği bu zorlama iddialardan ibarettir.
Ülke sorunlarına duyarsız kalmadığımız için, adalet isteyenlerin yanında durduğumuz için komplo bir dosya ile tutuklandık. Yaşadığımız adaletsizliğin, ülkedeki adaletsizliklerin çok küçük bir kısmı olduğunun farkındayız. Amaçlanan şeyleri de çok iyi biliyoruz. Gençlerin ülke sorunlarıyla ilgilenmesini değil, duyarsız bir yaşam sürmesini istiyorlar. Bu yüzden öğrencileri tutukluyor, üniversitelere saldırıyorlar. Tutukladıkları öğrencilerle de tüm gençliğe mesaj vermek istiyorlar. Gençler olarak asla adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz, adaletsizliklere boyun eğmeyeceğiz.
'66 GÜNDÜR KARANTİNA HÜCRESİNDEYİM'
Tutuklandığı 12 Kasım tarihinden itibaren 66 gün karantina hücresinde tek başına tutulduğunu belirten Başer, hapishanede 2 ay geçmesine rağmen sevkinin gerçekleştirilmediğini belirtti. Tutulduğu hücrede temel ihtiyaçlarının verilmediğini belirten Başer ‘’televizyon, masa gibi eşyalara hala erişimim yok’ dedi ve şu şekilde devam etti:
Radyo ve gazeteyi 50. günden sonra alabildim. Havalandırmaya çıktığım süre 1 saat ile kısıtlanıyor.
Eskişehir’de tutuklanmış olmalarına rağmen, gözaltına İstanbul’da alınmaları gerekçe gösterilerek dosyanın da İstanbul’a gönderildiğini belirten Başer’in “sokakta yürümenin, şehir değiştirmenin, bir günün farklı zamanlarında iki farklı giysi giymenin suç sayıldığı’’ olarak nitelendirdiği davanın ilk duruşması 25 Ocak’ta görülecekken kar yağışı nedeniyle ertelendi.
Bu ülkenin geleceği olan gençleri dört duvara hapsetmeye çalışanlara karşı dayanışma ile bu adaletsizliğin aşılabileceğine inanıyorum diyen Başer, mektubunu şu ifadelerle sonlandırdı:
Adaletsizliğin uğramadığı kimsenin kalmadığı, adaletin mumla arandığı bugünlerde adil kararları yalnızca dayanışmayla, adaletsizlikleri duyurarak aldırabiliyoruz ne yazık ki. Benim de sizden istediğim bu adaletsizlikleri duyurmanızdır.