Toplumsal Kültür Sanat

Gazeteci Selçuk Arslan, Haber Kurgusunda İdeoloji ve Hegemonyanın Bir Araç Olarak Kullanılması adlı kitabında Türk medyasının son yıllarda yaşadığı siyasi olayları ve bu olayların haberlere olan etkisini her yönüyle inceleyip okurların beğenisine sundu.

Toplumsal Yayınları'ndan çıkan ve toplamda 140 sayfa olarak yayınlanan kitabında ‘Medya’, ‘İdeoloji’ ve ‘Hegemonya’ konularını problem tespitinden, çalışmanın amacına, kavramların çeşitli anlayıştaki karşılıklarından Merkez Medya, TRT, RTÜK, Haber ajansları ve Basın İlan Kurumu’na kadar çok geniş bir çerçevede alan Arslan, elde ettiği bütün verilerin analizini yaparak dönüşüme uğrayan Türk basınının şu anda içinde bulunduğu durumunun fotoğrafını çekiyor.

Konuyla ilgili olarak özellikle 2000’lerden itibaren hem yazılı hem görsel medyayı enine boyuna inceleyerek çeşitli bulgulara ulaşan yazar, çalışmasının sonuçlarını da tüm çıplaklığıyla okurlarıyla paylaşıyor.

ABBAS GÜÇLÜ: SELÇUK ARSLAN ZORA SOYUNMUŞ
Eğitim konularındaki uzmanlığıyla tanınan gazeteci yazar Abbas Güçlü de kitap için ‘‘medya aynı zamanda tarihin tanığıdır. Tespitler ve yorumlar ne kadar sağlıklı ise tarihe o denli tanıklık edilir. Selçuk Arslan, zora soyunmuş. Önce medyanın görev ve sorumluluklarını evrensel anlamda araştırıp ortaya koymuş, sonra da doğru olanı yaparak belli alanlara ve konulara odaklanmış. Olayları şaşı bakış, her kesimde olduğu gibi medyada da var. Bu açıdan verilen örnekler çok çarpıcı’’ diyerek görüşlerini belirtmiş.

ARSLAN:  HER HABER İÇİNDE BİR İDEOLOJİK BİR ÇERÇEVE SUNMAKTA
Kitabı raflardaki yerini alan Gazeteci Selçuk Arslan, yaptığı değerlendirmede medyadaki dönüşümü kayıt altına almak ve yarınlara bir belge sunmak için bu zorlu çalışmaya imza attığını söyledi. Çalıştığı gazetelerde özellikle politika muhabirliği yaptığını ve konuya ilgisinin bu dönemde başladığını ifade eden Arslan, “ İdeoloji ve hegemonya aslında hayatımızın her alanında olan  kavramlar.  Medyanın içinde olan birisi gözleme şansına sahip oldum. Bu kavramlar aynı zamanda toplumsal karşılığı olan ve  toplumu yönlendirici güce sahipler. Bu bağlamda günlük olarak topluma sunulan metinler yalnızca haber niteliği taşımıyor. Her haber içinde bir örtük mesaj, bir ideolojik bir çerçeve sunmakta. Bu noktadan hareketle amacım, ideoloji ve hegemonya kavramsal çerçevesiyle Türkiye’deki medyanın dönüşüm süreci ve haberlerin kurgusundaki değişimler ayrıntılı olarak ele alıp topluma aktarmak. Hassas bir konuda çalıştığımın da farkındayım yeri geldiğinde çok zorlandım. Çalışma süresi zarfında bana destek çıkan eşime ve sevgili Cüneyt hocama teşekkürlerimi sunarım. Ayrıca değerli meslektaşım büyüğüm yazar Abbas Güçlü’ye de katkılarından dolayı teşekkürlerimi iletiyorum” dedi.

'MEDYANIN SİYASAL İKTİDARLA OLAN YAKIN İLİŞKİSİ TÜRKİYE'YE HAS DEĞİL'
Medya ile siyasal iktidar ilişkisine vurgu yapan Arslan,  “Medyanın siyasetle ve siyasal iktidarla olan yakın ilişkisi tabii ki Türkiye’ye has bir durum değildir. Bu ilişki kimi zaman medyanın siyasal iktidara olan bağlılığı ve kimi zaman ise medyanın siyasal iktidara olan muhalif tutumu şeklinde ortaya çıkmaktadır. Medyanın siyasal iktidar karşısındaki duruş ve tutumu toplumun siyasal süreçlerden haberdar olmasını ve bu süreçleri etkileyebilmesini sağlamaktadır. Bu açıdan bakıldığında, medyanın çoğu zaman iddia ettiği gibi siyasal iktidar karşısında tarafsız bir tutum izlediğini söylemek imkânsızdır” diye konuştu.