Geçen hafta başladığımız yazı dizimiz bu hafta sorduğumuz sorulara vereceğimiz cevaplarla son bulacak. Ümit ediyorum ki paylaşılan bu bilgiler sizlerin akıl süzgecinden geçerek zihinlerinizde kendisine bir yer bulabilir.

Bir önceki yazımızda “bugün siyasetinden toplumun her katmanına kadar karşılaştığımız temel sorunların kaynağı ne olabilir”? sorusunu yöneltmiş ve toplumsal sorunların temel kaynağının bireyin aklını kullanamamasından kaynaklandığını belirtmiştik. Başka bir açı ile ifade edecek olursak, insanın neden olduğu tüm sorunlar akli sorunlardır ve bu sorunlar ancak akıl ve zihinle yani rasyonel düşünme ile çözülebilir. 

Kant’a göre bireyin aklını kullanabilmesinin önündeki en büyük engel bireyin aklını kullanabilme cesareti gösterememesi ve kararlılıktan yoksun olması idi. Aklımıza gelecek ilk soru şu olmalı. Aklı kullanmak neden cesaret ve kararlılık gerektiriyor? Toplumda var olan batıl inançlar, ön yargılar, yasaklar ve korkular bütün bunları karşınıza alarak düşünebilmek gerçekten cesaret ve kararlılık gerektiriyor. Şimdi esas mesele toplumumuzda var olan bu kadar batıl inançlar, ön yargılar, yasaklar ve korkular mevcutken biz nasıl aydınlanacağız? 
Aydınlanma uzun ve zorlu bir süreci gerektirmektedir. Bireyin başkasının iradesi altında olmadan aklını kullanabilmesi için belli bir eğitimden geçmesi gerekiyor. Bu eğitimin özelliklerini ana hatlarıyla belirtecek olursak.;

Disiplin: Bireyin hayvani doğasına yöneliktir. Arzu, istek ve duygular gibi hayvani doğamızı temsil eden bu içgüdüler disiplin ile kontrol altına alınarak aklın kullanımının önündeki en büyük engellerden biri ortadan kaldırılmalıdır. Bu ilk aşama ile birey ahlaken iyiyi seçmeye yönelir. Kant’a göre “kötülük sadece denetim altına alınmamış hayvani tabiatın ürünüdür”.

Kültür: Hayvani doğasını kontrol altına alan bireye çeşitli konularda bilgi ve öğretim verilerek yeteneklerinin ortaya çıkarılması gerekir. Böylece birey toplumun bir üyesi olarak yetenekleri doğrultusunda hareket edebilir.

Üçüncü aşamada bireyin politik yönünü geliştirilmesi amaçlanır. Başkalarıyla iyi ilişkiler kurabilmesini sağlayacak nezaket, zarafet, sevecenlik gibi medeni insan olma özellikleri kazandırılır.
Son olarak akılsal doğasına uygun evrensel ahlak eğitimi verilmelidir. 

Sonuç olarak korku ve bizi tembelliğe yönelten arzulardan arınarak insanın insani yönünün geliştirebilmesi mümkündür. Böylece özgür iradesine kavuşan birey karşılaştığı tüm kötü koşullara ve baskılara rağmen kendi aklını kullanarak tüm insanlık adına hareket edebilecek kabiliyete kavuşabilecektir. Aydın bireylerin görüldüğü toplumlarda bugün ülkemizi meşgul eden sorunların hiçbirini görmemiz mümkün olmayacaktır. 

Sizlerle toplumsal sorunlarımızın kökeninin felsefi bir analizini yaparak bireysel aydınlanmanın önemini konuştuk. Haftaya yine hepimizi yakından ilgilendiren ve bizim aydınlanmamızda katkısı olabilecek bambaşka düşünceleri paylaşarak fikirler üreteceğiz. Hoşçakalın…
Rigel