Toplumsal Haber Merkezi

İstanbul Çapa Tıp Fakültesi'nin sevilen Dahiliye Profesörü Cemil Taşçıoğlu son yolculuğuna uğurlandı. Türkiye'de koronavirüsle ilk mücadele eden ve ölmeden önce de "ilaçları benim üstümde deneyin" diyen yüzlerce öğrencisi ve meslektaşının yanısıra uğruna öldüğü halkı da yasa boğdu. 

Meslektaşları, öğrencileri, hastaları; kısacası sevenleri onun ardından anıları, hocanın kişiliğini anlattı. Ama o anılardan biri  vardı ki...

İLGİLİ - Türkiye Cemil Taşçıoğlu'nu böyle uğurladı

Taşçıoğlu'nun öğrencisi Dr. Bahar Eryaşar, hocasını kaleme aldığı yazıyla anlattı. "Onu tanımamış herkese Onu anlatasım var" diyen Eryaşar "En son 10 yıl önce anneciğimi yitirdiğimde ağladım ben. 10 yıldır ilk defa ağlıyorum, gözyaşlarımı durduramadan" ifadelerini kullandı.

İşte öğrencisinin anılarında "Hipokrat’ın Çapa koridorlarında dolaşan ruhu" Cemil Taşçıoğlu...

Onu tanımamış herkese Onu anlatasım var. Herkes bilsin istiyorum; canımızın neden bu kadar yandığını, nasıl bir değeri yitirdiğimizi…

Ben öğrenciyken, Cemil Hoca çakı gibi bir uzmandı. Dahiliye rotasyonumda, o müthiş enerjisiyle odadan odaya uçarken ben de civciv gibi peşinden ayrılmazdım; ağzından çıkan her sözü öğreneyim, hastanın derdini bir dedektif gibi çözüşünün bir tek anını kaçırmayayım diye.

Bilgisi öyle uçsuz bucaksızdı ki, anlatışı kocaman bir okyanusun küçücük bir çeşmeden akışına benzerdi.

Coşkuyla, sevgiyle ve güler yüzle anlatırdı. O enerjisi, öğretme-paylaşma coşkusu, güler yüzü tanıdığım ilk günden son görüşüme kadar değişmedi.

Kimsenin sözünü dinlemeyen yaşlı teyzelerin, amcaların yatağına oturup sohbet ederek, ellerini öperek ikna ederdi.

Vizitte bir koğuşa girdiğinde, ona çevrilen gözlerde minneti ve umudu okurdunuz.

Ekibinde profesöründen uzmanına, hemşiresinden asistanına, öğrencisinden temizlik işçisine herkesi ayırmadan bağrına basardı.

Yıllar geçti. Benden sonra da binlerce öğrencinin, binlerce hastanın hayatına dokundu.

O tadına doyulmaz vizitlerden sonra kah servisteki toplantılarda, kah salı vakası toplantılarında, huşu içinde o okyanusu büyülenerek dinlemeye devam ettik. Sadece tıbbı değil, hayatı ve tevazuyu da öğretti.

Yanımızda değilken bile bizimleydi. Hiç unutamıyorum.

Çok soğuk bir kış günü pazara gitmişiz. Üşüyorum, sıcak tutacak bir kabana ihtiyacım var.

Gündüz okuyup gece çalışıyorum ama öğrencilik hali işte; para anca pazara yeter. Bir tezgahta tam aradığım gibi bir şey buldum, lakin fiyatı cebimdeki paranın neredeyse iki katı, satıcının da o kadar indirim yapması imkansız.

İstemeye istemeye bıraktım. Sohbet ederken İTF’den olduğumu öğrenince adam “Cemil Taşçıoğlu’nu tanır mısın?” dedi.

Şaşırarak “Evet, hocamdır. Ama siz nereden tanıyorsunuz?” dedim. “Hadi al kabanı giy. Hocana da selamımı söyle. Haftaya çayımı içmeye pazara bekliyorum kendisini” dedi.

O kabanla soğuk kış aylarını üşümeden geçirdim. Cemil Hoca’nın sayısız iyiliğinden kim bilir hangisi paranın kalan kısmını ödedi.

Durumunun ağırlaştığını biliyordum, ama umut işte… Hem umudun ucunda Cemil hoca var, kolay mı? Akşam hastane dönüşü evine gittiğimde babam haberleri izliyordu. Benim zihnim hocayla ve çıkarken hakkında konuştuklarımızla meşgul; dalgın, keyifsiz içeri girdim. Biraz sonra ekranda “Son Dakika” notu çıkıp Zafer Arapkirli hocamın adıyla cümlesine başladığında beni duyacakmış gibi haykırdım: “Sus! N’olursun söyleme.”

En son 10 yıl önce anneciğimi yitirdiğimde ağladım ben. 10 yıldır ilk defa ağlıyorum, gözyaşlarımı durduramadan. Canım çok yanıyor. Yıkılırsak öğrettiklerine nankörlük olur. Ama o anfilere Onsuz ilk girişimiz nasıl olacak, bilmem. “Hipokrat’ın Çapa koridorlarında dolaşan ruhudur” demişti biri Onun için. Hep orada olacak.

“İyi ki vardın” diyemiyorum; sesi, öğrettikleri, sıcacık gülümseyişi hep bizimle olacağı için. Son söz yine hocamın sözleri olsun. #İyikiVarsınCemilHoca