Elif Akırmak

Barbie oyuncağını herkes çok sever ve küçükten büyüğe hayran kitlesine sahiptir. İnsanlar Barbie evleri, odaları, kıyafetleri tasarlamış hatta evlerinin tasarımlarını Barbie ile dizayn edildiğine şahit olmuştur. İnsanların kendilerine bir rol model belirlemesi ve filmlerdeki yaşanılan hayatların, karakterlerin hayranlığını yıllardır benimsemiştir. Kusursuz bir vucüt yapısına, görüntüsüne, yaşantıya ve pembe panjurlu hayallerdeki o hayatı yaşayan Barbie, özellikle genç kızların zamanla üzerindeki etkilerini oldukça göstermiştir. Genç kızlar bedenleri, vucütları, görüntüleri, yaşantılarından memnun olmadan “kusursuz bir Barbie” olamamanın acısını kendisine çektirmişlerdir. Peki şimdi bir markanın, bir filmin etkisinden bahsedecek olursak; Barbie, bir strateji olmadan mı tasarlandı ya da filmler bir deri altına enjeksiyon planları yapılmadan mı çekildi? Eğer cevabınız hayır ise sizlerde size verilen zehri fark etmiş olmalısınız. Fark etmeden beynimize işleyen kusursuzluk algısı ve beraberinde gelen tatminsizlik hissi insanların sonu olmadan insanların şu an dünya üzerinde yapılan, öne sürülen tüm düşünce akımlarının, dönemlerin bir parçası edilmeye çalışıldığı unutulmamalıdır. Dünya’nın insanlarla birlikte gelişmiş sisteminde dönmesi için her zaman kapitalist sisteme ihtiyaç duyulacak ve kapitalizmin işlemesi için her zaman daha fazlasına, memnuniyetsizliğe, verilen hizmete ve sonrasında o hizmetten bir geri dönüşüme girecek bir döngüye ihtiyaç vardır. 

BARBİE'DEN TÜKETİM ÇILGINLIĞINA
Kapitalist düşünce insanları daha fazla tüketime, hep daha fazlasına iterek asrın felaketlerinden biri olan tüketim çılgınlığını beraberinde getirmiş ardından tüketilen ürün, eşya ya da hizmetlerden kurtulmak için tekrar para verilmesini sağlayarak dünya içerisinde yavaş yavaş kana işlemiş ve artık insanlığın bir parçası haline gelmiştir. Beraberinde dostu olan hızlı tüketim ile insanlar değer verme eğilimlerini daha az oranlara indirgemiş insanlarda memnuniyetsiz ve sitemkar tavırların çoğalmasına neden olmuştur.

İÇİMİZE BIRAKILAN ZEHİR
Sonuçta küçükken izlediğimiz filmler, ebeveynlerimizin aldığı eşyalar, ağlayarak aldırmaya çalıştığımız oyuncaklar bize nasıl zarar verebilir ki? Çocuğuz ve tek istediğimiz biraz eğlence ve neşe...
Filmlerdeki kareler çoğu zaman komik ya da duygusal bir izlenim uyandırır. Asıl anlatılmak istenen ya da kanımıza bir iğne gibi enjekte olan zehirden bir haber “çocuk aklı” ile izleriz.
Zaman bir kum saatinden aktıkça zehrin yavaş yavaş damarlarımıza artık işlediğini fark ettiğimiz an ise artık çok geçtir. Fark etmeden aldığımız bu zehir bizi başka biri, başka bir yaşam tarzına hatta hayatı başka algılamamıza kadar devem edebilir. Kapitalizm, modern ve postmodern dünya evrimleri ile oluşan “yeni dünya” felaketleri ile oluşurken içimize bırakılan zehir artık etkisini göstermeye başlamıştır.

MERHABA BEN DE SENİ İZLİYORDUM
İstenilen şey yavaş yavaş işliyor ve ilaç işe yarıyor diyoruz değil mi? Hayır, henüz ilaç işlemeye devam etmişken yüksek dozunu henüz vermeyecektir. İşlemesi için daha fazla istatiksel yaşımızın büyümesine ve artık yetişkin hayatı içerisinde yaşanılan memnuniyetsizliklere, beden algısı bozukluklarına, hızlı tüketime ve daha fazlasını isteyerek yetinme ya da tatmin duygusundan uzaklaşmamız gerekmektedir. Evet, okurken kendinizden bir parçaya şahit oldunuz mu? Eğer olduysanız manipülatif ve kapitalist sistem bize, "merhaba, uzun zamandır seni mutsuz etmek ve daha fazlasını istemeye, kendini sevmemene ve sana verdiğim zehrin işledikçe nasıl tatminsiz bir birey olacağını umarak seni izliyordum." diyor adeta...

DOSTUMUZU YANIMIZA ALIP YOLA KOYULALIM
Bir Barbie’nin gelecek yaşantınızda size vereceği zararları düşünmeden büyüyen çocukların şimdi ise zararlarına yeni yeni şahit olurken düşündünüz mü? Aslında ne kadar çok bilincimize işleyen markalar, diziler ve filmler var. İşte şimdi var olan hayatımızın aslında ne kadar güzel olduğunu düşünerek derin nefes alarak hayatta yaşadığımız her anın, aldığımız her nefesin insanları kontrol eden tüm ideoloji ve stratejilerden daha kıymetli olduğunu fark ederek; farkındalığımızı yanımıza dost edinerek yola çıkma vakti!