Bursa’nın Nilüfer ilçesi İnegazi köyüne yapılmak istenen taş ocağına karşı köy halkının direnişi devam ediyor. Konuyla ilgili olarak Nilüfer Kent Konseyi Başkanı Neslihan Binbaş ve Genel Sekreter Emre Karagöz, köy muhtarı ve vatandaşlar, ANKA Haber Ajansı’na konuştu.

"ÇİLEĞİMİZDEN, FASULYEMİZDEN VAZGEÇMİYORUZ"

Neslihan Binbaş, 2021 Ocak ayında aldıkları taş ocağı yapılacağı bilgisi üzerine köy muhtarı ve köylülerle neler yapılabileceğine ilişkin toplantı yaptıklarını belirterek, "İnegazi Nilüfer’e çok yakın bir yer. Burada bir taş ocağı ünitesi ve taş kırma ünitesi açmak istiyorlar. Bu kadar tarımın ve hayvancılığın devam ettiği bir yerde buna izin vermek niyetinde değiliz çünkü taş ocağının zararlarını görüyoruz. Mücadele etmeye, mücadeleyle beraber bu taş ocağına izin vermemeye karar verdik. 'İnegazi’nin altı da üstü de kıymetlidir' dedik. Çileğimizden, fasulyemizden, sütümüzden vazgeçmiyoruz. İnegazili ablalarımızla kardeşlerimizle beraber mücadele etmeye devam edeceğiz" dedi.

Geçen günlerde tesis için verilen 'ÇED olumlu' raporuna karşı köylülerin kararın iptaline dair açtığı dava sonrası yapılan bilirkişi incelemesine değinen Nilüfer Kent Konseyi Genel Sekreteri Emre Karagöz, "Biz de bilim insanlarına akla hukuka uygun karar vermesi için, halkın yanında olmaları için basın açıklaması yaptık" dedi. Taş ocağı yapılacağı bilgisinin ardından bilgilendirme faaliyetlerine başladıklarını, akademik odalar ve sivil toplum kuruluşlarıyla beraber köyde bir toplantı gerçekleştirerek taş ocağının zararlarından bahsettiklerini aktardı.

"ŞİRKETLER İÇİN BURASI TAŞTAN İBARET"

İnegazi köyünün aşağısında bulunan Yaylacık köyüne inerken de bir taş ocağının bulunduğunu ve ocak nedeniyle bölgedeki tarım ürünleriyle beraber hayvancılığın da zarar gördüğünü hatırlatan Karagöz, şunları söyledi:

O yüzden de ondan çok daha devasa büyüklükte 330 dönümlük bir alanda yerleşim alanının tam dibinde olacak maden ocağına da köylüler, bölge insanları, kadınlar ciddi şekilde tepki gösterdiler. Hatta Kirazlıyayla’da yaşam alanları için mücadele edenler 8 Mart’ta buraya geldi. İnegazi ve Kirazlıyayla kadınları bir dayanışma sergiledi, omuz omuza oldular, mücadelede ortaklaştılar, deneyimlerini paylaştılar. Aslında yıldan yıla süren ve büyüyen bir mücadele. Köylüler kendi aralarında imece usulü avukat tuttular, mahkeme giderlerini karşılıyorlar. Ciddi bir özveri var aslında. Burası insanların gözünde haritada küçük bir köy, 50- 60 hanenin yaşadığı bir yer ama bizler için çok önemi olan bir yer. Bursa’nın tahrip edilmemiş doğası aslında burası. Kentliler için hafta sonu o karmaşadan kaçtıkları, sessiz ve oksijeni bol bir doğa ama bunu görmüyor kar hırsı, para hırsı. Zenginliklerine zenginlik katmak isteyen şirketler için burası taştan ve maden ocağından ibaret.

"BU İNADIMIZDAN GERİ DURMAYACAĞIZ"

Burası bizim için çok önemli bir alan. İnsanların doğup büyüdüğü, belki de öleceği bir alan. Eski köy okulu restore ediliyor, çalışma yapılmaya çalışılıyor ki buradaki insanlar yaşasın, bu bölgede kırsal turizm büyüsün. Mysia yolları var, turizm rotaları var, insanlar buraya bisikletleriyle, yürüyüş ekipleriyle gelsinler gibi birçok çalışmanın dışında bakıyoruz ki sistem maden ocağı, çimento fabrikası yapmaya çalışıyor bu doğal güzelliklerin karşısında. Biz de Nilüfer Kent Konseyi olarak hem bölge insanlarının yanındayız hem de onlara her türlü akademik, bilimsel desteği sağlayabilmek için elimizden geleni yapıyoruz. Bu inadımızdan geri durmayacağız. Buralar olmazsa bizim olmamızın da bir manası yok aslında. O yüzden onların bu haklı mücadelesinde her zaman yanında omuz omuza olacağız.

"ZEHİR YEMEYECEĞİZ"

Köyde yaşayan kadınlardan Ayşe Demir, "Zehir yemeyeceğiz. Ağız tadıyla gelen giden herkes meyvelerimizi yiyecek. Taş ocağı açıldı mı bütün gelir kaynağımız hepsi kayboluyor" sözleriyle taş ocağına tepki gösterdi. Dursuna Gökçe ise, "Hayvancılık yapıyoruz geçimimizi buradan kazanıyoruz. Burada doğduk, bu yaştan sonra nereye gideceğiz, nerede geçim sağlarız? Biz hayvancılık, çilek, fasulyeyle geçimimizi sağlıyoruz. Bu yaştan sonra nereye gideceğiz, çalışacağız? Taş ocağının olduğu yerde benim hayvanım var. Dibimizde ocak, ne geçebiliriz ne de gidebiliriz. Başköy tarafında ocaklar var, bizim deremiz var, oradan çamur geliyor. O dereden biz su alıyoruz. Bir patlama olduğu zaman evler sallanıyor" dedi.

Köyde toz yemek istemediklerini söyleyen Emine Tosun, "Bir patlama olduğu zaman toz buraya geliyor. Çiçeklerimiz, çileklerimizi, meyvelerimizi öldürüyor. Biz toz yemek istemiyoruz. Biz mermer ocağının arabalarının önüne geçtik jandarmayı getirdiler. Jandarmalar bizi saymadı. Biz sayılmak istiyoruz. Malımızı korumak istiyoruz" şeklinde konuştu. Köyde meyve tarlaları bulunan Emine İnan, "Benim meyve verecek çiçeklerim dere boyunda hep. Kendim çalışamazsam çoluğum çocuğum çalışacak ileride" diye konuştu.

"TÜM BÖLGEYİ ETKİLEYECEĞİNİ BİLİYORUZ"

Köy Muhtarı Nurettin Aydın ise şöyle konuştu:

Çevremizde köyümüzün bu anlamda çok zorlukları ve uğraşı var taş ocaklarıyla ilgili. 2022 yılında bu firma araştırmasını yapıp, ruhsatını alıp, ÇED raporunu köyden bir nevi habersiz onaylatıp, tüm kurumlardan görüşleri alıp, 18 kurumdan oluru alıp bu güzellim doğa harikası 4 bin dönümlük bir yere ve diğer çevre köylerimize de hissettiren bir çalışma yapmak istiyorlar. Şirketin CEO’su benimle temasa geçti. Ben kendileriyle bizzat görüşmeyeceğimi, bizim yerimizin İnegazi köy meydanı olduğunu, ‘varsa bir derdiniz halkımızla konuşabilirsiniz’ dedikten sonra bizle teması kestiler. El altından tüm izinleri aldılar. Biz bu mücadeleyi Nilüfer Belediyesi olsun 9 tane komşu mahalle muhtarları, Nilüfer Kent Konseyi onlar da bizlere destek çıktı. Biz burada mücadelemizi veriyoruz. Kendi güçlerimizle avukat tuttuk, bu süreci başlattık. Tekrar başvurumuz üzerine bilirkişi geldi. Bilirkişiye bölgede ne kadar endemik tür olduğunu, su kaynaklarını, Kayapa barajını besleyen kaynağın aynı nitelikte olduğunun analizini yaptırdık. Bölgede çalışma olduğu zaman bu su kaynağının dağılacağını, barajın tek olan besleme kaynağının biteceğini, tüm bölgeyi etkileyeceğini biliyoruz.

"BU İŞİN PEŞİNİ BIRAKMAYACAĞIZ"

Biz tarımla uğraşıyoruz. Gençlerimiz yakın olduğu için şehre göç etmiyor. Buradan işe gidip gelenler var. Burada uğraşanlar var. Çileğimizle bölgesel olarak çok başarılıyız. Bin tane büyükbaş hayvanımız var, bunlar doğada beslenen hayvanlar keçi olsun, koyunlarımız olsun. Bunlar tam yapmak istedikleri yerde ruhsat alanları var. İnsanların geçim kaynağının olduğu, hayvancılıkla uğraştıkları yerler var. Burada 40-50 parça parsel var köylünün tarımla uğraştığı, bu gözetilmiyor. ÇED oluru verilirken bunlar neden gözetilmiyor, köylü halkına neden sorulmuyor? Biz bunları hayretle izliyoruz. Halkımız olsun, çevre köylüleri olsun, Kent Konseyi, doğaseverler olsun biz sonuna kadar mücadelemizi vereceğiz. Bu işin peşini bırakmayacağız bu iş o kadar kolay değil.

ZEHRA DEĞİRMENCİ / SİBEL KAHRAMAN - ANKA