CHP, son dönemde Bandırma ve İzmit başta olmak üzere farklı bölgelerde yaşanan insansız hava aracı (İHA) olaylarına dikkat çekerek, hava savunması ve kritik tesislerin korunmasına ilişkin kapsamlı uyarılarda bulundu. CHP Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu, yazılı açıklamasında, hibrit savaş tehditlerinin Türkiye’nin çevresinde ve artık doğrudan ülke içinde hissedildiğini vurguladı.
Bağcıoğlu, Bandırma ve İzmit bölgelerinde keşif ve istihbarat toplama maksatlı İHA’ların tespit edildiğine yönelik iddialara işaret ederek, tehdidin kaynağından bağımsız biçimde ele alınması gerektiğini belirtti. Açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Son dönemde Bandırma ve İzmit bölgelerinde keşif ve istihbarat toplama maksatlı İHA’ları tespit edildi. Bandırma bölgesindeki İHA’nın geçtiğimiz günlerde tespit edildiği iddia edilse de bu durum tehdidin boyutunu değiştirmiyor. Sürekli ikaz ettiğimiz ve gündeme getirdiğimiz gibi çevre bölgelerimizde yaşanan hibrit savaşın asimetrik tehdit unsurları ile artık karşı karşıyayız. Savunma Sanayi Yönetimi başta olmak üzere milli güvenlik anlayışında bir paradigma değişikliğine ihtiyaç var.”
Bağcıoğlu, savunma sanayisinin siyasi tartışmaların ve “popülist açıklamaların” konusu yapılmaması gerektiğini vurgulayarak, gerçekçi ve caydırıcı önlemlerin ivedilikle hayata geçirilmesi çağrısında bulundu. Açıklamasının devamında kritik askeri üslerin bulunduğu Bandırma ve İzmit bölgelerine dikkat çekti:
“Bandırma ve İzmit bölgelerinde, Deniz ve Hava Kuvvetleri’ne ait stratejik üsler bulunuyor. Hangi ülkeden veya yurtiçinden gönderilme ihtimalinden bağımsız olarak, tüm kritik tesislerde kuvvet koruma tedbirleri azami seviyeye çıkarılmalıdır. Küçük İHA ve dronların ülke içinden fırlatılma ihtimali de göz önünde bulundurularak, kolluk kuvvetleri gerekli önlemleri almalıdır.”
Bağcıoğlu ayrıca Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın denizden güvenliği artırması, yabancı bayraklı gemi trafiğinin yakından izlenmesi ve toplumda bu tehdide yönelik farkındalık oluşturulması gerektiğini ifade etti.
“Savunmamız test ediliyor”
CHP İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı ise yaptığı yazılı açıklamada, son bir hafta içinde hava sahasında üç ayrı İHA olayı yaşandığını belirterek, bunun Türkiye’nin hava savunma mimarisi açısından ciddi soru işaretleri doğurduğunu söyledi.
Salıcı açıklamasında şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bu hafta hava sahamızda üç ayrı İHA olayı yaşanmıştır. Karadeniz’den gelen ilk İHA, ROKETSAN’ın bulunduğu Elmadağ yakınlarında düşürülmüştür. İkinci İHA; Gölcük Deniz Ana Üs Komutanlığı ve kritik sanayi tesislerinin yakınlarındaki İzmit’te, üçüncü İHA; Bandırma 6. Ana Jet Üs Komutanlığı ve 9. Ana Jet Üs Komutanlığı yakınlarındaki Balıkesir’de düşmüştür.”
Salıcı, İHA ve SİHA’ların harp sahasındaki etkinliğinin son yıllarda ciddi biçimde arttığını vurgulayarak, Azerbaycan-Ermenistan arasındaki 2. Dağlık Karabağ savaşı, Rusya-Ukrayna savaşı ve İran-İsrail çatışmasını örnek gösterdi. Türkiye’nin “Çelik Kubbe” konsepti kapsamında alçak irtifa tehditlerine karşı çeşitli sistemleri envantere aldığını hatırlatan Salıcı, buna rağmen yaşanan olayların bazı zafiyet ihtimallerini gündeme getirdiğini ifade etti:
“İHA’lar, ülkemizin derinliklerine kadar sızmıştır. Bu da alçak irtifa hava savunma katmanının sayısal yeterlilik başta olmak üzere, konuşlandırma, entegrasyon gibi boyutlarında hava savunma mimarimizin etkinliğine ilişkin soru işaretleri doğurmuştur. Bu gelişmeler, savunma mimarimizin sınırlarının, reaksiyon sürelerinin ve karar alma eşiklerinin test edildiği izlenimini vermektedir.”
Salıcı, Türkiye’nin taarruz kapasitesinde önemli bir noktaya geldiğini, BAYRAKTAR TB2, Akıncı, Kızılelma ile ANKA ve AKSUNGUR gibi platformların uluslararası alanda marka haline geldiğini vurguladı ancak savunma ve bertaraf kapasitesinin de en az taarruz kadar hayati olduğunu söyledi:
“Bununla beraber, savunma ve bertaraf kapasitesi de en az taarruz kadar önemlidir. Bölgemiz ateş çemberidir. İkazlarımız ciddiye alınmalıdır. 783 bin 562 kilometrekarenin güvenliği her şeyden önemlidir.”
CHP’li isimlerin açıklamaları, son İHA olaylarının yalnızca münferit vakalar değil, Türkiye’nin hava savunma sistemlerinin etkinliğini sınayan gelişmeler olarak değerlendirilmesi gerektiği yönündeki tartışmaları yeniden gündeme taşıdı.



