Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından 11 ilde çadı ihtiyacı olduğunu söyleyen yurttaşların sesine kulak veren AHBAP Derneği kurucusu Haluk Levent, Kızılay'dan 46 milyon lira karşılığında çadır aldığı ortaya çıkmıştı. 

Kızılay'ın çadırı, konserve yemeği ve kıyafetleri parayla sattığının ortaya çıkması üzerine Kızılay başkanı Kerem Kınık'a tepki yağmış ve istifaya çağırılmıştı. 

Halk Tv'de İsmail Küçükkaya'nın sorularını yanıtlayan Haluk Levent konuyla alakalı şunları söyledi:

Kızılay çadırları sadece AHBAP'a satılmadı. Murat Ağırel'in gazetede yazdığı gibi, İki üç kuruma satıldı. Bu konuda biz doğru yaptığımızı düşünüyoruz. Burada insanlar ölüyordu, donuyordu, eksi 10 derecede insanlar ağlıyordu. Zaten kepçe yok, çok eksik var. Evet devlet görevlileri gelmiş, ama yetişemiyorlar. İnsanlara en başta ne lazım? Çadır lazım. Ben 'Çadır bulun' diyorum, hiç kimse bulamıyor. Bazıları çadırları stoklamış. Yavaş yavaş geliyordu çadırlar. Ama Kızılay çadırları vardı. Yani ertesi gün halka ulaştırabilecektik. Benim o anda Kızılay'danmış, şundanmış, bundanmış deme lüksüm yoktu. Ben Kızılay'la iş birliği yapıp çadır almadım. 

Trendyol'da dahi görülmüş. İnanamadık önce, ama onu sorgulamak için zaman yoktu. Ben de 'Eğer bunlar kışlık çadırlarsa üçe beşe bakmayın hemen alın' dedim."

İNSANLAR DONUYOR, ÖLÜYOR, AĞLIYORKEN...
Depremlerden sonra kışlık izolasyonlu çadırların fiyatı 20 bin liraydı. Biz de 19 bin 250 liraya aldık, ama 25 bin lira da olsa alırdım. Çünkü burada insanlar ölüyordu, donuyordu. Ben pazarlık yapmayabilirdim. İnsanlar donuyor, ağlıyor, ölüyorken ben 'Bekleyin kurumlar arası bir görüşme yapacağım' diyebilir miyim? Kızılay çadır satmamalıydı bence, ama satıyorsa da alırım ne yapabilirim?

İzmir depreminde Tunç Soyer, bir kampanya başlattı. AHBAP Derneği'ne gelen paralardan şartlı bağışlar vardı. İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne aktarıldı. İçişleri Bakanlığı'nın projesine de şartlı bağışlar geldi. Yeni kurulan Deniz Feneri orada su kuyuları yapıyordu. Biz şartlı bağışları alıp su kuyusu yaptırdık. 15 şehidimiz adına yaptırdık. Biz, kamu yararına dernek statüsü almadık. Biz, basit ve amatör bir dernek olarak kalmak istedik. Son dönemde çok büyüdük. Ama biz kamu yararına statü istemedik.

En son 2 milyarı geçmişti. Gerçekten bu kadar da bilmiyorum. Özellikle cevap vermemek için öğrenmiyorum. Çünkü para işleri bizim işimiz değil, ben sahadayım.

3600 KONTEYNER SATIN ALDIK
En büyük eksik şu günlerde gıda. Gıdaya çok önem veriyoruz. Beş ayrı firmadan teklifleri aldık, dağıtmaya başladık. 3600 konteyner satın aldık, dağıtımlar başladı. En az 2 bin konteyner daha istedik. Spekülasyon olsun diye 'iktidar yanlısı' ya da 'iktidar karşıtı' diyebiliyorlar. 35 bin TL'ye Bursa'da yapıyorlar, ben bu insanları banyosuz konteynerlarda yatırmam. İnsanlar rahatlıkla evinde, küçük bir konteynerda küçücük bir rahatlama yapsın diye bağış yaptılar. Ben ucuz konteynerlerı alamam. Fahiş fiyatlı konteynerlerı da alamam. Kızılay çadırlarının fahiş fiyat olmadığını ortaya çıkardık. Fahiş fiyat olsa alır mıydım, alırdım.

Bütün bu paralar ekranlarda, her yerde olacak. Hiçbir kurumun şeffaf olmadığı kadar. Üç yıl önce İzmir Belediyesi'ne de verdik. Afrika'da su kuyuları, şehitlerimiz adına yapıldığı için, bütün dernekler karar aldı ve 200 bin TL Deniz Feneri'ne verdik. Dediğim gibi eskiden midemizi bulandıran Deniz Feneri değil. Geldiler, yeni yönetimle orada kuyular açtılar. 200 bin TL benim param da değil, vatandaşın parası. Diyorlar ki 'Şehitler için harcayın bu parayı'. Şimdi biz bunları dernek olarak kasamızda tutamıyoruz. Bunu harcamak zorundasınız.