Araştırmacı yazar Ergün Poyraz, sosyal medya hesabından intihar ettiği söylenen Türk Solu Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Erkin Yurdakul’a ilişkin bir yazı kaleme aldı.

Facebook hesabında kaleme aldığı ‘İntihar mı?’ başlıklı yazısında Poyraz, İstiklal Caddesi'nde bulunan Türk Solu Dergisi bürosunun 5'inci katından kendisini attığı iddia edilen Erkin Yurdakul'un ölümüne ilişkin soru işaretlerine değindi.

Yurdakul, Beyoğlu'nda oturduğu 5. kattaki daireden atlayarak intihar ettiği öne sürülmüş. İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü'nce, okulda meydana gelen olaylara ilişkin yürütülen soruşturma sonucu Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü'nden uzaklaştırılan 23 yaşındaki Erkin Yurdakul, Taksim Erol Dernek Sokak'ta oturduğu apartman dairesinden kendini aşağı attığı söylenmişti. Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırılan Yurdakul'un, hastaneye ulaştırıldığında ölü olduğu anlaşılmış ve ölümü kayıtlara 'intihar' olarak geçmişti.

22 Aralık 2003’te İstiklal Caddesi’nde bulunan Türk Solu Dergisi’nin o dönemki Genel Yayın Yönetmeni Erkin Yurdakul’un intihar ettiği iddiasının araştırılmadığını, Yurdakul’un kaldığı evin odasının temizlendiğini belirten Poyraz “Burada 4 ve 5. Katta bulunan Türk Solu dergisine geldikten beş dakika sonra Derginin Genel Yayın Yönetmeni 23 yaşındaki Erkin Yurdakul 5. Kattan atlayarak güya intihar ediyordu” ifadelerine yer verdi.

“Güya diyorum ne garip ki, polis olayı araştırmamış alel acele dosyayı 'intihar' diyerek kapatmıştı” diyen Poyraz, yazısına şu şekilde devam etti:

Düşünün bir insan bir apartman katının beşinci katından düşerek hayatını kaybediyor ama polis yeterli araştırma ve inceleme yapmıyordu.

Öyle ya o saatte orada bulunan Gökçe Fırat ve bazı arkadaşlarının ifadelerini bile almıyordu.

Kaldı ki Gökçe Fırat olaydan birkaç dakika sonra oradan kaçıyordu.

Neden?

22 Aralık 2003 sabahı İstiklal Caddesi Ayhan Işık sokakta bulunan dergi bürosunda yaklaşık 10-12 kişi hep birlikte kahvaltıya oturmuştu.

Her şey güzel başlamıştı gülüp eğleniyorlardı.

Kapı çaldı içeriye Erkin ve Hazar girdi. Doğruca üst kata çıktılar, yaklaşık 5 dk sonra büyük bir gürültü duydular.

Hazar aşağıya inip Erkin’in kendini aşağıya attığını söylüyordu.

Büyük bir şaşkınlık yaşanıyordu.

Aşağıya inildiğinde Erkin’i yerde yatarken gördüler.

Yanında birkaç tinerci çocuk vardı. Erkine “bir şey olmayacak iyileşeceksin ağabey” diyorlardı.

Ancak, Erkin hastaneye götürüldüğünde hayatını kaybetmişti.

O gün orada olan ve olmayan birçok isme Erkin’i sorduğumda, onun mücadeleci kişiliğinden bahsederek “intihara hiç meyli yoktu” dediler.

Kaldı ki, Erkin, Hazar ile Kocaeli’ne gidecekti.

Akşamdan götüreceği kitap kolisini ve gitarını da hazırlamıştı.

Erkin’in güya intiharı Anne ve babasına beşbuçuk da haber verildi…

O saate kadar anne oğluna ulaşmaya çalışmıştı.

Defalarca oğlunu aradı ancak ulaşamadı.

Saat bir buçuk gibi çalan telefona Gökçe çıktı, Anneye, “Telefonu unutmuş. Gelince ben sizi aratırım” dedi yayık yayık bir konuşmayla.

O anda saat bir buçuktu, Erkin sabah 9 buçuk gibi hayatını kaybetmişti.

Gökçe, telefona bir buçukta çıkıyordu.

Öyle ya o saatte telefon Gökçe’de ne arıyordu?

Erkin’in ölümü 9 buçuktaydı.

Niye Anne’ye beşbuçukta haber veriliyordu?

O saate kadar niye beklendi?

Niye Erkin’in kaldığı evin odaları temizlendi. En ufak bir not bile bırakılmadı?

Beş buçuk da haber verdikleri anne İstanbul’a geldiğinde ondan ne imzalaması istendi?

Sorular çok.

Zamanla daha geniş yazarız.

Son soru Fetullahçı polislerle ilişkileri o gün mü başladı?