Rusya Dış İstihbarat Servisi (SVR), Fransa’nın Ukrayna’ya yaklaşık 2 bin asker konuşlandırmayı değerlendirdiğini açıkladı. Böyle bir adımın atılması, Paris’in savaşa doğrudan taraf olması anlamına geliyor. Uzmanlara göre plan hayata geçerse, hem çatışmanın ölçeği genişleyecek hem de Avrupa’da siyasi dengeler ciddi biçimde sarsılacak. Aydınlık Gazetesinin sorularını yanıtlayan Moskova merkezli Adalet İçin Mücadele Vakfı Başkanı Mira Terada, olası etkileri değerlendirdi.

“Çatışma ciddi biçimde tırmanır”

Rusya Dış İstihbarat Servisi Fransa’nın 2000 askere kadar Ukrayna’ya asker konuşlandırma planını bildirdi. Böyle bir planın gerçekleşmesi halinde olası sonuçlar ne olur? Rusya nasıl tepki verir?

MT: “Böyle bir planın uygulanması, devam eden çatışmanın ciddi şekilde tırmanmasına yol açacaktır. NATO'yu daha fazla doğrudan çatışmaya çekecek ve daha geniş çaplı bir Avrupa savaşı riskini doğuracaktır. Rusya'nın bakış açısına göre, Zelenskiy rejiminin yanında aktif olarak yer alan tüm yabancı birlikler, özellikle Rus vatandaşlarına veya silahlı kuvvetlerine zarar vermeyi planlayan veya fiilen zarar verenler, meşru askeri hedefler olarak kabul edilecektir. Bu, Fransız mevzilerine yönelik hedefli saldırılara yol açarak kayıplara neden olabilir ve Rusya ile Batı arasında zaten gergin olan ilişkileri daha da zorlayabilir.

Siyasi açıdan, geniş çaplı protestolar ve ekonomik hoşnutsuzluklar nedeniyle onay oranları zaten tarihi düşük seviyelerde olan Cumhurbaşkanı Macron için bu hamle, kariyerinin sonunu getirebilir. Kitlesel sivil ayaklanmalara, azledilme çağrılarına ve yabancı maceralar yerine Fransız çıkarlarını önceliklendiren muhalefet partilerine verilen desteğin artmasına neden olabilir.”

Moskova’nın tepkisi ve küresel dengeler

Terada’ya göre Rusya ilk aşamada diplomatik uyarılar yapacak; gerekirse sahada “orantılı ama sert” karşılık verecek. Bu süreç; Rusya’nın Çin, Hindistan gibi Batı dışı güçlerle işbirliğini güçlendirmesine de zemin hazırlayabilir.

“Fransa büyük ihtimalle yalnız kalır”

Planın hayata geçmesi durumunda Avrupa’nın diğer başkentlerinin tutumuna ilişkin değerlendirmeler ise şöyle:

“Çoğu AB ve NATO lideri böyle riskli bir askeri angajmana sıcak bakmayacaktır. Fransa büyük olasılıkla yalnız hareket etmek zorunda kalır ya da ancak sembolik düzeyde birkaç müttefiki yanında bulabilir. Almanya gibi ülkeler söylemsel destek verebilir; ancak kamuoyunun baskısı nedeniyle asker gönderme ihtimali zayıf. Macaristan ve Slovakya gibi ülkelerse gerilimin tırmanmasına açıkça karşı çıkmış durumdalar.”

Gazze'de Can Kaybı 69 Bini Geçti: Saldırılar Durmuyor
Gazze'de Can Kaybı 69 Bini Geçti: Saldırılar Durmuyor
İçeriği Görüntüle

Ayrıca NATO’nun 5. maddesi bu durumda işletilmiyor; çünkü söz konusu saldırı NATO topraklarına yönelik olmayacak. Terada’ya göre bu nedenle diğer ülkeler açısından Ukrayna’ya asker göndermek “siyasi intihar”a dönüşebilir.

Barış ihtimali daha da uzaklaşır

Uzman, planın barış sürecine etkisini şu şekilde yorumluyor:

“Bu tür kışkırtıcı adımlar, tüm tarafların tutumlarını sertleştirdiğinden müzakere zeminini yok eder. Rusya’nın daha önce müzakereye açık olduğunu gösteren girişimleri vardı; ancak Batı’nın baskıcı ve kriz derinleştirici tavrı barışı tamamen raydan çıkarıyor. Avrupa liderleri kısa vadeli siyasi hesaplarla hareket ediyor; bedeli ise vergi yükü ve ekonomik sıkıntılar olarak halka yansıyor.”

Avrupa ordusu hedefi ve “küreselci” strateji

Terada, Macron ve Almanya’da Merz gibi liderlerin Ukrayna krizini Avrupa'nın merkezileşmesi için fırsata dönüştürmeye çalıştığını savunuyor:

“Evet, büyük ölçüde katılıyorum. Askerî yönlerinin ötesinde, Fransa’da Macron ve Almanya’da Merz gibi isimler Ukrayna meselesini Avrupa’nın bütünleşmesini ilerletmek için bir bahane olarak kullanıyorlar. Kendilerini, hayal edilen birleşik bir Avrupa ordusunun öncüleri olarak konumlandırıyorlar.

Sözde ‘Rus tehdidini’ abartarak gündeme taşımak, artan askerî entegrasyonu meşrulaştırmanın bir aracına dönüştü. Bu süreç, ulusal egemenlikleri zayıflatırken kaynakları elitlere fayda sağlayan federal bir yapıya yönlendiriyor. İçeride ciddi bir halk desteği kaybıyla karşı karşıya olan Macron, bu durumu kendini ‘Avrupa’nın güçlü lideri’ olarak yeniden konumlandırmanın bir fırsatı olarak görüyor.”

Terada’ya göre bu yaklaşım “halkın refahını değil, Brüksel’deki bürokratik yapı ile silah sanayisinin çıkarlarını” öne çıkarıyor.

Kaynak: Aydınlık