Yeni çözüm süreci kapsamında TBMM’de kurulması planlanan komisyon çalışmaları sürerken, DEM Parti sürece ilişkin önerilerini içeren 99 sayfalık raporunu tamamladı. Raporda, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ilkeleri arasında yer alan “ulus devlet” anlayışı ve Lozan Antlaşması’na yönelik dikkat çeken değerlendirmeler yer aldı.
Raporda, Kurtuluş Savaşı döneminde kurulan 1. Meclis ve 1921 Anayasası övülürken, 1923’te Lozan Antlaşması’nın imzalanmasıyla birlikte “rüzgârın tersten esmeye başladığı” savunuldu. Ulus devlet anlayışının demokratikleşmenin önünde engel olduğu öne sürülen raporda, güvenlik merkezli devlet politikalarının terk edilmesi gerektiği ifade edildi.
Raporda, “ulus devlet merkezli güvenlik siyasetinin” anadil, yerel yönetimlerde özerklik ve demokratik katılım gibi başlıklar üzerinden eleştirildiği görülürken, bu yaklaşımın gerilemenin temel nedeni olduğu iddia edildi.
Öcalan’a özel bölümler
Raporda, terörist başı Abdullah Öcalan’a ilişkin özel bölümler ayrıldı. “Demokratik çözüm perspektifi ve barış stratejisinde Abdullah Öcalan’ın rolü” başlığı altında, Öcalan’ın sürecin yalnızca bir muhatabı değil, aynı zamanda “stratejik bir aktörü” olduğu savunuldu. Öcalan’ın özgür çalışma ve iletişim koşullarının sağlanması gerektiği belirtilerek, farklı heyetler ve basın mensuplarıyla görüşebilmesinin önünün açılması talep edildi.
Raporda, Öcalan için “Kürt halkının varlık ve haysiyet kazanma tarihinin baş aktörü” ifadesi kullanılırken, kendisine yönelik hukuki yaklaşımın Kürt halkına yönelik yaklaşımı yansıttığı öne sürüldü.
Demirtaş’a sınırlı atıf
Raporda Selahattin Demirtaş’ın görüşlerine yer verilmezken, ismi yalnızca birkaç kez geçti. Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Osman Kavala ve Can Atalay gibi isimlerle birlikte “politik nedenlerle tutuklu bulunanların tahliye edilmesi” talebi kapsamında anıldı.
Öte yandan, raporda yolsuzluk suçlamalarıyla tutuklanan belediye başkanlarına ve Ekrem İmamoğlu’na doğrudan atıf yapılmadı.
Silah bırakanlar için düzenleme talebi
Raporda, silah bırakan örgüt mensupları için “suç işleyen–işlemeyen” ayrımı yapılmaması gerektiği savunuldu. Silah bırakanların istihdama katılması, sosyal güvenlik haklarından yararlanması ve ifade özgürlüklerinin kısıtlanmaması gerektiği belirtildi.
Ayrıca, çatışmalı dönemlerde görev yapan vali, kaymakam, emniyet müdürü ve jandarma komutanlarının barış sürecine uygun şekilde yeniden değerlendirilmesi, özel harekât ve askeri birliklerin bölgeden çekilmesi gibi öneriler de raporda yer aldı.
Anayasa değişikliği çağrısı
Raporda, sürecin “anayasal değişikliklerle taçlandırılması” gerektiği savunuldu. Anayasa’nın 42’nci maddesi (anadilinde eğitim), 66’ncı maddesi (vatandaşlık tanımı) ve 127’nci maddesi (idari vesayet) üzerinde düzenleme yapılması talep edilirken, anayasanın başlangıç bölümünün “barış odaklı bir dille” yeniden yazılması istendi.
Bunun yanı sıra, Şeyh Said, Seyit Rıza ve Said-i Nursi gibi isimlerin mezar yerlerinin açıklanması ve cenazelerin ailelerine teslim edilmesi talebi de raporda yer aldı.
Raporda ayrıca, Kürt nüfusun yoğun olduğu kentlerde zırhlı araçlarla yapılan devriyelere son verilmesi, kamu hizmetlerinin çok dilli sunulması ve trafik işaretlerinde Kürtçe kullanımına izin verilmesi gibi öneriler sıralandı.





