ANKA Haber Ajansı dün skandal bir habere imza atmış, Boğaziçi Üniversitesi'nin direnen öğrencilerinin kayyum olarak nitelendirdiği Naci İnci'nin tanıtım metnini haberleştirmişti. 

Ajansın PR haberi, servis edilmesinden kısa süre sonra Toplumsal'da olması gerektiği gibi, yani bir PR haberi olduğu ifşa edilerek haberleştirilmişti. 

Söz konusu haberimiz için tıklayınız.

Ajansın dün Rektörlük önündeki direnişin 163'üncü gününde mikrofon uzattığı Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Cem Say da söz konusu PR haberindeki yurtdışından 90 öğretim üyesi alınması konusuyla ilgili açıklamada bulundu. 

Boğaziçi Üniversitesi'ne operasyonların başladığı 2021'den bu yana  okulun hocaların artmayıp azaldığını kaydeden Say şunları söyledi: 

Boğaziçi Üniversitesi’ne bu 2021’in başında olan operasyon başladı başlayalı bizim hocalarımızın maalesef son zamanlarda daha da artan bir sayıda sayısı azalıyor. Şöyle azalıyor, bir kere emekli ama hâlâ ders vermekte olan, dünyada konusunun lideri pozisyonunda olan hocalarımızın ders vermesi engellendi. Üstüne üstlük kapıdan girmesi de engellendi. Yani o şekilde çok ciddi büyük bir sayıda hoca kaybımız var. Bu emekli ama hâlâ ders veren hocaların kaybı. Bir de bayağı, çoğunluğu genç bunların, işte doçentliği gelmiş ama yükseltilmiyor gerekçe verilmeden. Doçent unvanını almış, gerekli bütün akademik şeyleri yapmış ama işte yönetim kurulu onu yükseltmiyor ya da profesörlüğe gelmiş, aynı şekilde hiç gündeme alınmıyor ve de bunların hiçbir akademik gerekçesi filan da yok. Gerekçenin ne olduğu belli. Bu şekilde durup dururken göklerden gelen kararla mevcut derslerinin yanına yeni ders yazmalar falan gibi tuhaf tuhaf uygulamalar sayesinde ve genel olarak okuldaki yönetim ilkelerinin terk edilip ‘Ben yaptım oldu’ sistemine geçilmesi nedeniyle 50 küsur sayıda hocamız istifa etti. Çoğunluğu da özellikle gençler, işte dünyada zaten kendilerini kapmaya hazır bekleyen başka üniversitelere, başka ülkelere gidiyorlar yani. Boğaziçi’nde hoca artıyor mu, azalıyor mu; hesap karışık yani.

“BECERİSİNE UYGUN MU YOKSA BİRİNİN GÖNLÜNE GÖRE Mİ SOKULUYOR”

Bir de bu bahsettiğimiz haberde işte yurt dışında şuralardan buralardan alındı diyor, alındı da nasıl alındı? Bütün dünyadaki bir üniversiteye işe girmenin kuralları bellidir. O şekilde mi alındı, yani gidip çalışacakları bölümün hocalarına ‘Ben buyum. İşte benim çalışmalarım şunlar. Bakın, ben böyle İngilizce dersi vermeyi becerebiliyorum’ filan diye konuşup, tanışıp, bütün bu adaylar bilimsel şekilde değerlendirilip ondan sonra aşağıdan yukarıya bölümün istediği, yani o bilimin, o konunun uzmanlarının kararıyla mı alındı; yoksa yukarıdan birileri tanıdı diye hiç bu konunun ilgisi olmayan, bölümün negatif görüş vermesine, ‘Aman, sakın bu gelmesin, bu gelirse burada hiçbir ders bile verecek bilgisi yok’ demesine rağmen paraşüt yoluyla mı alındı? Yani diplomasında güzel bir üniversite ismi yazıyor olabilir de diplomasında güzel üniversite ismi yazan adam, bu kendi becerisine uygun bir yere mi sokuluyor yoksa öyle birisinin gönlüne göre mi sokuluyor? Ona bakmak lazım.

“BİZİM BÖLÜMDEKİ ATAMALARLA İLGİLİ HUKUKİ SÜREÇ SÜRÜYOR”

Bir konunun uzmanı olarak, yani filanca bölümün hocası olarak işe başlamak istiyorsanız sizin o işi becerip beceremediğinizi, sizin o konudan anlayıp anlamadığınızı kim değerlendirebilir; yine o konunun uzmanları değerlendirebilir, değil mi? Onlar da o bölümde olur yani. İşte bilmem ne mühendisliği bölümü, bilmem ne biyolojisi bölümü filan. O insanların bu karara dahil olması lazım. Onların görüşüne göre bu işin olması lazım. Yoksa yukarıda hiç bu dediğimiz mesleklerden olmayan, tek özelliği oraya yönetici olarak atanmış olmak olan birilerinin verdiği karar, tabii ki o bilimi bilen insanların değerlendirmesi gibi olamaz. Sonuçlarını da görüyoruz zaten. Bizim bölüme de buna benzer atamalar oldu, oluyor. Onunla ilgili de hukuki süreçler sürüyor.