Atatürk Orman Çiftliği, sadece Ankara’nın değil, genç Cumhuriyetimizin kalkınma ataklarının izlerini taşıyan önemli yapı  taşlarımızdandır. Ancak şurası muhakkak ki, İslam ideolojisinin öteden beri ortadan kaldırmak için yoğun çaba gösterdiği, cumhuriyetle hesaplaşma mekanlarının başında yer alır.

Atatürk Orman Çiftliği’nin kuruluşundaki faktörlerin başında, 1923 yılında İzmir’de yapılan “İktisat Kongresi” gelir. Bu toplantıda alınan bir dizi kararlarda,  tarımla iç içe olan çiftçilerin bilimsel yönden eğitilmeleri ve bu eğitim çalışmalarıyla bağlantılı olarak  birtakım çiftliklerin kurulması öngörülmüştür. Alınan kararları takiben, hızlı bir şekilde Türkiye’nin birçok bölgesinde çiftlikler kurulmuştur. Bunların  başında Silifke, Yalova ve Adana Dörtyol çiftlikleri gelir. Ancak ilginçtir ki bu çiftlikler, çorak ve bataklık araziler üzerinde kurulmuş çiftlikler olarak tarihte yerlerini almıştır.

Atatürk Orman Çiftliği, Mustafa Kemal Atatürk tarafından 1925 yılında kurulmuştur. Ankara’daki bazı kişi ve kuruluşlardan parça parça  satın alınan arazilerle, bir çiftlik kimliğine kavuşturulmuştur. Parası tamamen Atatürk tarafından ödenerek satın alınan bu çiftlik, 52 bin dönümden oluşmuştur. Ankara’nın Yenimahalle İlçe  sınırları içinde oluşturulan çiftlik arazisinin  neredeyse tamamı, ne tarım yapılmasına, ne de herhangi bir sanayi tesisi kurulmasına uygun değildi. Çünkü bu arazilerin büyük bölümü sazlıklardan ve bataklıklardan oluşmaktaydı.  Böyle bir olumsuz tablo dahi Atatürk’ü yılgınlığa düşürmemiş, aksine bu arazileri verimli bir hale dönüştürebilmek için olağanüstü çabaların gösterilmesi için bir fırsat olarak görmüştür. Atatürk, bu özlemini gerçekleştirebilmek için birçok  yerli ve yabancı  uzmanları Çankaya Köşkünde toplayarak, onların önerilerini alır.  Toplantıya katılan uzmanların neredeyse  tamamı, bu arazilerin ne tarımsal faaliyetlere, ne de herhangi bir sanayi tesislerinin  kurulmasına uygun olmadığı biçiminde görüş bildirirler. Bu görüşleri büyük bir sabırla dinleyen  Mustafa Kemal Atatürk, bakın neler söylüyordu:

Beyler işte benim istemiş olduğum yer, böyle bir yer olmalıdır. Ankara’nın bir kenarında hem batak, hem çorak, hem de fena bir yer. Burayı bizler ıslah edemezsek, kim gelip ıslah eder.”

Atatürk’ün talimat niteliğindeki bu çıkışı sonunda, Atatürk Orman Çiftliğinde inanılması zor değişimler gerçekleşmeye başlar. Bir yandan bu alanlarda çeşitli tarımsal faaliyetler yapılıyor, başta çam ağaçları olmak üzere, çeşitli  ağaç türlerinden oluşan ormanlık alanlar yaratılıyor; öte yandan da süt fabrikası, şarap fabrikası, traktör fabrikası, bira fabrikası gibi tesislerinin temelleri atılıyordu. Yılın her gününde Ankaralıların akın akın ziyaret ettikleri hayvanat bahçesi de bu çiftliğin arazileri içinde kuruluyordu.

Mustafa Kemal Atatürk, 1925 yılında, ücretini tamamen kendi maaşlarından ödeyerek kurduğu çiftliği, üzerindeki tüm işletmeler ve taşınmazlarıyla birlikte, 1937 yılında kaleme aldığı vasiyet niteliği taşıyan mektubuyla T.C. Hazinesine bağışlamıştır.

Atatürk Orman Çiftliği;  600 yıldan fazla süren bir saltanat döneminden sonra kurulan Cumhuriyet döneminin en görkemli mekanlarının başında gelir. Bir başka ifadeyle, genç cumhuriyetin ulusal bellek alnıdır demek de mümkündür.

Atatürk’ün olağanüstü çabalarıyla yaratılmış yeşil alanlar, ekonomiye  kazandırılan  tesisler, Türk halkına verilen değerli armağanlardandır. Ancak yaratılan  bu büyük hazine, Atatürk’ün ölümünden sonra yavaş yavaş belli çevreler eliyle yok edilmeye başlanmıştır.

Atatürk Orman Çiftliği, 1950 yılında çıkartılan 5654  Sayılı Yasayla bir ölçüde  koruma altına alınmıştır. Ancak bu tarihten sonra, yürürlüğe sokulan bazı yasal düzenlemelerle, A.O.Ç. ne ait önemli büyüklükteki  araziler, ne yazık ki bazı kişi ve kuruluşlara devredilir.

Yapılan bunca talana karşın, Atatürk Orman Çiftliği’nin bugün tamamen yok edilmesini engelleyen en önemli direnç, buranın SİT alanına sahip olmasıdır. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu 1992 yılında Atatürk Orman Çiftliği’ni  “Doğal ve Tarihi Sit Alanı” olarak ilan eder ve arkasından da aynı kurul bu kez 1998 yılında “Birinci Derecede Sit Alanı” olarak belirler.

Sanırım çok kimsenin dikkatini çekmiştir. Yürürlükte böyle bir Sit kararı olmasına karşın, Atatürk Orman Çiftliği arazileri nasıl yağmalanabilmiştir. Bu sorunun yanıtı, yasaların varlığını kabul etmeyen bir yapının ülke yönetiminde egemen oluşudur.

Çeşitli sivil toplum kuruluşlarının yıllardır devam ettirdikleri mücadelelere  karşın, çiftliğin doğal dokusunu büyük ölçüde bozan en önemli adım 2006 yılında atılır. Bu  tarihte alınan  bir Bakanlar Kurulu kararıyla, A.O.Ç. ile ilgili her türlü imar planı yapma yetkisi, İ.Melih Gökçek’in başında bulunduğu Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na verilir. Yani bir anlamda kuzular kurtlara teslim ediliyordu. Alınan bu Bakanlar Kurulu kararıyla, çiftlikteki SİT statüsü yasal olmayan biçimde kaldırılır ve arkasından da heyula gibi dikilen “Cumhurbaşkanlığı Külliyesi” kurulur. Anımsayacaksınız, külliye adı verilen bu çirkin inşaatı var gücüyle savunan dönemin başbakanı, üstelik “güçleri yetiyorsa gelsinler inşaatı durdursunlar da görelim” gibi tehditlerden de geri durmuyordu.

A.O.Ç.nin talan edilmesi sadece Cumhurbaşkanlığı külliyesi ile de sınırlı kalmamıştır. Bugün hala Sağlık Bakanlığı koltuğunda oturan Fahrettin Koca’nın hastane zincirlerinden biri de bu araziler üzerinde yükseliyordu. Yine A.B.D. nin Ankara Büyükelçiliği binası için de A.O.Ç. arazisinin büyük bir bölümü  tahsis edilmişti.

Dünyanın en büyük hayvanat bahçelerinde biri kabul edilen hayvanat bahçesi de kapatılıyor, yerine de milyonlarca doların heba edildiği Ankapark  adlı rezalet projesi yapılıyordu.

Atatürk Orman Çiftliği’nde gerçekleştirilen yıkım ve talanlar her ne kadar son 20 yılda belirgin bir biçim almışsa da,  geçmiş iktidarlar döneminde de bu ihanetler adım adım sürdürülmüştür. Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Turan Feyzioğlu, Kenan Evren, Alparslan Türkeş  ve Turgut Özal gibi siyasilerin de bu talanlarda yer almış olduklarını  göz ardı etmemiz olası değil.

Geniş yeşil alanları, parkları ve ormanlık alanlarıyla Ankara’nın gözde bölgesinin yerinde, bugün çirkin beton yığınları yer almıştır.

Bütün hınç ve hırsla gerçekleştirilen tahriplere karşın, Atatürk Orman Çiftliği içinde bulunan tarihi Bira Fabrikasının bazı yapıları hala ayakta kalmayı başarmıştır. Sadece 5 yıllık üst kullanım  hakkı verilmek suretiyle, 2004 yılında özelleştirilen Ankara Bira Fabrikası, günümüzde üretimi sonlandırılmış ve terkedilmiş binalar görünümündedir. Özelleştirme ihalesiyle Mey Alkollü İçkiler şirketine verilen bu işletme, 2009 yılında  faaliyetine son verilmiştir.  Bu fabrikanın yerine  T.B.M.M.Kongre ve Kültür Merkezi yapılması kararı alınır. Ancak bu proje, 2013 yılında Danıştay kararıyla durdurulur. Dolayısiyle  bu yargı kararı olmasaydı, A.O.Ç. deki Bira fabrikasına ait geriye kalan tüm binalar da yıkılacak, yerlerine de o külliye denen yapılara benzer  yığınlar oluşturulacaktı.

Şurası muhakkak ki, Atatürk Orman Çiftliği arazilerinin bölüm bölüm  başka amaçlar için talan edilmesi, yeni rantlar yaratmaktan öte; Atatürk’e ve cumhuriyetin değerlerine karşı yürütülen bir başkaldırı savaşıdır.