Taş Türklerin yaşamında artı geçmişinde çok önemli bir yere iyedir. Biz dilimizi, inancımızı, duygularımızı artı ülkülerimizi taşlara kazımış bir ulusuz. Taş Türk’ün belleğidir. Bu belleğe en açık Bengü Taşlarda tanık oluyoruz. Nedir Bengü Taşlar?

Bu bilinmeden Türk’ün geçmişi de bilinmez.

Bengü Taşlar genel anlamda taşın geçmiş ulusal yaşamımızdaki yerinden ayrı değildir. Ancak bu taşların özel bir yere iye olduğu da kesinlikle yadsınamaz. Ne denli özel olduğu adından da belli değil mi? “Bengü” ölümsüz demek, sonsuz demek. Kendisine bu ad verilmiş olan taşlar kuşkusuz özeldir. Özel olmanın yanı sıra kutludur. Bengü Taşlar konusuna başka bir yazıda daha genişçe değineceğiz. Ancak Bengü Taşlar’ın önemini kavramak için ilkin taşın değerini görmek gerek. Taşın değeri bizi “Yada” taşına götürür.

Türkler artı taşlar dediğimizde önce “Yada” taşına bakmalıyız.

Türklerin inanç evreninde büyük taşların, kayaların kutsandığını biliyoruz. Taşın kutsallığı toprağın kutsallığıyla dahası ağaçların, göllerin, ırmakların, pınarların kutsallığıyla birleştiğinde yurt kavramı belirir. Yurt ulusun büyük evidir. Bir de küçük yurt vardır. O ise, Türk uruğunun evidir.

Türk’ün yurdu taşıyla toprağıyla, suyuyla ağacıyla, deniziyle ormanıyla kutlu artı kutsaldır.

Türk, Tengri’den dilek dilemek için küçük taşları üst üse koyar, yığar, önemli geçitlerde bu taşlarla bir tür anıtçık yapardı. Bunu bugün de sürdürenler var.  

Gelelim “Yada” taşına…

Önce “Yada” sözcüğüne bakalım.

“Yada” sözü yad sözcüğünden türemiştir. Bu sözcük, dışsallık, erişilmezlik, uzaklık dahası gizem anlamını taşır. Günümüz Türkçesinde kullanılan yadsımak sözü de buradan gelir. Ayrıca bizden olmayana da yad deriz. Tanıdık olmayan anlamına da gelen yad sözü Yada’nın köküdür. Bizden olmayan, tanıdık olmayan bilinmezdir. Bilinmezlik gizem yüklüdür. Yada taşı da bilinmezlik yüklüdür. Başka bir deyişle gizemlidir. 

Yada taşı Türklerin büyülü taşıdır. Bu taş ile yağmur, kar, dolu yağdırıldığına inanılır. Genel anlamda doğa olaylarına yön verme isteği ile ilintilendirebileceğimiz Yada taşı ile büyü yapma olayı Türklerin ekinçsel yaşamında büyük yer tutar. Bu olay İslam sonrası dönemde yerini “yağmur algışı” denilen dinsel törene bırakmıştır.

İnanışa göre Yada taşını büyük kamlara Tanrı armağan etmiştir. Yada taşı yumruk büyüklüğünde ve koyu boyaçlıdır. Üzeri damar damar çizgilidir. Soğukturlar. İçinden sesler gelir ancak içi boş değildir. Kullanıldıkça gücü geçer. Özel bir yerde saklanır artı sık sık ele alınmaz. Yalnızca gerektiğinde kullanılır. Kurdun karnından çıktığı söylenir. Koruyucu olduğuna da inanılır. Çin kaynaklarına göre Türk kamları savaşlarda kar artı yağmur yağdırarak büyük utkular kazanmışlardır. Bu taş ile büyü yapan kişilere Yadaçı/Yatçı/Cadacı/Yayçı adı verlir.

Yada taşına ilişkin Çin kaynakları dışında Hıristiyan artı Arap kaynaklarında da türlü bilgiler ve savlar söz konusudur. Bu savların bir bölümü, taşın Yafes’in babasınca Türklere verildiği, Oğuz Han’ın ise taşı Yafes’ten aldığı biçimindedir.  Bu taş yoluyla kurak Türkeli’nin yağmurlar yağdırılarak yağışlı duruma getirildiği inancı kaynaklarda yer alan ilgi çekici bir söylencedir.   

Yada taşı bir tek değildir. Yada adı verilen taşlar vardır.

Yada taşı ile ilgili bilgilere yad kaynakların yanı sıra Türk kaynaklarından da ulaşıyoruz.

Sözgelimi, büyük Türk dilcisi Kaşgarlı Mahmut da ünlü sözlüğünde Yada taşından söz etmektedir.

Kaşgarlı Mahmut, Yada taşı ile ilgili inanışlara yapıtında yer vererek inanç evrenimizin köklerindeki varsıllığın günümüze ulaşmasına eşsiz bir katkı sunmuştur.

Taş denilince Balbal denilen yontulmuş ve kişi biçimi verilmiş taşlardan da söz etmek gerek.

Balbal Türk gömütlerinin başına dikilen, öldürülen yağıların sayısı denli yapılan küçük kişi yontularıdır.

Ayrıca Türklerde gömüt taşı da önemlidir. Gömütlerin başına artı ayakucuna taş dikerek yerinin belirginleştirilmesi geleneği günümüzde de çok güçlü bir biçimde sürmektedir.

Biz yurdumuzun taşına, toprağına, ırmağına, gölüne, denizine, ormanına derin artı eşsiz bir saygıyla bağlı olan bir toplumuz.

Büyük, görkemli ve katı taş yığınlarına Türkçemizde kaya denildiğini de anımsayalım.

Kaya sözcüğü kişi adı olarak da kullanılan öz Türkçe bir sözcüğümüzdür.

Taşlarımıza, kayalarımıza, sözcüklerimize bin saygı, bin sevgi olsun.

Türk’ün yurdu, dili, töresi sonsuza dek var olsun.