Dünyanın en ünlü heykeltıraşlarından biri İtalyan Pietro Canonica...

O, ününü  Türkiye'deki Taksim Anıtı'nı 1928 yılında yaparak taçlandıran bir isim...
Taksim, ismini Osmanlı döneminde Galata ve Pera'nın suyunun depolandığı ve taksim edilerek dağıtıldığı yer olan 'Taksim Maksemi'nden almış...
Pietro Canonica, suların İstanbul'a bu meydandan taksim edilerek dağıtıldığını öğrenerek Taksim Anıtı'nı havuz şeklinde tasarlamış...
Ancak anıtın maketinde havuz figürü yer alsa da  heykeltıraşa 6 taksitle ödenecek paranın son taksidinin ödenememesi nedeniyle, anıt havuzsuz bir şekilde yapılmış...
Anıtın bir yüzü Kurtuluş Savaşı'nı diğer yüzü Cumhuriyet Türkiye'sini temsil edecek şekilde tasarlanmış...
Ve Taksim o günkü büyüsünü günümüze taşımış...
Bu anıt Taksim Meydanı'nı çok daha değerli kılarken gelecek yıllarda bu meydanın hangi olaylara gebe olacağını ve nasıl simgeleşeceğini herhalde kimse öngöremezdi... 
34 kişinin hayatını kaybettiği 1977 yılının kanlı 1 Mayıs'ı, Taksim Meydanı'na kara bir leke çalsa da Taksim, tüm emekçilerin, sendikaların , STK'ların, gençlik hareketlerinin vazgeçilmez alanı olarak görüldü...
Taksim Meydanı'nı bu denli önemli kılan aslında 1 Mayıs kutlamalarının yapılması değildi...
Temmuz 1968'de, sol görüşlü öğrencilerin 6'ncı Filo'yu protestosu sonrasında, Vedat Demircioğlu isimli hukuk fakültesi öğrencisinin öldürülmesi ile Taksim Meydanı ilk kitlesel gösteriye ev sahipliği yaptı...
O yıllara kadar gençlik hareketinin merkezi olan Beyazıt Meydanı yerini Taksim Meydanı'na bıraktı...
16 Şubat 1969'da yapılan "Emperyalizme ve Sömürüye Karşı İşçi Yürüyüşü"ne 30 bin kişi katılarak o tarihe kadarki en kalabalık yürüyüş gerçekleşti...
Beyazıt'tan Taksim'e gelen kalabalığa aşırı sağcıların ateş açması sonucu 2 kişi ölürken onlarca insan da yaralandı...
Tarihe 'Kanlı Pazar' olarak geçen bu  olaydan sonra Taksim Meydanı  artık siyasi bir mevzi oldu...
1977'deki kanlı 1 Mayıs sonrasında 1978  yılının 1 Mayıs'ı sorunsuz bir şekilde kutlanırken, bir sonraki 1 Mayıs dönemin sıkı yönetim komutanlığınca yasaklanınca uzun yıllar sürecek Taksim yasağı da başlamış oldu...
Yıllar sonra 2010'da Taksim'de kutlamalara yeniden izin verilirken sonraki 2 yılda da 1 Mayıs kutlamaları sorunsuz yaşandı...
Taksim Meydanı yenileme çalışmaları bahane edilerek 2013'deki 1 Mayıs kutlamalarına izin verilmedi...
Ve o yılın mayıs ayının sonundaki Gezi olayları Taksim'in tamamen yasaklanması anlamını getirdi...
Taksim Meydanı artık siyasi iktidarın yasaklı bölgesi ya da kırmızı çizgisi haline geldi...
Son yerel seçim sonuçlarından sonra oluşan iklim, Taksim'in kapılarının yeniden açılacağı umudunu verse de gelişmeler Deniz Seki'nin şarkısındaki gibi 'Hayalleri Hayal' etti...
Bir sonraki 1 Mayıs'ın yasaksız geçececeğini ummasak da inatla bekleyeceğiz...
Taksim'e çıkmışken Gümüşsuyu'ndan Beşiktaş'ın mabedine uğramak aklıma geldi, o  da ne?..
Karşımda Galatasaray ve Fenerbahçe derbilerinin yıldızı 12 milyon euroluk Libyalı Al Musrati!..
Galatasaray derbisinde 2'nci dakikada kendi kalesine attığı gol ve Fenerbahçe maçında gördüğü kırmızı kart ile takımına 6 puan kaybettiren bir kahraman o...
Neyse ki cezası nedeniyle Rizespor maçında oynamayınca kazanılan 3 puan... Bu galibiyetin, salı akşamı oynanacak kupa yarı finali ikinci ayağındaki Ankaragücü maçı için bir moral olduğu bir gerçek...
Ancak kupanın kaybedilmesi Beşiktaş'a nasıl bir tufan yaşatacak onu kestirmek biraz zor gibi...
Şimdi döndük 6 Mayıs 1972'ye...
Bu sabaha karşı, bugün yargılansalar 5 - 10 yıl hapis yatacak üç fidan asılacak...
Suçları 'Tam Bağımsız Türkiye' istemek olan Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ı bu ülke unutmadı, unutmayacak...
Darağacına gitmeden önce şöyle demişti Deniz Gezmiş...
"Parkamı, botlarımı çıkarmayacağım. Ölüm gömleğini giydirecekler, giymeyeceğim. Tıraş olmayacağım. Bir sigara yakacağım, üstüne demli bir çay içeceğim. Haa bak, Rodrigez'in o ünlü gitar koncertosunu dinlemek isterim. Urganı kendim boynuma geçireceğim. Sonra dönüp beni seyredenlere sesleneceğim 'ÖLEN BEDENİMDİR DÜŞÜNCEM  YAŞAYACAK' diyeceğim..."
Bu yazı burada biter ve ben çeker giderim...
Hoş kalın, dost kalın...

Deniz Gezmiş