Prof. Dr. Cihan Dura, Atatürk’ün öğretisini onun şu sözleriyle iletiyor : "Milletimin kurtuluşu için ilkeler koydum, açıkladım, geliştirdim, gereğini yapıp uygulamaya koydum ve çok işler başardım arkadaşlarımla..."

İnsan ömrü kısa, yeni kuşaklara emanet ettim ilkelerimi:

Milliyetçilik, Millî Egemenlik, Tam Bağımsızlık, Halkçılık, Cumhuriyetçilik, Devletçilik, Devrimcilik, Laiklik, Bilimcilik ve Ahlâk.

Bu ilkeler birlikte verimli olur, biri aksarsa, diğerleri de aksar, sonuçta bütün sistem etkilenir.

Bunların tümü “Atatürkçü Öğreti”dir; isterseniz, Atatürkçülük diyelim veya Kemalizm… Benim gözünde aynıdır. Yeter ki öğrenin, doğru anlayın, onunla düşünüp hissedin, onunla iş yapın. (Cihan Dura)

***

Atatürk döneminde öğretmenlerden “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür kuşaklar” isteniyordu. Amaç çağdaş uygarlığa öncülük etmekti…

Şimdi, “itaat ve biat eden/ dinini ve kinini unutmayan nesiller” isteniyor ve  öteki dünyadaki “saadet-i ebediye” için... Fakat kendilerinin o saadeti bu dünyada yaşamak istemeleri?!

Şimdi benim okulumu kapattılar. Cumhuriyet öncesinde olduğu gibi, gene benim köyümde ve binlerce başka köyde okul da yok, öğretmen de. Artık parasız yatılı eğitim ve fırsat eşitliği de yok. Ancak 3-5 haneye bir cami ve kadrolu imamlar var. İmamlar köylüyü öteki dünyaya hazırlarken, çocuklar için de tek seçenek tarikat ve cemaat yurtları, Kuran kursları, medreseler!.. (Süleyman Çelik)

***

"Bir sürü diplomam var.

Çoğu din eğitimi veren kurumlardan.

Din eğitimi eğitim sayılmaz,

Gerçek eğitimi, doğru eğitimi, engelleyen bir eğitimdir.

Bir de diploması olmayan eğitimim var.

Sıradışı kitaplar,

Ecnebi ülkelerdeki gözlemlerim.

Batı filozoflarını okumam,

Batı entelekltülleri görüp tanışmam, onları dinlemem.

İşte böyle dostlarım,

Çocukluk, yıllarım,

Gençlik yıllarım nasıl heba oldu.

Sözde eğitim gördüm ama gördüğüm eğitim değildi.

Sözde diplomalar aldım ama bilginin değil, cehaletimin vesikalarıydı" diyor, Prof. Dr. Yasin Ceylan..

Ve..

"Günümüz aydını;

Herşeyi ben bilirim,

hastalıklı hırs,

yıkıcı eleştiri,

haset,

meslek kıskançlığı,

doyumsuzluk içinde..." (Sadık Usta)

Ve...

Birleşmiş Milletler destekli Dünya Mutluluk Raporu yayımlanıyor ve sonuç: Türkiye 4 bin 975 puanla 98'inci sırada ve gençler yaşlılara göre daha mutsuz...

Oysa,

Aydınlığa açılan en geniş penceredir: eğitim, kültür ve bilgi...

Bilim yolundan şaşmış bir eğitim, bizi geleceğe taşıyamayaz...

"Eğitimsel ortamı oluşturan maddi uygarlığın  kendisi çağdaş olmalı, yoksa ne toplum ne de birey  çağdaş uygarlığı temsil edemez" diyor Fay Kirby...

Bir ülke; siyasetle, inançla, ırk ve ideoloji ile değil; akıl, eğitim, adalet, saygı ve eşitlikle çağdaş hale getirilebilir.  "Sevgi ve şefkat eli değmeyen zeka ve eğitim beş para etmez" demiş Daniel Keyes...

***

 Son 20 yılda;

Erkan Mumcu, Hüseyin Çelik, Nimet Baş, Ömer Dinçer, Nabi Avcı, İsmet Yılmaz, Ziya Selçuk, Mahmut Özer bakanlık yaptılar.. Halen Yusuf Tekin Milli Eğitim Bakanımız.  Geçen süreçte "Eğitimin Anayasası" dediğimiz MÜFREDAT devamlı  değişikliğe uğradı...

Sonuç nedir, gelinen nokta nedir?

***

"Yakın bir gelecekte insanın yapacağı işlerin tümünü robotlar üstlenecek.... Doğal yaşamdan kopan insanlara gerek kalmayacak...İnsanın varlığı sorgulanacak..." diyor Nazmi Öner...

Şöyle devam ediyor: 

Bugün dünyanın en büyük silahı eğitimdir, deniliyor. Eğitimle devletlerin yönetimi ele geçirilebiliyor, başka ülkeler sömürge gibi kullanılabiliyor, hatta insanlar bomba olup kendini patlatabilmektedir. Normal sıradan veya çok iyi öğretim görmüş insanlar eğitimle canavarlaştırılabiliyor.

Eğitim şart diyebilmemiz için yaşama dayalı, çağdaş, laik demokratik bilimsel eğitim olmalıdır ki insan özgür ve bağımsız bir kişilik kazanmış olsun...

Maalesef bizde eğitim, insanı bağımsızlaştırmak ve beynini özgürleştirmek için yapılmıyor. Sistem, BEYNİ KÖRELTMEK ve insanları kulluğa KOŞULLANDIRMAK için yapılıyor...Yani eğitilenler pek çok şey öğrense ve pek çok şeyi bilse de artık beyinleri eğitimsiz bir çobanın beyni kadar açık ve özgür değildir.Akla, bilime ve çağa uygun laik, demokratik bir eğitim sisteminiz yoksa eğitim zararlıdır bile denilebilir...

***

*Genç öğretmenler atanamıyor!

*Mülakat mı, liyakat mı sorusu hâlâ güncelliğini koruyor.

*İlkokula başlayan öğrenci liseyi bitirene kadar artık 'neye niyet neye kısmet' ise eğitim öğretim sistemi sürekli değişiyor!

* Bilimsel ve çağdaş eğitimden uzaklaşılıp bütün merkezi okullar İmam Hatip olmuşken..

* Okullarda imamlar görevlendirilmekteyken...

*Hayali öğrencilerden söz edilirken...

*Eğitim sistemindeki her değişiklik 'birbirinin dilinden anlamayan nesiller' demektir.(Sedat Demirkaya)

*

"Öğretmen yetiştirme sorunu” var. 

“Müfredatla sık sık oynanması” var.

"Liyakat değil de karar vericilere olan politik / ideolojik yakınlığa göre atamalar"var...

"Yönetim-planlama anlayışı" var.

"Eğitimde  fırsat ve imkan eşitsizliği" var.

"Sınav sistemiyle oynanması" var, var var. 

Öğretmenlik “öğretme sanatı”dır... Doğuştan gelen yetenek ve beceriler de gerektirir.

Konunun bir diğer yanı da “zamanın ruhu”dur ve aile, sokak, internet, arkadaş grubu başta olmak üzere çok yönlü iletişim bombardımanı altında kalan çocuğu “anlamayı” da gerektiriyor.

İnancım odur ki Darulmuallimin'den Köy Enstitüleri'ne, İlköğretmen Okulları'ndan Eğitim Enstitüleri ve Yüksek Öğretmen Okullarına uzanan kutlu sürecin olumlu yanları dikkate alınarak yepyeni bir öğretmen yetiştirme süreci başlatılabilir.

Yapay zekanın mal ve hizmet üretimini aşıp fikir ürettiği, insan ve toplum odaklı robotların hayatımıza girdiği günümüz dünyasında var olmanın tek yolu gittikçe hızlanan bu koşuya (ayak değil) adım uydurmaktır...

Bunu da NİTELİKLİ ve ÜRETKEN ÖĞRETMENLER sağlayacaktır, diyor İlhami Arslan.