TBMM, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ve TBMM'nin açılışının 104. yılı dolayısıyla özel gündemle toplandı. Özel oturuma, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, HÜDA PAR Genel Başkanı Zeki Yapıcıoğlu da katıldı. Özel oturumu, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, yüksek organlarının başkanları, bazı bakanlar, Alper Gezeravcı, yabancı misyon temsilcileri ve diğer davetliler locadan izlediler. 

Açılış konuşmasını yapan TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, yeni anayasa çalışmalarının en kısa zamanda başlayacağını belirtti. Kurtulmuş, şu görüşlere yer verdi:

"Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluşunun ilk adımı olan ilk Meclis'imizin kuruluşunun 104. yıldönümü dolayısıyla taşıdığımız onuru hep birlikte, milletçe yaşıyoruz. 23 Nisan başta çocuklarımız olmak üzere milletimize kutlu olsun. 104 yıl evvel Türkiye'nin içinde bulunduğu zor şartları hepimiz gayet iyi biliyoruz. Savaşta yıkılmış, tarumar edilmiş, her tarafı işgal edilmiş, payitahtı işgal edilmiş olan bir ülkenin en zor ve çetin şartlar içierisinde yeniden bir araya gelerek birlik ve beraberlik içeirisinde küllerinden doğmasının en önemli işaretlerinden birisi Ankara'da ilk Meclis binasında gerçekleştirilen toplantıdır. Öncelikle o zor şartlarda Türkiye demokrasinin kuruluşunun merkezi haline getiren hem de bu anlamda devleti kuran bir Meclis olma niteliğini ortaya koyan başta Gazi Mustafa Kemal olmak üzere bütün azalarını saygı ve rahmetle anıyorum. İlk Meclis'in birbirinden önemli özellikleri var. Birincisi; adı üstünden ilk Meclis, hem ilk Meclis hem de Türkiye Cumhuriyeti devletinin ilk Meclis'i. Aynı zamanda dünyada bir eşi benzeri olmayan devlet kuran bir Meclis. O günkü şartlarda İstanbul'un işgal altında olduğu, birçok mebusun tutuklandığı, hükümetin emperyalist güçlerin işgali ve baskısı altında olduğu bir dönemde büyük bir ferasetle, cesaretle Ankara'da Millet Meclisini toplayarak milli egemenliğin teccelligahı olan Meclis'i kurarak milli mücadelenin fevkalade önemli bir adımı atılmış ve Türkiye'nin bağımsızlığının yolu açılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti sınırlarının ilk şekli orataya konulmuş ve ondan sonra atılacak adımların önünü açmıştır.

"ÇAĞIN GEREKLERİNE UYGUN YASA YAPILMALI"

İlk Meclis aynı zamanda milletin tek temsilcisidir. Hiçbir şekilde millet adına konuşma, karar verme yetkisini İstanbul hükümeti başta olmak üzere kimseye bırakamamış, milletin adına karar verme yetkisini o zor şartlarda seçilen mebuslarla birlikte TBMM gerçekleştirmiştir. İlk Meclis anayasa ve yasa yapma kabiliyetini, uluslararası antlaşmaları imzalama, savaş ve barış yapma kabiliyetini kendi uhdesinde toplamış, iç ve dış konularda karar alacak tek mercii olmuş, birokrat atamalarında da bağımsız karar alarak Türk tarihinin önemli adımlarından birisini atmıştır. Şimdi bize düşen o ilk dönemin şartlarını en iyi şekilde algılamak ve ilk Meclis'in o maneviyatından aldığımız güçle hissiyatımızı kuvvetlendirmektir. Her şeyden önce bugünkü TBMM devlet kuran bir meclis olma hissiyatını asla ıskalamamalıdır. Özgür ve bağımsız bir ülkenin yurttaşları olmak, vatanseverlik bilincimizi sürekli diri tutmak da TBMM'nin önemli görevlerinden biridir. Bugün geldiğimiz noktada Türkiye, hem içinde bulunduğu coğrafya itibariyle hem de Dünya'daki dengeler itibarıyla çok zor bir sürecin içerisindedir. Dünya'da alt üst oluşların yeni yapılanmaların yaşandığı ve bunun başta Türkiye'mizin bulunduğu çevre olmak üzere ciddi bir şekilde ülkemizi ve bölgeyi etkilediği aşikardır. Burada TBMM'nin üzerine düşen bir diğer hassasiyet de milli birlik ve beraberliğimizi sağlayarak toplumsal bütünlüğümüzden asla taviz vermeden cumhuriyetimizin ikinci asrındaki milli, ortak hedeflerimize yürüme kabiliyetini kullanmaktır. Bu çerçevede TBMM milletin hayrına olacak, milletin beklentisi olan, çağın gerekliliklerine uygun yasaları yapmak, millet adına kendi üzerine düşüen sorumlulukları yerine getirererek kararlılıkla yoluna devam edecektir.

"HALKIMIZIN YÜZDE 95'İNİN MECLİS'TE TEMSİLİYETİ VAR

Bu çerçevede en önemli ve öncelikli ödevlerimizden birinin de cumhuriyetimizin ikinci asrına yakışır yeni bir anayasa yapma mecburiyeti olduğunu hatırlatmak isterim. Kapsayıcı, kuşatıcı, demokrat ve sivil bir ansayasa yapılması meselesi TBMM'nin öncelikli ödevleri arasında olacaktır. Bu çerçevede şunu ifade etmek isterim; anayasada hepimizin bildiği ortak şey 'bir kesimin anayasası değil, bir partinin anayasası değil, bütün partilerin ve kesimlerin ortaklaşa uzlaşı ile çıkarabildiği ve büyük bir toplumsal mutabakat olarak kabukl ettiği bir anayasa teklifinin, anayasa metnin önümüzdeki dönemde hazırlanması ve millete sunulmasıdır. Bu çerçevede şunun bir daha altını çiziyorum; TBMM yasa ve anayasa yapma gücüne de, selahiyatına da sahiptir, Şu anda bu Meclis, halkımızın son seçimde verdiği oyların yüzde 95'inin temsil edildiği, fevkalade büyük bir tamsil gücüne sahiptir, anayasayı yapacak imkan ve kudrete sahiptir. Bunun için yeter ki doğru zeminde ve doğru yöntemlerle tartışayı başaralım. Doğru zemin TBMM'dir, doğru yöntemler de partilerin uzlaşıyla bulacağı yöntemlerdir. Bunları önyargısız bir şekilde konuşarak, Türkiye'nin bundan sonraki süreçte ihtiyacı olan gerçekten sivil, gerçekten darbenin ürünü olan fiki ve gölgelerden kurtulmuş yeni bir anayasa yapması Türkiye'nin boynunun borcudur diye düşünüyoruz. Bu çerçevede hemen 23 Nisan haftasından sonra, bu Milli Egemenlik haftasını geride bıraktıktan sonra önce partilerle yapcağımız temasla bu süreci başlatmayı düşünüyoruz. Arkasından da sivil toplum kuruluşlarının, üniversitelerin, hukuk camiasının, fikri olan her kurum ve kuruluşun bu sürece açık ve şeffaf bir biçimde katkı vermesini temenni ediyoruz. 

"GAZZELİ ÇOCUKLARI SEVGİYLE KUCAKLIYORUZ"

Son olarak; milli egemenlik ve çocuk bayramının çocuk bayramı olarak özellikle ilan edilmesinin fevkalade önemli birtakım hususiyetleri olduğunu biliyoruz. Bunlardan birisi de şudur; cumhuriyeti, ülkemizi ileriye götürecek, dünyayı daha özgür, adil, barışçıl bir yer haline getirecek olan çocuklarımızdır. Dün bu Meclis'te çocuklarımızla birlikte çok keyifli bir toplantı yapıldı. Çocuk bayramından bahsettiğimiz bu dönemde dünyanın pekçok yerindeki yoksulluklar içerisinde, baskılar içerisinde hayatlarını sürdürmek mecburiyetinde olan çocukları da gerçekten unutmamız gerekiyor. Özellikle son 6 aydır siyonist rejimin bombalarıyla hayattan kopartılan, aileleri şehid edilen, artık çoktan bir açık cezaevi olmanın ötesinde açık bir mezarlığa dönüşen Gazze'nin çocuklarını da buradan sevgiyle kucaklıyoruz."