Emekli Korgeneral FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişiminin 7. yıl dönümünde katıldığı televizyon programında dikkat çeken açıklama yaptı.

Aksakallı'nın açıklamaları şu şekilde;

“3 yıl sonra neden konuşmaya karar verdim? Tabii küresel emperyalist odakların güdümünde olan Fetullahçı hain darbe örgütü faaliyetlerine devam ettiğini görüyoruz. Son birkaç aydır gözlemlediğimiz, emarelerini aldığım çok kritik olaylara tanık oldum.

Bu darbe Türkiye’nin milli bekasına yönelik küresel emperyalistlerin planladığı, FETÖ’ye icra ettikleri darbe girişimidir. Başarılı olsaydı kukla yönetimle ülkemizin parçalanma sürecine gireceğini değerlendiriyorum. Bu arada tarihimize baktığımızda Osmanlı’dan başlayarak birçok darbe, isyan, ayaklanma girişimleri olmuştur. Osmanlı padişahının 12’si; yani üçte biri darbe ve isyanla tahttan indirilmiş, bir kısmı da hunharca katledilmiştir.

1960 darbesi, 71, ondan önce Talat Aydemir’in darbe girişimleri. 1980 darbesi. 28 Şubat süreci. MGK bildirisi ve en son hain darbe girişimi. Bunlara baktığınızda ordunuzu adalet ve liyakat temelinde kurumsallaştırmadığınız zaman maalesef bu tür hareketlerle karşı karşıya kalıyorsunuz. Bütün darbelerin, özellikle son 15 Temmuz darbesinin çok iyi irdelenmesi lazım.

15 Temmuz gecesine gelmeden önce, o gün öncesinden bir general arkadaşın düğünüyle ilgili davetiye ve hediye çeki geldi bana. Hediye çeki malumunuz birisinin düğünü olduğu zaman Genelkurmay karargahından toplanan parayla hediye çeki yaptırılır ve takdim edilir. ‘Düğünde en kıdemli sizsiniz, sizden başka kıdemli olmayacak, hediye çekini siz vereceksiniz’ dendi. Benim garibime gitmişti. Niye kimse gelmiyor diye düğüne. Düğün günü geldi. Düğün 15 Temmuz’da saat 19.00’da başladı. 15 Temmuz’da Genelkurmay karargahında toplantıdaydım. Toplantıdan çıktıktan sonra düğüne gittim. Komuta kademesiyle görüşme imkanım olmadı. Geç gittik düğüne. Saat 20.30 sularında.

Düğünde yerimizi aradık. Düğünlerde askeri şahsiyetler olduğu için protokol uygulanır. Oturmamız gereken yerin dışında planlandığımızı gördük. Sahnenin ikinci kuşağın dışında arkada bir masaya planlandığımızı gördük. Garibime gittik. Masaya vardığımda eşimin sandalyesi sahneye dönüktü. Karşıda genç birisi oturuyor eşiyle beraber. ‘Beyefendi siz kimsiniz’ dedim. Biraz heyecanlandı. Başsavuş olduğunu söyledi. Bu durum canımızı sıktı. Anormal bir şeydi bizim için. Düğünde bizden kıdemli çok insan var, hediye çeki bizde. Oturma düzeni alışılmışın dışında.

Sırayla Genelkurmay İkinci Başkanı, Kara Kuvvetleri ve Jandarma Komutanı. Tabii hiçbirine ulaşamadım. Birliğimizi aradım, nöbetçi amirini. Nöbetçi amiri, kurmay albayların karargahı ele geçirdiklerini ifade etti. Hareket merkezini aradım. Darbeci albayl çıktı. ‘Ne oluyor’ dedim ‘Komutanım genelkurmaydan mesaj geldi, TSK yönetime geldi, görevden alındınız,sizin yerinize Semih Terzi Özel Kuvvetler’e atandı’ dedi. Hiçbir ikazımı dikkate almadılar. Bizim masaya oturan mahkemede itirafta bulundu. Biz orduevine gelince bunlar ekibi topluyorlar. Minibüsle benim arabamın yanına park ediyorlar. Arabadan kimse çıkmıyor. Masamda oturan o ekipten birisi. Arabadan çıkmazsak herhalde masada bize müdahale edilecekti.

Güvendiğim birlik komutanlarımı aramaya başladım. Toparlanmaları için. Diyarbakır’dan bir albayımız aradı. Semih Terzi’nin Silopi’den Diyarbakır’a gelip, Ankara’ya bir taburla geleceğini söyledi. Semih Terzi’yi arattım. İkaz ettirdim. ‘Bu eylemden vazgeç’ diye. Emir astsubayıma yaptırdım. Dalga geçerek burada uygun olmayan ifadeler kullandı. Semih Terzi ile görüşme durumumuz olmadı. Emir astsubayım ‘komutan görüşecek’ demesine rağmen.

‘EMİR VERDİM’

Sonraki gelişmeler bütün yurt sathında, yurt dışındaki bizim birlik komutanlarımız, Fetullahçı olmayanlarla… Örneğin Irak Selahattin’de bulunan Halil Paşa vardı. Ona bir emir verdim. Silopi’de üssümüz var. Orayı işgal etmişlerdi. Oradan bölgede operasyonlar yapıyorlar, bazı operasyonları yönetiyorlardı. Halil Paşa’ya Silopi karargaha git oranın komutasını al diye emir verdim. Habur’da Halil Paşa’yı engellemeye çalıştılar. Halil Paşa bunları bertaraf etti. Silopi’de kontrolü ele aldı.

HALİSDEMİR İLE GÖRÜŞMESİ

Semih Terzi’nin gelişini öğrendikten sonra Ömer Halisdemir’i aradım. Benim o dönem 8 korumam vardı. Ömer Halis Demi'de o koruma astsubaylarından biriydi. Ben karargahın dışında iken 24 saat esasına göre bu arkadaşlardan birisi komutanlık karargahında durur, ihtiyaç halinde bizimle iletişim sağlarlar. O günkü makam korumasında Ömer Halisdemir vardı. Ömer’i aradım. Bizim komuta katı diğer bölümlerden bağımsızdır. Durumu Ömer’e kısaca söyledim. ‘Keşif yap, durum nedir bana ilet’ dedim. Ömer çıktı, ‘komutanım harekat merkezine yöneldiler. Çok iyi silahlı tesisatlı adamlarla harekat merkezini emniyete almışlar, bertaraf edilmesi için mi planlama yapacağız’ dedi. Şehadet emrine kadar o gece boyunca 8 kere görüştük Ömer Halisdemir ile.

Tarif edilmez duygular. Ömer Halisdemir 1997’den beri birlikte çalıştığımız arkadaşımızdı. Baba oğul gibiydik. Tunceli-Bingöl’de terörle mücadele harekatı yaparken 22 yaşında 1997’de katıldı. Özel kuvvetler kursunu bitirmişti. Bitirenleri birliklere birer ikişer tayin ederdik. Ömer de bir arkadaşıyla beraber bizim tabura katıldı. O yıllar terörle mücadele kritik ve yoğun geçen yıllar. Birbirini tanımanın en önemli ortamları. Artık birbirinizin zihin yapısını bile çözüyorsunuz. Yüzlerce çatışmaya girdik bölgede. Çok kritik operasyonlar yaptık.

Olağanüstü durumlarda daha sakin oluruz. Vakur içerisinde zerre kadar heyecan duymadan. Fakat tabii ülkenin durumundan dolayı büyük hassasiyetimiz vardı. Onun duygusal boyutu bu yöndendi. Böyle bir duygusal ortamda emri aldı. Herhangi bir heyecan, tereddüt asla! Geriye gidecek olursak, 2015’de hendek meskun mahal operasyonlarını Silopi, Cizre’de yaparken not geldi. Üssümüze saldırı vardı, yaralılar vardı. Toplantıdan izin isteyip, ayrıldım. Vali, ordu komutanı vardı. Bölgeye gittim. Yaralıları getirmelerini söyledim. Yaralıları helikopterle gönderdim. Üssün önüne gelince müthiş bir saldırı başladı. 45-50 dakika sürdü. 90’a yakın, 80 küsur füze attılar. Orada korumalar ilk refleks olarak bize kalkan oldular. Bununla ilgili çok hadiseler var. Bunların en azı 15-20 yıl bölgede geçirmiş, yüzlerce çatışmadan geçmiş, karakteri ve vatanseverliğiyle kendilerini ispat etmiş arkadaşlardı.

Fetullahçı teröristlerin morallerini bozdu Semih Terzi’nin öldürülmesi. Müthiş bir moral çöküntüye girdiler. Semih Terzi kara operasyonlarının komutanıydı. Marmaris, sayın Cumhurbaşkanımıza suikaste giden general Sönmez Ateş de emri Semih Terzi’den almıştı. Bizim birlik özel kuvvetler çok elit, operasyondaki başarısı çok yüksektir. O yüzden bu operasyon çok önemliydi.

Irak’tan sorumlu tugay komutanı iken müttefikleriniz iyi niyetle yaklaşıyorsunuz fakat onlar maalesef hedeflerden vazgeçmiyro. Kerkük’e timimiz girecekti. Amerikalılar size jest yapmak istiyor, helikopterle taşımak istiyor dendi. Çok şaştım. Şu anda hapiste olan biri ‘Amerikalılar çok istiyor’ dedi. Erbil havalanına indiler. Amerikan paramiliter bir grup tarafından teslim alınmaya çalışıldı. Bizim çocuklar görüşünce, emniyete alın, kimse kıpırdamasın dedikten sonra Amerikalı üs komutanı bölgenin kan gölüne döneceğini ve bu aralar çeşitli yerlerdeki birlikelrin Erbil’e intikal emrini verdik. Olay çözüldü. Bizim yaşadığımız coğrafyada proaktif davranmak zorundasın. Süleymaniye olayında komutanlık zaafiyeti mevcuttur. O ona soruyor, o ona soruyor. Böyle bir şey olmaz.

Ömer Halisdemir’in kanını muhafaza altına aldık. Adına çeşme yaptırdık. Benim haberim yoktu, basından gördüm Erzincanlı Dursun Ali bu şiiri yazıldı. Bu şiirin tamamı çeşmenin üstüne yazıldı. Annesi Fatma hanım vefat etmemişti. 7 kardeşlerdi. Biz tabii Hasan Hüseyin Amca bize ‘sen de bizim evladımızsın’ diye sarıldı. Bir ailenin ferdi olarak sıcak diyaloğumuz var. Halen devam ediyor. Elif’in durumunu konuştuk. Ömer’in kızı. Ömer akşam eve giderken sohbet ederdik. 15 Temmuz’dan önce ‘Komutanım Elif’in tek hedefi var diş hekimi olmak, akşamları beraber çalışıyoruz’ derdi. Hatta ‘bir d önem gelme Elif’e yoğunlaş’ dedi. Dedi ki, ‘O durum ne olursa olsun kazanacaktır’ dedi. Elif diş hekimliğini kazandı. Bu sene bitirmek üzere. Söyleyecek çok şey var da sanırım yeterli olur.

Öncelikle Cumhurbaşkanımızın ele geçirelememesi, vefakar ve fedakar halkımızın sokağa çıkması. Askerimiz, polisimiz ve kamu görevlilerinin darbeye birlik ve beraberlikle darbeye direnmesi. Semih Terzi’nin öldürülmesi. Özel Kuvvetlerin ele geçirilememesi Semih Terzi’nin öldürülmesiyle paralel değerlendirebiliriz. Bizim millete has bir durum bu. Normal şartlarda hiç kimsenin cesaret edemeyeceği tek vücut, tek kalp haline geldiği bir geceydi. O yüzden her defasında darbelerde farklı yöntemler farklı şekiller çalışılıyor. Her defasında hevesleri kursağında kalıyor.

Bağımsız, tam bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti devleti istemiyorlar. Bu coğrafyada müslüman bir Türk devleti de istenmiyor. Bu tarihte böyle, bugün böyle, yarın da böyle olacak. Yücea Türk milletinin kıymetini çok iyi bilmemiz lazım.