İnsanın ömrü, yıl ile ölçülüyor; yaşam koşullarıyla belirleniyor.

O nedenle insanlık; her yeni yıl başlangıcında umut ve beklentilerini ortaya koyar. Örneğin giden yıla göre daha sağlık, daha bolluk, daha barış, daha kısmet getirmesi temenni edilir.

2022 yılı bütün yurttaşlara ve insanlığa kutlu olsun.

Tarih boyunca bütün toplumlarda bu beklenti ve umut görülür. Nitekim Doğu ve Ortadoğu toplumlarında yeni yıl kutlamaları; “Gağan” ve “Nordiken” adlarıyla kutlanmıştır. İncil inancının ortaya çıkışıyla da “Noel” adıyla yaygınlaşmıştır. [1] Gağan ve Nordiken kutlamalarında, “gal” denen sakallı yaşlı ile birlikte akşamki ziyafet için armağan toplanır. Noel’de ise aynı sakallı, dolaşarak çocuklara armağanlar verir.

***

Bütün insanlar, yeni yıla girdiklerinde birbirlerine esenlik ve kısmet diliyor, armağanlar sunuyor. Nitekim Türkiye’de; insan yaşamını alt üst eden; sağlığını, refahını ve umudun yok eden 2021 yılının sona ermesinden buruk bir sevinçle duyuluyor. Yeni gelen yılın bu kötü gidişi sona erdirmesini diliyor ve kutluyor.

Biz de 2022 yılının bütün insanlığa sağlık, esenlik, barış ve refah getirmesini diliyoruz.

Yaşanacak yeni yılın umut ve temenni edildiği gibi olması; ancak aynı insanların iş, eylem ve sözlerinde bir mantıksızlığa veya çelişkiye düşmemesi ile gerçekleşir. İş, eylem ve söz arasında mantık olursa; yalan, yanlış ve zalim işlerle gidişata olanak olmayacaktır.

Çünkü kişi mantıklı olursa kendi yaşamının; insanlar mantıklı olursa toplumların kötü olmasını önleyecektir.

Toplum mantıklı olması; yöneticilerin iktidar uğruna yaşamı zehir etmesine meydan vermeyecektir.

***

Bütün kutsal kitaplar gibi, Kur’an da mantıksızlığı günah ve münafıklık sayar. Yani yalan, çelişik, ilkesiz, tutarsız her iş, eylem ve sözü mantıksız ve günah sayar. Ve özellikle ideolojik, grupçu ve mezhepçi (dinci) iş, eylem ve sözleri insanlığın düşmanı olarak görür.

Oysa “Müslüman toplumun” bir yazarı, ilk mantık kitaplarını yazan filozof Aritoteles’i acımasızca eleştirir: “Tanrı insanları yarattı da mantıklı olmasını Aristo’ya mı bıraktı” diyerek[2] Aristo’ya düşmanlık ifade eder. Aristo’nun şahsında “Mantık” kavramına düşmanlık yapılır. Çünkü “nazar bakımından mantıksız, eylemi bakımından münafık” olunuyor! Felsefi mantıksızlık yapılıyor.

Böylesi çelişkiler nedeniyle Türkiye; Kur’an’ın saptamasına göre münafıklık, münkerlik, yalancılık, haksızlık, zalimlik, hırsızlık, fahişelik sendromu içine düşmüştür. Özellikle 2021 yılı, yalın yurttaşlar için; karanlık ve umutsuz bir yıl olmuştur. İnsanlar, derin bir karamsarlık içinde ve her zamankinden daha çok, 2022 yılından umut ve mucize dilemekteler.

Kuşkusuz bu iç karartıcı koşulların sebebi, ülkeyi yönetenlerdir. İlkesizlik ve mantıksızlıklarıdır.

Dinin siyasete en çok araç edenlerin; Kur’an yasaklarını ya bilmedikleri veya bilmezden geldikleri; iş, eylem ve sözleri ile ortaya çıkmıştır. Böylesi de “münkermantıksız” olmanın nedeni oluyor!

Mantık; insanları umutsuzluğa düşüren her işi, eylemi ve sözü zalimlik olarak kabul eder.

Kutsal kitap ise; zalimliği lanetler:

Zalim kimseleri, topluma büyük zarar veren münkerler olarak tanımlar. Zulmün büyük günah, yıkıcılık ve haksızlık olduğunu belirtir. Sadece haksızlık edenleri değil, gönüllerinde zalimlerin iş, eylem ve sözlerini onaylayanları da aynı derecede zalim ve münker olarak görür. Haksızlık ve yalanın her derecesini aynı şekilde mantıksızlık ve ahlaksızlık olarak kabul eder.

Bu kabul; Türk yurttaşlarının birbirlerinden uzaklaştırılmasının, ekonomik darlık ve umutsuzluk içine düşürülmesinin; ideolojik bir dayatmacılık, haksızlık ve mantıksızlık olduğunu gösterir.

***

Mantıklı olmak ahlaklı olmaktır. Ya da ahlaklı olmayan mantıklı değildir.

Mantıksızlık, din mantığına da uyulmamaktır. Haksız, zalim, yalancı, dolandırıcı, fahiş iş, söz ve eylemlerden kaçınılmadığı halde dini emirleri ifa etmeye kalkmaktır. Kötü olan ideolojik, grupçu ve dinci iş, eylem ve söz etmek kötülüğüdür.

Kötülük; ya kelimenin sözlük anlamıyla veya iyi olandan kaçınmayla olur. İnsani erdemlere uymak iyi olanı yapmaktır. Din mantığı da bunu gerektirir. Fakat örneğin kendisini Müslüman yazar olarak tanımlayan kimileri; genel mantığa karşı çıkıyor. Bu indiliğin genel mantık hali olmasına neden oluyor. Oysa genel mantık olmayınca, dini mantık da olmuyor. Bu yüzden korkusuzca din istismarına yol açılıyor. Mabetlerin siyasi propaganda alanı haline getirilmesi, böylesi anlayışın sonucudur.

Keza mantık yoksunu bir kimse, örneğin Kur’an’ın “namazsalat” emrini yerine getirir. Ancak namaz mantığına veya amacına uymaz. Eylemlerinde çelişkiler yaşar. Yani “çirkin” ve “iğrenç” olan iş, eylem ve söz etmekten geri durmaz. Ki mantıksızlık, Kur’an diliyle münafıklık ve şirktir. Şeklen dini emirleri eda edip aykırı iş, eylem ve sözlerden sakınmamaktır.

veya “haksız” olan kazançla, örneğin hac ve hayır yapmaktır.

Ya da, “Allah bize yaptırıyor” diyerek samimi inançlı kimseleri “Allah ile aldatmaktır”.

***

BURNU HAVADAKİLER “YEM”LİYOR
2002 Kasım’ından beri Türkiye’yi yöneten anlayış; millete “kara” pazartesi de, “kara” yıl da yaşatmış oldu.

Türk lirası, satın alma gücü itibarıyla uçurum aşağı yuvarlanırken; el alem parasının gücü yükseldikçe yükseldi. Serbest piyasanın tefeci anlayışlı kar edinmesini caiz bulan hükümet; faize düşman gözükerek bir algı yarattı. Londra Mahkemeleri teminatında verdiği döviz garantileriyle ödediği yüksek faizi halktan başarıyla gizledi!

İktidara geldiğinde 8.500 dolar olan kişi başı gelir, 2010’larda 12.500 dolara yükselmişti. Ancak bu rakamı 7.500 dolara geriletmesinin üstünü de aynı başarıyla örttü. Bunun için doların 18.225 lira değerine yükselmesini özendirerek halka şok yaşattı. Ardından bir tatil günü 12.500 liraya gerileterek halka başarılı olunduğu algı oyunu oynadı.

Şimdi de YEM (Yeni ekonomik Model) projesi ile umudunu yitirmiş kitleleri stabilize etmek oyunu sahneliyor! 20 yıllık iktidar, yakınlaşan sandık öncesinde, alabora olmuş ekonomik sistemi rehabilite edeceği umudunu yaratmaya çalışıyor!

Doğuştan gelen dudak veya burnunu beğenmeyip estetik yapan bir aktris gibi.

Sunni bir güzellik algısı yaratılmaya çalışılıyor. Fakat güç sarhoşluğu içinde duvara kafa atma şımarıklığından hiç söz edilmiyor. Dövizle gelip Türk doktorlarına ucuza saç ektiren turist göz açıklığıyla sorunu önemsizleştiriliyor.

Sona eren yıl içinde mutfak ve çarşıda yangın büyürken, gerçek enflasyon oranı gizlendi. Oysa yıl içinde sadece elektrik %52-132, doğalgaz %15-50, benzin %12-90, benzin litresi %12.90, motorin litresi %1.29, köprü %25, paket sigara %30, trafik sigortası %20 oranlarında artmıştı.

Giden yılı aratmaması temenni edilip umut devşirilen yeni yılın ilk günü ise; yeni zamlar yağmur olup yağıverdi. Bakanın açıklamasına göre küçük tasarruf sahipleri “çarpılır” iken, büyük dolar sahiplerine “kur farkı” adıyla yüksek faiz verildi de çarpılanların ruhu bile duymadı.

Bu anomalilerin gizlenmesi için, açlık sınırında gezinen işçi, memur, esnaf ve emekli kitleler; “YEM” ile avutuluyor. Yüzde ellilerde olan enflasyona karşın %7+5 oranında maaş zammı öngörülüyor. Oltanın ucuna takılan yem gibi!

[1] İsmail Sayılı, “İnançların evrimi”, c. IV

[2] Hüseyin atay, “Kuran’a Hangi Yöntemle ve Nasıl Yaklaşılır”, s. 76-78