Cafer Özilhan
Bugün 7 Ekim 2021'in son dakikaları. Bundan tam 42 yıl önce bu saatlerde Ankara'da katiller sürüsü bir evde kalan yedi üniversite öğrencisi için ölüm planlarını tamamlamıştı...
8 Ekim 1978... Başkent Ankara'da ve Türkiye'de güne uyananlar korkunç bir katliam haberi ile sarsıldı. Bahçelievler'de, bir öğrenci evinde Türkiye İşçi Partisi üyesi 7 üniversite öğrencisi başlarında Abdullah Çatlı ile Haluk Kırcı'nın bulunduğu faşist katil sürüsü tarafından öldürülmüştü. Ellerinde silahla girdikleri evde, ellerinde kalem defter ve kitaptan başka bir şey bulunmayan öğrencilerin elleri ayakları bağlandı, eterle bayıltıldı, katil Haluk Kırcı ikisini boğarak, üçünün kafasına kurşun sıkarak öldürdü. İkisi evden baygın götürülüp Çatlı'nın beklediği yerde başlarına kurşun sıkılarak katledildi...
Katliam sanıklarından Haluk Kırcı yargılandı, cezaevine girdi, çıktı, Mehmet Ağar'ın nikah şahitliğinde evlendi. Kısa süreli bir cezaevi misafirliğinin ardından milletvekili Sedat Bucak'ın yaralı kurtulduğu, Çatlı, bir emniyet müdürü ile Çatlı'nın sevgilisinin öldüğü Susurluk'taki gizemli kazadan hemen sonra yeniden ortaya çıktı. Ve, kaza anında Çatlı'nın yanında bulunan içi sır dolu çantanın olay yerine ilk gidenler arasında olduğu belirlenen Kırcı tarafından alındığı iddiası edildi. Ne o gün ne de bugüne kadar çantada ne olduğunu kimse sormadı soramadı.
Kırcı katil kimliğini kutsayanların gölgesinde siyasete girmeyi bile denedi ama kutsayanlar bile Kırcı'yı meclise yerel yönetimlere taşıyamadı. Kırcı, gençleri nasıl katlettigini gülerek övünerek anlattığı kitap yazdı, röportajlar verdi ve daha bundan bir kaç ay önce Haber Global denen gayya kuyusu ekranında "intikam için öldürdüm" dedi, caniliğini övünerek anlattı.
Kırcı aktif siyasete giremedi ama dostları, arkadaşları, belki iş ortakları (Ne iş yaptığını bilmiyorum) onun sesi temsilcisi olarak meclise girdi, belediye meclislerinde üye oldu..
Son yerel seçimler için aday belirleme çalışmaları devam ederken Kırcı'nın yakın dostu arkadaşı Selami İğrek'in CHP Ataşehir Belediye Meclis Üyesi aday listesinde olduğunu yazdım, sordum. Ne CHP ilçe teşkilâtı, ne adaylıkları onaylayan CHP PM ve MYK'dan bir kişi çıkıp "Ne bu iş" diye sormadı, olumlu-olumsuz ses çıkmadı. Âdeta mafyanın meşhur OMERTA (Sessizlik kanunu uygulandı-yor) Bunda Belediye Başkanı İlgezdi ve MYK üyesi eşi milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi'nin etkisi ve gücü ne kadardır bilmem. Ancak, İğrek'i kendi kontenjanindan aday gösteren başkan ve onun işareti ile seçilen ilçe yönetiminin suskunluğu normal olsa da, karanlıkta bırakılması istendiğini düşünmemek mümkün mü?
Peki kimdir bu Selami İğrek; ilçe de muhtar adayı olduğu mahallede bir kaç bin oy alıp muhtar bile seçilemeyen bir isim. En önemli özelliği Kırcı'nın yakın dostu olması ve Adalet Bakanlığı ile Emniyet Müdürlüğü'nün resmi yedi emin otoparkçısı olması...
CHP il, ilçe, PM, MYK bu konuda suskunluğunu koruyup, konuyu gündeme getirenleri de dolaylı olarak suskunluğa davet ederken boş durmayan bir kişi vardı: İğrek. Sosyal medya hesaplarında temizlik yapıp aynı karede oldukları görselleri sildi, farelerin saklanma alışkanlığını iyi bilenlerin arşive emanet ettiklerini unutarak. Bu konuda da yalnız değildi İğrek. İlgezdi çiftinin sosyal medya hesaplarından da İğrek'le aynı karede oldukları görseller uçuruldu. Ve İğrek, belediye meclisinde 5 kişiden oluşan Çevre ile Eğitim komisyonlarına CHP adayı gösterildi, AKP'li üyelerin de desteğini alıp oy birliğiyle seçildi. (Belediye Çevre Kontrol Müdürü Ayten Kartal Bağdatlı'nın bilgisi vardır sanırım)
CHP'den birileri ses verene kadar. Nedir bu Selami İğrek sevdası diye sormak için bu bile yeterli bir neden değil mi?
Bir soru da TİP milletvekilleri Erkan Baş ile Barış Atay'a ve İğrek CHP rozeti takarken CHP'li olup kısa süre önce TİP'e katılan Serra Kadıgil'e; Sizler bu konuda neden susuyorsunuz? CHP'de sol yumruğu havada yemin edenlere bir sorsanız ya "nedir bu iş" diye... Unutmayın ölümün kol gezdiği 70'li yıllarda o gençler TİP üyesi olacak kadar cesur, yürekli ve vatanseverdi...
Ve, bugün yanıtlanması gereken en önemli soru. "Ben atadan CHP'liyim" diyen eski vekil - yeni gazeteci Barış Yarkadaş ile eski CHP Ataşehir İlçe Yönetim Kurulu üyesi Ömür Karabey'e ve bu dönem İğrek ile kol kola meclis üyeliği yapan Kurtuluş Özaydın'a...
Ataşehir Atapark konutlarının önündeki parkın önünde birden açılan Atom Cafe... Atom Cafe'nin sahibi - işletmecisi resmi kayıtlara göre Eski CHP Ataşehir ilçe yöneticilerinden Ömür Karabey. Karabey'in gizli ortakları olduğu, bunların da Ataşehir Belediyesi'nin CHP'li meclis üyeleri Selami İğrek ve Kurtuluş Özaydın olduğu bilgileri ise "belgen var mı" diye soracaklara iyi bir haberim var! "Yok" ama bu tip ortaklıkların belgesi zaten olmaz. O nedenle bilgi dedim. Zaten, Atom Cafe'ye gelen siyasetçi - gazetecileri mekanın sahibi olarak ağırlayıp teşekkür paylaşımları yapan İğrek'in sosyal medya hesaplarına bakanlar, beğeni koyup alkışlayanlar, bunu sorarken bin kez düşünmeli. Ancak, ortaklar arasına karakedi girerse bu tip alışverişler ortaya çıkar. Tabii iğrek' in Kasr-ı Lezzet isimli restoran da sahibi olduğunu bilenler neden olmasın diyor. Sözün kısası; yedi gencin katili ile Türk Bayrağı önünde fotoğraf çektirip, bir ilçede Adalet Bakanlığı ve Emniyet Müdürlüğü yeminli yediemini olarak otoparkçılık yapmanın getirisi parayla ölçülemeyecek kadar önemli olsa gerek.
Ataşehir sakinleri ise, her seçim dönemi gündeme gelen mega proje Kent Park’a ne zaman başlanacak? Ve, parklarda bulunan büfe yerleri Ataşehir Belediye şirketi ATABEL tarafından işletilip belediyeye gelir ve Ataşehir’deki gençlere de iş imkanı sağlanamaz mıydı, sorularının cevabını arıyor. Ama, yanlış yerde, aba altından sopa göstererek bana sormak gibi hadsizlik yapanlar muhatabın ben olmadığını hala bilmezlikten geliyor. Soruların muhatabının kapıları halka açık değil mi?
Ve, yanıt bekleyen sorular; CHP'li meclis üyesi Kurtuluş Özaydın, Atom Cafe'de Selami İgrek'le herhangi bir ortaklığı olup olmadığı konusunda neden bu kadar sessiz? "Degilim" demekten kaçınmak iddiayı kabul etmek değil mi?
CHP Atasehir İlçe Örgütü bu konuda bir şey söyler mi? Ya, çevreci Ataşehirliler... Bir de tabii Ataşehir Gönüllüleri, Ataşehir Kent Konseyi var. Sizler ne diyorsunuz?
Şimdi, yedi TİP'li gencin katledilmesinin 42'inci yılında, bu katliamı kınayan mesajı sosyal medyada paylaşan Barış Yarkadaş ve Kurtuluş Özaydın'a sormak gerekmez mi? Haydi Özaydın'ın Atom Cafe'de 24 saat bulunuyor olması normal diyelim. Peki, katliamı kınadıktan bir ay sonra Atom Cafe'ye ziyarete giden ve Selami İğrek ile Kurtuluş Özaydın tarafından ağırlanan Yarkadaş, yedi gencin kanına bulanmış o elleri "dost el" diye sıkanların elini sıkarken, katliamı kınama mesajını atmasının ilkesizligin ötesinde yedi gencin acısını hala taşıyanların acısına saygısızlık olduğunu bilmez mi?
Günlük kazanımlar için yapılan gazeteciliklere ve tribüne oynayan siyasetçilere umut bağlayanlar ne dersiniz?
Peki, bu yazılanlar Ataşehir'de yerel gazetecilerin, ulusal medyada yerel haber muhabirlerinin bilmediği bilgiler (!) mi?
Bilseler eminim yazarlar, çünkü gazeteciler...
NOT; 43 YIL ÖNCE KATLEDİLEN GENÇLERİN iSMiNi, ONLARIN TERTEMiZ ANILARINI BU KADAR KiRLi İLİŞKiLER İÇİNDE KİRLETMEMEK İÇİN KULLANMADIM....