Otizmli yurttaşların yaşadığı hak ihlallerine karşı 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü kapsamında açıklama yapıldı ve sorunların çözümü adına katılımcı bir bakış açısı ve samimiyetle ele alacak bir yönetim anlayışına ihtiyaç duyulduğu belirtildi.

İstanbul Otizm Gönüllüleri Derneği, 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü kapsamında bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada, "Ülkemizdeki otizmli bireylerin ve ailelerinin maruz kaldığı ayrımcılığı, hak ihlallerini ve yaşadığımız gerçekleri duymak isteyenlerle bu yıl da bir kez daha paylaşmak istiyoruz" ifadeleri ile otizmli yurttaşların yaşadığı sorunlar, hak ihlalleri hatırlatıldı ve çözüme ilişkin talepler dile getirildi. 

2011 yılında çalışmaları başlayan Otizm Eylem Planı'na rağmen aradan geçen yıllarda herhangi bir gelişme yaşanmadığı belirtilirken, "Otizmli çocuklarımız, Anayasa’nın tüm vatandaşlara tanıdığı eğitim, sağlık, istihdam ve bakım gibi hizmetlere erişim hakkından yararlanamamakta ve ayrımcılığa uğramaktadır" denildi. 

Otizmli öğrencilerin nitelikli ve kapsamlı bir eğitime ulaşamadığı, eğitim programlarının ve eğitimcilerin yeterli bilgi ve donanıma sahip olmadığı belirtilen açıklamada, tüm bu politikalar ile otizmi yurttaşların evde, dört duvar arasında yaşama mahkum edildiği vurgulandı.

Bakımevlerinde yaşanan sorunlara da değinilen açıklamada, otizmli yurttaşların sağlık hizmetlerinden de eşit ölçüde yararlanamadığı ve ayrımcılığa uğradığı belirtilirken, kamu kurumlarının sorumluluk üstlenmediği ve otizmli bireylerin sorunlarının toplumdan gizlendiği kaydedildi. 

2 Nisan Otizm Farkındalık Günü'nün gerçeklerin topluma aktarılması adına bir fırsat olduğu belirtilirken, "Otizmle ilgili sorunları katılımcı bir bakış açısıyla ve samimiyetle ele alacak bir yönetim anlayışına ihtiyaç duyulduğunu, aksi takdirde hak ihlallerinin derinleşerek devam edeceğini buradan duyurmak isteriz" ifadelerine yer verildi. 

'HAK SAVUNUSU BİZİM BİRİNCİ ÖNCELİĞİMİZ OLDU'
İstanbul Otizm Gönüllüleri Derneği Yönetim Kurulu tarafından yapılan basın açıklamasının tamamı şöyle:

İstanbul Otizm Gönüllleri Derneği olarak, kuruluş tarihimiz olan 2 Nisan 2018’den bugüne tam 4 yıl geçti. Pek çok otizm derneği varken, otizmli bireylerin aileleri olarak yeni bir dernek daha kurmamızın amacı çocuklarımızın geleceğine dair belirsizliğin sürmesi ve onların bağımsız yaşam hakkının hukuki argümanlarıyla yeterince savunulmadığını görmüş olmamızdı. Özetle hak savunusu bizim birinci önceliğimiz oldu.

Ülkemizdeki otizmli bireylerin ve ailelerinin maruz kaldığı ayrımcılığı, hak ihlallerini ve yaşadığımız gerçekleri duymak isteyenlerle bu yıl da bir kez daha paylaşmak istiyoruz.

'10 YILDA HİÇBİR GELİŞME YAŞAMADIK'

2011 yılından itibaren sivil toplumun çabalarıyla oluşturulmuş Otizm Eylem Planı, 2013 yılında dönemin Aile Bakanı tarafından açıklandı. Bizler icraat beklerken çok kısa süre sonra bakan değişti. Yerine gelen bakan OEP'yi rafa kaldırdı. Otizm kamuoyunun büyük çabaları sonrası plan birkaç yıl sonra raftan indi ama bu kez yeni bir bakan geldi, "Bu bir taslak önce Resmi Gazete'de ilan edilmesi gerekir" denildi.

2016 yılında şaşaalı bir törenle bu kez yeni bakan ve başbakan tarafından Resmi Gazete'de yer alması kamuoyuna duyuruldu. Törende dönemin başbakanı tarafından özel eğitim saatlerinin artırılacağı, Otizm Eylem Planı'nın uygulanacağı, kendisinin bu konuyla özel olarak ilgilenileceği bildirilmişti. Törenin görüntüleri, verilen ama 6 yıldır hiçbir emaresini göremediğimiz vaatler arşivlerde duruyor.

Tüm bunlar sonuç vermeyince TBMM’de bir komisyon kurulması çalışmalarına başladık. 3 yıla yakın süren bu dönem boyunca yine pek çok vaatle oyalandık. "Rapor çıksın her şey yeni sistemde gereken şekilde ele alınacak ve çözüme kavuşturulacak, sabredin" denildi. Yine sabrettik. Ancak raporun TBMM Genel Kurulu'ndan bu yana geçen 14 ayda maalesef yine hiçbir gelişmeye tanıklık edemedik. Geçen toplamda 10 yılda, değişen 7 bakan sonrası elle tutulur dişe dokunur hiçbir gelişme yaşamadık. O gün otizmli bireylerin sorunları neyse bugün de aynı.

'OTİZMLİ ÇOCUKLARIMIZ AYRIMCILIĞA UĞRAMAKTADIR'

Bugün uygulanmayan 1. Otizm Eylem Planı’nın yerine, 2. Otizm Eylem Planı hazırlanıp sunulmakta, toplum yine kağıt üstünde kalacak vaatlerle oyalanmakta, sorunlar giderek dayanılmaz bir seviyeye ulaşmaktadır. Her şeyden önce bilinmelidir ki; otizmli çocuklarımız, Anayasa’nın tüm vatandaşlara tanıdığı eğitim, sağlık, istihdam ve bakım gibi hizmetlere erişim hakkından yararlanamamakta ve ayrımcılığa uğramaktadır. 

'ÖĞRENCİLER, KAPSAMLI VE NİTELİKLİ EĞİTİME ULAŞAMAMAKTADIR'

Bugün, ilk ve orta seviyede okula giden bir otizmli, bazı saygıdeğer eğitimci istisnalar dışında, çoğunlukla kendisini eğitmekten sorumlu okul müdürü, öğretmenler ve veliler tarafından dışlanmakta, okula kaydının alınmaması için her türlü haksız gerekçe ve yıldırma politikaları sürdürülmektedir. Öğrenciler, anne-babasının, İlçe Milli Eğitim’e yaptığı şikayetler sonucu büyük zorluklarla sadece sınıfta tutulmakta, kapsamlı ve nitelikli bir eğitime ulaşamamaktadır.

Başka bir deyişle, otizmli öğrencilere, hakları olan “kaynaştırma ya da bütünleştirme” programı yerine, bunun tam tersi, okul içinde “ayrıştırma” uygulanmaktadır. Sonuçta öğrenci, zorunlu eğitimini tamamlayıp okuldan ayrılmakta ve yıllar içinde eğitim sisteminden tamamen kopmaktadır.

Pek çok eğitimci bireysel eğitim programlarını oluşturmaktan ve uygulamaktan kaçınmakta, bir kısmı ise tamamen bir prosedür olarak kâğıt üzerinde kalmaktadır. Eğitimcilerin büyük çoğunluğu BEP nedir, neden böyle bir sisteme ihtiyaç bulunuyor, kendisinin bu konuda görevi nedir bihaberdir. Eğitimcilere yol göstermesi beklenen Rehberlik ve Araştırma Merkezleri'nde, özel eğitim öğretmeni dahi istihdam edilmemektedir ve karşılarına gelen öğrenciyi standardı olmayan yöntemlerle değerlendirirken aslında otizmli bireylerin eğitimine herhangi bir katkı sunamamaktadır.

'OTİZMLİ BİREYLER DÖRT DUVAR ARASINDA BİR YAŞAMA MAHKUM EDİLMEKTEDİR'

Daha da vahimi, eğitim sisteminden kopuşun en önemli nedeni, otizmli çocukların tanı aldıkları ilk günden itibaren ihtiyaç duydukları nitelikte özel eğitime erişimlerinin bulunmamasıdır. 3-6 yaş arası tanı alan otizmli bireylerin, kayıtsız şartsız akranları ile birlikte olması ve kesintisiz özel eğitime kavuşması gerekirken, çocuklarımız için onları kabul eden kreş dahi bulamamaktayız.

Bütün bu hak ihlalleri cezasızlık gibi bir sonuçla, açılsa bile kısa süre içinde ufak tefek ihtarlarla kapatılan idari soruşturma dosyaları ile son bulmaktadır. Bu durum otizmli bireylerin eğitim hakkını ihlal etmeye tevessül edenleri cesaretlendirmektedir. Tüm bunların sonucu olarak otizmli bireyler evlerinde, dört duvar arasında bir yaşama mahkûm edilmektedir.

'OTİZMLİ BİREYLER KENDİ KADERLERİNE TERK EDİLMİŞTİR'

Otizmli birey için evde tecrit hayatına dönüşen bu kısır döngü onun toplumsal hayattan tümüyle kopması anlamına gelmektedir. Otizmli bireyler tam tersi, sosyal hayata katıldıkça uyum sağlamaktadır. Bunun için eşitlikçi fırsatlara, sosyal devlet anlayışına ihtiyaç vardır. Bugün otizmli bireyler ve aileleri bir kenara itilmiş, kendi kaderlerine terk edilmiştir. Örneğin sağlık sistemimizde krizli dönemler yaşayan bir otizmli hizmet verecek donanıma sahip bir hastane ya da uzmanlık merkezi bulunmamaktadır. 

'HİÇBİR KAMU KURUMU SORUMLULUK ÜSTLENMEMEKTEDİR'

Örneğin, diş sağlığı gibi otizme özel uzmanlık gerektiren bir alanda bile ancak gönüllü doktorları birbirimize duyurarak ihtiyaçlarımızı karşılamaktayız. Tüm bu tablonun bir sonucu olarak otizmin yanına başka sorunlar eklenen otizmli bireyler ağır tablolara doğru ilerlemektedir, bu kesimin durumu tabiri caizse bir “dram” niteliğindedir. Sanki otizmin böyle bir formu varmış ve ülkemize özel bir otizm dalıymış gibi, durumları doğuştan, “kaderden” böyleymiş gibi, sistemin eksiklerinden bu noktaya gelmiyorlarmış gibi hiçbir kamu kurumu bu vahim tabloya dair sorumluluk üstlenmemektedir.

'BAKIMEVİ SORUNU ÇÖZÜLMEMİŞTİR'

Ailelerin, "ben öldükten sonra ne olacak" kaygısının en yüksek boyutta hissedildiği bakımevi sorunu çözülememiştir. Aileler, çaresizlik içinde, otizmli çocuklarını, bakımevlerine göndermek zorunda kaldıkları gün, çocuklarını rehabilitasyon programından yoksun bir kuruma ve eğitimsiz insanların eline gönderdiklerini maalesef biliyorlar. Bu ilgisizliğin sonucunda, bakımevleri, çocukların dört duvar
arasına hapsedildiği ve zaman zaman darp vakalarının görüldüğü, adli süreçlere de yansıyan bir hal almıştır. Binalar dışarıdan güzel görünmekle birlikte içeride yaşananlar bunlardır.

'OTİZMLİ BİREYLERİN SORUNLARI TOPLUMDAN GİZLENMEKTEDİR'

Annelerin yaşamdan kopma eğilimlerini, yer yer teşebbüslerini biliyoruz. Tüm bu koşullar altında ilgili bakanlıkların birimleri sivil toplumla uyum içinde çalışıyor oldukları algısını sosyal medya üzerinden topluma pompalamakta ve gerçeklerin üzerini örtmektedir.

Bir kısım aile, yaşadıkları ekonomik çıkmaz ve içine itildikleri çaresizlik yüzünden, devletten aldıkları engelli maaşı ya da bakım yardımları kesileceği korkusu ile seslerini çıkaramamaktadır. Bu tip sus payları, münferit olayların günübirlik çözümleri, alanda hiçbir gerçek hizmet yaratmayan ve iş yapıyormuş izlenimi veren çalıştaylar, sempozyumlar, hizmet içi eğitimlerle, otizmli bireylerin sorunları
geçiştirilmekte, daha kötüsü toplumdan gizlenmektedir.

Verdiğimiz bu bilgileri, internet üzerinden kısa bir araştırma ile bizzat kişilere ulaşarak teyit edebilirsiniz.

'KATILIMCI VE SAMİMİ YÖNETİM ANLAYIŞI OLMAZSA HAK İHLALLERİ DERİNLEŞEREK DEVAM EDECEK'

2 Nisan Otizm Farkındalık Günü'nü siz değerli basın mensuplarının, gerçek haberlere ulaşmak ve bunu topluma aktarmak için bir fırsat günü olarak değerlendirmesini ümit ederiz. Otizmle ilgili sorunları katılımcı bir bakış açısıyla ve samimiyetle ele alacak bir yönetim anlayışına ihtiyaç duyulduğunu, aksi takdirde hak ihlallerinin derinleşerek devam edeceğini buradan duyurmak isteriz.