Kurtuluş Savaşı’nı planladıysa bundan sonrası içinde planları mevcuttu. Eğitim için kafasında oluşturduğu makro eğitim planını devreye soktu. Böylece bugünün sosyal ve ekonomik yapısının temellerini atılmış oldu. Söz konusu programda o güne kadar müfredatlarda yer almayan Milli Mücadele döneminde bunun zorluğunu yaşadığı konuları müfredata koymuştu. Bu konular neler miydi? Milli Şuuru geliştirme, kendine güven duyma, girişim gücüne üretici fikirlere sahip olma, kendi bünyemize uygun programlar geliştirme gibi bugünkü modern eğitimde hala kullanılan temel ilkeler daha o zaman düşünülmüş ve programa alınmıştı. 1923 ten 1938’e kadar Atatürk Türkiyesi’nde; Ülke nüfusu 12 milyondan 16 milyona çıkmıştır. İlköğretim kademesinde en yüksek artış %352 ile kadın öğretmenlerde ve %323 ile kız öğrencilerde olmuştur. Orta öğretimde öğrenci sayısı %1463, liselerde öğrenci sayısı %2015’lik bir artış göstermiştir

. Yeni açılan okullara baktığımızda ilkokullarda %60, ortaokullarda % 216, liselerde % 226’lik bir artış göstererek büyük yol kat edilmiştir. Kız meslek liselerinde %225’lik bir artış olmuştur. Artık kızlarda eğitim içindedirler. Yüksek öğretim kademesinde de %111 bir artış sağlanmıştır. 1923 yılında yüksek öğrenimde hiç kadın öğretim görevlisi bulunmazken 1938 yılına gelindiğinde 99 kadın öğretim görevlimiz olmuştur. O dönemde eğitimde mucizeler yaşanmış ve ülke ekonomisi güçlenmiş Yeni Türkiye eğitimle birlikte ayakta durmaya başlamıştır. Ülkeleri ayakta tutan, ekonomisini güçlendiren, refah payını arttıran, huzurlu ve mutlu toplum yaratan tek bir gerçek vardır. O da doğru bir eğitim stratejisinden geçmektedir. Hiçbir strateji, eğitim stratejinden önemli değildir.

Ömrünü savaş meydanlarında geçirmiş olan Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözü unutulmamalıdır. “Mutlaka şu veya bu sebepler için milleti savaşa sürüklemek taraftarı değilim. Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır. Hakiki düşüncem şudur: Ulusu savaşa götürünce vicdan azabı duymamalıyım. Öldüreceğiz diyenlere karşı, “ölmeyeceğiz” diye savaşa girebiliriz. Ancak, ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir. “(1923, Adana)