Türkiye asgari hayatların ülkesi olma yolunda tam gaz gidiyor.

İstatistikler ülkede çalışan 10 kişiden 7’sinin asgari ücrete mahkum olduğunu gösteriyor.

Çalışmayan devlet yardımına bakan milyonlarla beraber, Türkiye bırakın orta gelir tuzağını düşük gelirin batağına saplanmış durumda.

Tarkan'dan Cem Yılmaz'a Sezen Aksu'dan Şahan Gokbakar'a bu ülkenin insanı ile abad olmuş tüm sanatçılar boşuna sahneye çıkmıyor.

Türkiye halkının çektiği acı, bu sanatçılara doğrudan yansıyor.

Diğer yanda muhalefet bir arada olmanın ve birlikte yol almanın pratiğini giderek daha da geliştiriyor.

Başta Erdoğan olmak üzere AKP bloku ise her iki gelişmeyi inkar ve küçültme ile gözden düşürmeye çabalıyor.

Tarkan'ın sloganını kendilerine mal etmeleri Erdoğan cenahında hikayenin bittiğinin en önemli göstergesi.  

Aynı şekilde yuvarlak masa da hem Erdoğan hem de AKP için fazlasıyla eğlendirici bir kavram oldu.

Masanın altında HDP’yi arayan iktidar aklının, Kürtleri müttefik kılmak için İmralı’yla flört içinde olması demokrasiyle aralarına koydukları mesafenin neticesi.
 
AKP kendini devletle özdeşleştirerek oluşturduğu düzenin bozulmaması için her şeyi göze almış durumda.

Eğer böyle olmasa PKK ile iş tutuyor diyerek yöneticileri topyekün hapse atılan partiye karşılık, PKK’nın kurucu lideri bir opsiyon ve bir seçenek olarak öne sürülebilir mi?

Demokrasi ile bağı kopuk bir siyaset ile ülkenin iktisadi olarak yaşadığı ağır sürecin göz ardı edilmesi mümkün olabilirdi.

AKP bunun farkında ve demokratik girişim tepki ve oluşumları hiçe sayarak yol almak istiyor .

İBB de yaşanan kaybın mukadder sonunun iktidardan inmek olduğunu biliyor.

Türkiye bir parti devlet sultasına tabi olmuş durumda ve çıkış yolu bulmak bu nedenle zor.

İktidar ülke kaynaklarını tüketmiş olmanın bilinci ile gözünü artık halkın zor zamanlar için ayırdığı varlıklara dikti.  

Fakat zaten zaman öylesine zor ki bu halkın yastık altında altınının falan kalmadığı belli.

Olmayan altınları toplayarak sistemi tedavi edeceği yanılsaması içindeki iktidar içinse ise, hayaller Eldorado gerçekler Yozgat Yerköy.

Türkiye kıstırıldığı köşede giderek daha da içe dönüyor.

AKP ise iktidarda nasıl daha uzun kalabilirim hesabı yaparken, ülkenin geleceğini ipotek altına alacak hamleleri ardı ardına yapıyor.

Döviz kurunun artışına önlem olarak getirilen sistem ülkenin var olmayan muhayyel kaynaklarını kullanarak istikrar vaat ediyor.

Diğer yanda enflasyon canavarların bile korkacağı seviyeye gelmiş durumda.

Erdoğan kendi iktisat bilgisine dayanarak kurduğu yapının çöküşünü, bir başarı hikayesi olarak pazarlıyor.

Kur korumasız köprüler, otoyollar, hastaneler ve tünellerse ülkenin tepesindeki Demokles kılıcı olarak duruyor.

Türkiye 2022’yi Şubat ayı biterken bu özetle tanımlamak mümkün.

Aslında son sürat giden arabanın şarampole devrildikten sonraki hali gibiyiz.

Arabanın şoförü aracın ne kadar sağlam olduğuna inanmamızı bekliyor.

Bu aracın tekrar yola çıkması için hepimizin fedakarlık yapması gerekiyor.

Oysa herkes iyi bilir ki pert araçlar için tek çare trafikten çekmektir.

AKP’nin pert olmuş arabasının gideceğine inanmamız için gösterilen çaba bu arabanın içinde konforla seyahat eden elitler için tek çıkış yolu.

Bunlar Erdoğan’ın dinsel popülizminden duydukları tatmin ile ülkenin hala dönüşebileceğine dair ham hayali kuruyorlar.

Türkiye üzerinden dumanlar tüten kırık dökük AKP arabasının tamiri mümkün olmadığının farkında.

Bunu bir taraftan şarkılarla şiirlerle anlatacak, diğer yanda ülkenin yeni ve taze başlangıç için yol alacağı yeni aracı garajdan çıkacak.

Bu aracın 500 SL Mercedes olması şart değil, bizi yolda bırakmasın, kurallara uysun kafi.