Geçtiğimiz 29 Nisan Suriyeli göçününün başlamasının on birinci yıldönümüydü. Yazı dizimizin ilk yazısında bu göçün AKP iktidarınca nasıl teşvik edildiğinden bahsetmiş; bir sonraki yazının konusu da Afgan göçü olsun demiştik. Şimdi Türkiye'deki ve başka bazı ülkelerdeki Afgan sığınmacılardan ve Afganlar da dahil olmak üzere tüm sığınmacıların emek piyasasındaki durumlarından bahsedelim. 1974'den beri resmi nüfus sayımı yapılamayan Afganistan’ın bugünkü nüfusunun 38 milyon olduğu tahmin ediliyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) verilerine göre 2020'de Türkiye'de uluslararası koruma altında 116 bin 403 Afgan sığınmacı bulunuyordu. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü'nün Türkiye'de yakalanan düzensiz göçmenlere ilişkin uyruk dağılımını yayımladığı tabloya göre Afganlar ilk sırada. Veriler, 2017'de 45 bin 259, 2018'de 100 bin 841, 2019'da 201 bin 437, 2020'de 50 bin 161, 2021'in ilk 6 ayında ise 25 bin 643 Afgan'ın yakalandığını ortaya koyuyor. Yani göç artarak devam ediyor ve şu an ülkemizde yaşayan Afgan sayısı 2020'de UNHCR'nin ilan ettiğinin çok üzerinde.

ÇOĞU İRAN VE PAKİSTAN'DA...
Yine Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği'nin rakamlarına göre 2020'nin sonunda iltica sürecine girmemiş veya bu süreci tamamlamamış yaklaşık 2,6 milyon Afgan sığınmacı vardı. Afgan sığınmacıların yüzde 85'i Afganistan'ın komşu ülkeleri İran ve Pakistan'da bulunuyor. Yine 2020'nin sonlarındaki rakamlara göre Almanya en fazla Afgan sığınmacıya ev sahipliği yapan üçüncü ülke konumunda. Afgan mültecilerin 148 bini, yani genel rakamın yüzde 5,5'i Almanya'da bulunuyor. Avusturya, Fransa ve İsveç, Avrupa'daki Afgan mülteciler için diğer önemli varış noktaları arasında. Avrupa Birliği'nin son raporuna göre, 2021 yılının ilk çeyreğinde AB'de yaklaşık 7.000 Afgan'a kalıcı veya geçici yasal statü verildi. Bunların en az 2 bin 200'ü Yunanistan'da, bin 800'ü Fransa'da, 1000'i Almanya'da ve yaklaşık 700'ü İtalya'da bulunuyor. Genel olarak, Afgan sığınmacıların çoğuna yalnızca geçici kalma hakkı verilmiş olsa da AB'de yasal statü hakkı almış Afganların oranı yüzde 62.

TÜRKİYE'DE KAÇ AFGAN SIĞINMACI VAR?
Uluslararası Göç Örgütü rakamlarına göre Türkiye'de ikamet eden göçmen ve mültecilerin sayısı 3,9 milyon ve bunların yüzde 90'ını Suriyeliler oluşturuyor. 2021'de Türkiye'nin Kabil Büyükelçiliği'ne en az 300 bin kişinin vize müracaatında bulunduğunu dile getiriliyor. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü'nün 12 Ağustos 2021 rakamlarına göre bu yıl 29 bin 118 Afgan düzensiz göçle Türkiye'ye geldi. Bu sayı 2019'da 201 bin 437, 2020'de ise 50 bin 161 idi. 2018'de 100 bin 841, 2017'de 45 bin 259, 2016'da 31 bin 360, 2015'te 35 bin 921, 2015'te 12 bin 249 Afgan Türkiye'de yakalandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 20 Ağustos'ta 2021'de yaptığı açıklamada Türkiye'de 300 bin Afgan göçmenin bulunduğunu söyledi. Yani mevcut durumda Türkiye'de 300 binin üzerinde Afgan sığınmacı bulunuyor.

DÜNYA'DA KAÇ AFGAN SIĞINMACI VAR?
38 milyon vatandaşı olduğu tahmin edilen nüfusunun yaklaşık yüzde 10'u farklı ülkelerde sığınmacı durumunda. Bu yüzde 10'un yaklaşık yüzde 80'inden fazlası da komşu ülkeler İran ve Pakistan'da. Yani, Afganistan nüfusunun yüzde 8'ine yakına mevcut durumda İran ve Pakistan'da yaşıyor. 2020 sonlarındaki rakamlara göre 2,6 milyon Afgan sığınmacı durumundaydı. Bu sayının doğru orantılı ve biraz düşerek arttığını düşünsek bile 4 milyona yaklaşmış olduğunu tahmin edebiliriz. Sığınmacıların, Pakistan ve İran dışında yaşayan bölümünün önemli bir kısmı Almanya ve Türkiye'de yaşıyor. Alman siyasi elitinin iktidardaki sosyal demokratlar ve geçtiğimiz yıl muhalefete düşen Hristiyan Demokratlar dahil olmak üzere tüm kanatları bu göçü yavaşlatmaya çalışıyor. Zira Almanya göçmen emeğinin yoğun olduğu ve bu emek içindeki kalifiye işçi oranını artırmak isteyen bir ülke. Daha Afgan göçünün başladığı ilk günlerde dönemin Almanya Başbakanı Angela Merkel, Bild Zeitung gazetesine verdiği demeçte "Afganistan'da iç siyasi meseleler var. Şu anda Afgan vatandaşların ülkeyi terk edip etmemesi Taliban'a bağlı. Türkiye ile yakın olarak çalışmak zorundayız" demişti.

TÜRKİYE AB'DEN KAÇ PARA ALDI?
Nasıl çalıştılar peki? Merkel Türkiye ile yakın çalışmak zorundayız derken neyi kastediyordu? 2016'da Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında ‘düzensiz göçü’ engellemek adına ‘18 Mart Mutabakatı’ imzalanmıştı. Mutabakat kapsamında AB, Türkiye’ye Yunanistan üzerinden Avrupa’ya gitmek isteyen düzensiz göçmenleri ülkede tutması şartıyla Avrupa Birliği 6 milyar euroluk mali yardım yapacaktı. AB’nin vaatleri arasında Türkiye’nin birliğe üyeliğinin hızlandırılması, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve vize muafiyetinin getirilmesi bulunuyordu. Gümrük Birliği'nin güncellenmesi ve vize muafiyeti talepleri havada kalsa da Türkiye, geçtiğimiz yıllarda ülkede ağırlanan Suriyeli sığınmacılar için Avrupa Birliği’nin yalnızca 3,6 milyar euro verdiği söyledi. Zira, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yaptığı bir açıklamada “AB kalkıyor 350 + 350 milyon euro olmak üzere para yardımı, işte bunun yanında bot silah asker göndermeye hazırız diyor. Ama bizi aldatmaya kalkmayın. 40 milyar doları bu işte harcayan Türkiye, evelallah bir 40 daha harcar” ifadelerini kullanmıştı. Avrupa Birliği Komisyonu’na göreyse birlik Türkiye’ye 4.1 milyar euro gönderdi ve kalan 2 milyar euro da projeler kapsamında verildi.

YÜZDE 97'Sİ KAYITDIŞI
Fakat sığınmacıların AKP iktidarı ve patronlar için esas getirisi, bu da işin önemli bir yönünü oluştursa da AB fonları değil. İstatiklere ulaşmanın daha kolay olduğu Suriyeliler üzerinden sığınmacıların Türkiye emek piyasasındaki durumuna bakalım. Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO), 9 Şubat 2020 tarihli raporunda Türkiye'de çalışma çağındaki 2 milyon Suriyelinin 930 bin kadarının işgücüne katıldığı belirtiliyor. 15-64 yaş aralığındaki Suriyeli erkeklerin yüzde 71’i, kadınlarınsa yüzde 11,2’si çalışıyor. ILO raporuna göre Suriyelilerin yaklaşık yüzde 97’si kayıtdışı çalışıyor Rapor, Suriyelilerin üretkenliğin nispeten düşük olduğu düşük vasıflı işlerde çalıştığını da söylüyor. Şubat 2021 tarihli Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın (TEPAV) İşgücü Piyasasında Suriyeliler Araştırması kapsamında yapılan anket çalışmasında da Suriyelilerin yüzde 93’ü bir meslek sahibi olmasına karşın sadece yüzde 55,8’i bir işte çalıştığını beyan etmiş ve bu kişilerin neredeyse tamamı kayıtdışı istihdam ediliyor. Çalışmadaki Suriyelilerden yalnızca yüzde 2,7’sinin çalışma izni bulunuyor.

PATRONLAR MEMNUN
Bu noktada bir parantez açalım. Biraz Türkiye'de asgari ücret konusundan bahsedelim. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun bu yılın asgari ücreti yayımlanmadan önce yaptığı bir araştırmaya göre "Asgari ücretin yüzde 20 fazlası ve altında ücret alan işçilerin sayısı 9,7 milyondur." Aynı araştırmada, "Bütün ücretli çalışanların yüzde 50’ye yakını bu kapsamdadır. Tüm ücretli çalışanların yüzde 64’ü ise (12,5 milyon işçi) asgari ücretin altı ile asgari ücretin bir buçuk katı arasında bir ücret elde ediyor" deniyor. Yani Türkiye'de işçilerin 3'te 2'si emeklerini patronlara asgari ücret ve asgari ücret bandında bir rakama satabiliyor. Fakat patronlara bu bile yeterli gelmiyor. Her seferinde asgari ücretten rahatsızlıklarını dile getiriyorlar. Enflasyonun ülkeyi esir aldığı bu şartlarda dahi... Daha geçtiğimiz hafta Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir, “Asgari ücret enflasyon karşısında eriyor. İnsanları aç bırakamazsınız. Piyasada tüketim eğilimi de frenlenirse bu enflasyonun yanı sıra durgunluğa ve işsizlik artışına neden olabilir. Bu durum ciddi tehlike barındırıyor. İşletmeler gerektiğinde üç kişi yerine iki kişiyle çalışır ama yanındaki insanların gelir kaybını gücü yettiği oranda telafi eder” demişti. Yani, asgari ücreti artırabiliriz ama bir yandan da işçi çıkarırız, aynı işi daha az kişiye yaptırırız diyerek gerekli mercilere gözdağı veriyordu. Hemen tamamına yakını güvencesiz ve asgari ücretin altında çalışan sığınmacılar patronların asgari ücret uygulamasına çelme takmasına izin veriyor. Emek gücünün bir bölümünü asgari ücretin altına çalıştırabiliyorlar. Suriyeli ve Afgan sığınmacılar hem patronlara ucuz işgücü oluyor hem de AKP iktidarı gerektiğinde AB'ye, özellikle de Almanya'ya 'kapıları açarız' mesajı vererek Almanya'dan kendisine karşı gelecek hamleleri önleyerek siyasi iktidarını uzatıyor. Bu da önümüzdeki haftanın konusu olsun...


* Bu yazı, Toplumsal gazetesinin 34'üncü sayısında yayımlanmıştır...