Fatih Karahan
Türk sinemasındaki diğer toplumsal gerçekçi filmlerdeki sınıf atlama düşünden farklı olarak hayalini gerçekleştirip köylerine dönme isteği vardır Uyanık Ailesi’nin. Aslında traktör hayali de onlar için bir nevi sınıf atlama düşüdür. Köylerine traktörle geri dönecekler ve aile reisi Ökkeş Uyanık'ın kardeşi Cemal Uyanık’ın deyimiyle toprağın kölesi olmaktan kurtulacaklardır. Bu uğurda İstanbul onlar için taşı toprağı altın bir şehirdir ancak hayalleri olan traktöre kavuşmaları için bir araç vazifesi görecektir. Tüm aile bunun bilinciyle İstanbul’a gelir. İstanbul’a gelir gelmez şehrin tabelasına oğlu Mehmet’e tebeşirle kendilerini de ekleten Ökkeş, amcası Salih’in yol göstermesiyle traktörün ilk taksitini öder, bir gecekondu bulur ve halde işe girer.
Eşi Fatma, kardeşi Cemal ve oğlu Mehmet de kendilerine göre işler bulurlar. Ancak para kazanma hırsı hepsinin gözünü zamanla kör edecek, tüm aile İstanbul’un yaşam şartlarına ayak uydurarak kimliklerini kaybedecek ve parçalanacaktır. Traktör hayaline yaklaştıkça İstanbul, Uyanık Ailesi’ni parça parça yutmaya başlayacaktır. Filmin sonunda da hem hayali hem de ailesi elinden kayıp gitmiş bir Ökkeş Uyanık ve onun isyanı kalır geriye.
Sosyolojik ve psikolojik olarak her açıdan incelenmesi ve üzerine düşünülmesi gereken zamanın ülke şartlarında reklamı iyi yapılamamış ve dönemin taşradan şehre göç olgusunu en iyi işleyen nadide bir film.
İlk defa izleyecek olan ve tekrardan izleyecek olanlara keyifli seyirler.