Hakan Yurdanur

Yaşamımız için olmazsa olmazlarımız tek tek elimizden alınmakta. Buna karşı mücadele eden ekoloji hareketlerini sınırlayan (bazen de başlamadan bitiren) etkilenmeler söz konusu. Bunları maddeler halinde, kısa da olsa incelemeye çalışalım.

1- Ekoloji hareketi ile işçi sınıfı mücadelesi arasında organik bir bağ ve geçişkenlik yok. İşçi sınıfı mücadelesi ekolojik harekete mesafeli. Ekolojik hareket için de durum aynı. Bugün birçok sendikanın ekolojik mücadeleye dair elle tutulur yol haritası yok. Artı bunu yapmak için çabalarıda yok. Bugün kapitalizmin "ya iş – ekmek ya da doğa" tercihine zorlaması bir taşla birden fazla kuş vurmayı istemesinden kaynaklı. Olayın özünü gören gözler için durum net; hem sınıfın çıkarları hem de ekolojik mücadele birbirinden bağımsız değildir, olamaz da. Ekonominin toplum ve doğayı işgaline karşı, toplumsal ve ekolojik hareketler birlikte ekonomiye karşı çıkmalı.

2- Ekolojik hareketlerin büyük çoğunluğu yerelle sınırlandırılmış durumda. Elbette mücadele olduğu yerden, yerelden başlamalı oradan yükselmeli. Köyden ilçeye, ilçeden şehre oradan tüm ülkeye, ortak alanı kullanan çevre ülkelere yayılmalı. Biliyoruz ki hiçbir mücadele sınırlı alanda kalarak başarılı olamaz, olamamıştır da. Yazlık sitelerinde bu konudaki eylemleri önemlidir fakat yukarıda söylediğim yerelde sıkışmanın bir parçasıdır. Yazlığı kurtarmak ekolojik hareketin kendisi değildir.

3- Ekoloji mücadelesi salt hukuki bir mücadele değildir ve ona indirgenemez. Bazı durumlarda hukuki yollara başvurmak, yürütmeyi durdurmak, dilekçe yazıp imza toplamak gerekebilir. Fakat bunlar ana yaklaşımı değiştirmemeli. Hukuki mücadele bir koldur ama vücudun tamamı değildir. Doğaya saldırı sınıfsaldır ve bu anlamı ile politiktir. Politik saldırıya hukuki yolla karşı konulamaz. Ancak politik karşı duruşla bu mümkündür. Hukuki karşı çıkış ancak bu politik eylemin bir parçası olabilir, geneli değil.

4- Ekolojik mücadelenin teknik / mühendislik / mimarlık hesaplamalara indirgenmesi, oradan alınacak rakamlarla hareketin yönlendirilmesi söz konusu olabiliyor. Kapitalizmde teknik taraftır, egemenin elinde bir silahtır. Tekniğe değil ama onun fetişleştirilmesine, kimin için kullanıldığına iyi bakmak gerek diye düşünüyorum. Bir derenin, gölün o yöre halkına olası zararları hesap edilmeli erken önlem alınmasını sağlamalı. Bunlar yapılması gereken mücadelenin ana unsuru değil, yardımcı elemanları olmalı .

5- Ekolojik mücadeleyi yürüttüğünü savunan örgütlerin, sivil toplum kuruluşlarının bir çoğu ABD ve AB den maddi destek almakta. Bir kere ABD ve AB de yapıları gereği merkez emperyalist ülkeler ve finans oligarşisinin üsleri. Ellerinde tuttukları sermayeninde yeni alanlar bulmasını, genişlemesini, fazladan değer yaratmasını istiyorlar. Bu anlamda da çevre ülkelerde önlerine çıkacak engelleri finansal desteklerle yörüngelerine oturtmayı amaçlıyorlar. AB ve ABD desteği almış yukarıdan aşağıya örgütlenmiş bu yapılarda ne tabanı ne de ekolojik mücadeleyi temsil edemiyorlar. Kapitalizmi yeşile boyamak içinde ellerinden fırçayı düşürmüyorlar.

6- Bir köyde, kırsal bir alanda yağmaya talana yıkıma karşı duran insanların ağzından çoğunlukla şu nakarat düşmüyor “biz siyaset yapmıyoruz. Toprağımızı, akarsuyumuzu, ovamızı, dağımızı savunuyoruz, burda siyaset yok.” Ekolojik mücadeleyi sınıflar üstü, politika dışı gösterme ve görme anlayışı aslında kapitalizmin özünden kaynaklanan ekolojik yıkımları gizleme, üstünü örtme çabasıdır. Olayın asıl nedenini görme kaybıdır. Ekolojik mücadele başından sonuna kadar sınıfın içinde, sınıfla birlikte politik bir harekettir.

7- Bir bölgede ( örneğin bir köyde ) maden arama faaliyeti için eleman arayan şirket o yörede yaşayan yoksullaşmış, mülksüzleşmiş, proleterleşmiş köylüleri işe alıyor. Böylece o yöredeki mücadele içinde çatlaklar oluşmasına neden oluyor. Kapitalizmin tarımı yok etmesi sonucu proleterleşen köylü derin bir ikilemle karşı karşıya kalıyor. Ya iş bulup karnını doyuracak ya da işi reddedip ekolojik yıkıma karşı duracak. Bu ikilem sınıf hareketi ile ekolojik hareketin bir araya gelememesi sonucu çözümsüz kalmaya devam ediyor.

8- Bugün ekolojik mücadelenin tam olarak anlatılamaması, kavranamaması, bilince çıkarılamaması sorunu yaşanıyor. Ekolojik mücadeleyi kuşlar böcekler börtü çiçekler olarak gören büyük bir çoğunluk var. Diğer yandan bu anlatma işini kendisine meslek edinmiş, herşeyi bilen uzman ekoloji mücadelesi profesyonelleri var. Hangi mücadelede uzman, profesyonel varsa ondan uzak durmak gerektiğine inanıyorum.

Eko-sosyalist bakış açısı insanlığın geleceğine uzanan yolda belirleyici çıkış önerileri sunuyor. Bu anlamıyla ekolojik mücadele yürüten örgütlerin eko – sosyalist düşünceye yakınlıkları / uzaklıkları çok belirleyici. Köprüden önceki son çıkışa geldiğimiz bu şartlarda hızlıca bir şeyler yapabilmek için vakit daralıyor.