Toplumsal Haber Merkezi

COVID-19 pandemisi sürecinde Türkiye’deki yanlış sağlık politikaları, verilerin gizlenip halka açıklanmayışı tüm çıplaklığıyla ortaya çıktı. Ortaya çıkanlar sağlık sistemindeki kriz daha da derinleştirdi. Sağlık Bakanlığı, COVID-19 ile mücadelede, toplum ve sağlık emek-meslek örgütleriyle işbirliği içinde olmayı ise halen reddediyor. Veriler sağlık çalışanlarıyla ve toplumla şeffaf bir şekilde paylaşmıyor, salgın mücadelesi değil adeta bir algı mücadelesi yürütülüyor. Bunun sonucu olarak da pandeminin ülkemizde daha az hasta ve daha az ölümle atlatılması sağlanamıyor.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi de "pandemi döneminde şeffaf olmayan Sağlık Bakanlığı’nın, en azından aşı uygulamalarında şeffaf olması gerekliliğinin hayati önem taşıdığını bir kez daha vurgulamak isteriz" dediği bir açıklama paylaştı. Koruyucu sağlık hizmetlerinin temel araçlarından olan aşının ne kadar sürede, kaç doz, öncelikle kimlere yapılacağının; aşılama ile ilgili programlarının olup olmadığının hızla toplumla paylaşılması istenen açıklamada "Salgınla baş etmek isteniyorsa aşının toplumun tüm kesimlerinin ulaşabildiği ücretsiz bir hak olduğu unutulmamalıdır. COVID-19 aşısının süreci, influenza aşısındaki gibi kötü yönetilmemelidir" denildi.

BEŞ MADDEDE UYARI VE ÖNERİLER
Sağlık Bakanlığı'nın, aralık ayı içerisinde 50 milyon adet olarak temin edeceğini açıkladığı aşının Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu onayından sonra toplumda uygulayacağını hatırlatan TTB, "Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu’nun 2.12.2020 tarihli toplantısı sonrası, aşılar ve ülkemizdeki aşılama süreçleri ile ilgili yapılan açıklamaya rağmen kamuoyunda belirsizlik sürmekte, tarafımıza çok sayıda yazılı ve sözlü soru iletilmektedir" ifadeleri kullanıldı.

Bu değerlendirmeden sonra aşı uygulamasıyla ilgili uyarı ve önerilerini beş maddede açıklayan TTB Merkez Konseyi, "Türkiye’de uygulanacak olan her aşıyı da toplum sağlığı adına inceleyeceğimizin ve toplumu bilgilendireceğimizin altını bir kez daha çizmek isteriz" hatırlatması da yaptı.

TTB Merkez Konseyi'nden gelen değerlendime devamla şöyle:

Öncelikle belirtmeliyiz ki Türk Tabipleri Birliği, her zaman halk sağlığının korunması için bilimi, koruyucu hekimlik ve iyi hekimlik değerlerini savunur. Bugün karşı karşıya olduğumuz COVID-19 pandemisi mücadelesinde toplum sağlığının korunması açısından aşının en başat çözüm olacağı da açık bir bilimsel gerçeklik olarak görünmektedir. Ülkeler, Dünya Tabipler Birliği Helsinki Etik Bildirgesi’nin belirlediği etik ilkeler çerçevesinde, bağımsız kuruluşların aşı ruhsatlandırma çalışmalarına uygunluk verebilmektedir. Ancak, şu ana kadar uluslararası bağımsız denetleyici kuruluşlar tarafından ruhsatlandırılmış ve klinik deneme dönemini bitirmiş bir aşı çalışması bulunmamaktadır.

Bu nedenle aşağıdaki uyarı ve taleplerimizi başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere basın ve tüm kamuoyuyla paylaşma gerekliliği duyuyoruz:

  1. Pandeminin başından bu yana aşı konusunda yapılan çalışmalar biyoteknoloji ve informatik teknolojilerin gelişmeleriyle geçmişe göre daha büyük bir hızla yapılmakta; çalışmaların klinik öncesi ve klinik deneme safhaları kayıt altına alınmakta; belgelendirmeler güvenilir ve bağımsız olan değerlendirme/onaylama kuruluşları tarafından yerine getirilmektedir. Bu kapsamda üretilmiş ve ruhsatlandırılmış olan bir aşıya, güven duyulacaktır.
  2. Sağlık Bakanlığı’nın şeffaflıktan uzak tutumu; aşı olmaya yönelik endişe ve belirsizlik yaratan her türlü söylem ve uygulaması, halk sağlığı açısından risk oluşturacaktır.
  3. Türk Tabipleri Birliği olarak aşıların hangi ülkede üretildiğinin, üreten firmanın hangisi olduğunun bir önem taşımadığını kamuoyuna buradan bildiririz. COVID-19 aşısının bizler için önem taşıyan yanı bilimsel ve etik kurallara uygun ruhsatlandırılmış olması; tüm dünyada ve Türkiye’de toplumun tüm kesimlerine eşit ve adil bir şekilde ulaştırılmasıdır.
  4. Aşının AR&GE çalışmalarından ruhsatlandırılıp sunulmasına, soğuk zincirle taşınmasından dağıtımı yapılarak uygulanmasına kadar her basamağı gündelik politikanın, rekabetin ve ticaretin konusu dışında tutulmalıdır. Bu bağlamda, Sağlık Bakanlığı’nın herhangi bir COVID-19 aşısı için önceden anlaşma/sözleşme imzalaması, bir kamu kurumu olan Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu üzerinde de siyasi baskı nedeni olmamalıdır.
  5. Sağlık Bakanlığı, aşıların ruhsatlandırma süreçlerini; etkili ve güvenli olduklarına ait belgeleri, kamuoyuyla, basınla ve emek-meslek örgütleriyle şeffaf bir şekilde paylaşmalıdır.

Kamuoyuna basın aracılığıyla buradan sesleniyoruz: Türk Tabipleri Birliği olarak Dünya Sağlık Örgütü’nün listesinde yer alan 219 adet COVID-19 aşısı adayının, AR&GE çalışmalarını, klinik deneme aşamasına geçenlerin faz çalışmalarını ve ruhsatlandırma aşamalarını büyük bir titizlikle takip ediyoruz. Bazı ülkelerde Acil Durum Kullanım İzni ile aşının uygulanmasını da bilimsel ve etik yönüyle takip etmekteyiz. Türkiye’de uygulanacak olan her aşıyı da toplum sağlığı adına inceleyeceğimizin ve toplumu bilgilendireceğimizin altını bir kez daha çizmek isteriz. Toplum sağlığı bizim birinci önceliğimiz ve sorumluluğumuzdur.

Türk Tabipleri Birliği olarak, Sağlık Bakanlığı’nı nasıl bir COVID-19 aşı politikası izleyeceği ile ilgili kamuoyunu bilgilendirecek bir toplantı düzenlemeye; bilim insanlarının talep ettikleri verileri paylaşmaya; aşı uygulamalarında her açıdan şeffaf olmaya çağırıyoruz. Sağlık Bakanlığı’na sesleniyoruz: COVID-19 salgınında verileri şeffaflıkla paylaşmadınız ve kamuoyunu yanılttınız. Bu nedenle aşılamanın yaygınlaşması bundan sonra verileri şeffaflıkla paylaşmanıza ve toplumda sarsılan güveni onarmanıza bağlıdır. Sağlık gibi aşı da toplumun tüm kesimlerinin hiçbir bahaneye yer vermeyecek şekilde ücretsiz yararlanacağı bir haktır.