Sonda diyeceğimizi başta diyelim: Eğer, AKP Lideri Erdoğan’ın ikide bir hakaret ettiği o tek parti devri olmasaydı, bugün Ayasofya’da ezan seslerini değil çan seslerini duyacaktınız.

Eğer o küfrettiğiniz tek partiyi kuranlar olmasa idi, Tayyip Erdoğan ne başbakan olabilirdi ne de cumhurbaşkanı.

Tek parti CHP yeni bir devlet kurmasaydı, bu Erdoğan o sarayların yanından bile geçemezdi; orada hademe bile olamazdı. Çünkü, çok sevdiği Osmanlı, saraya asla Türk-Müslüman ailesinden birisini sokmazdı.

Şu an Erdoğan ailesinin ve AKP’lilerin tepe tepe kullandıkları, nimetini tıka basa yedikleri bu düzeni işte o tek parti yönetimi kurdu.

Tek partinin kurduğu bu devletin nimetlerini yemekle kalmıyorlar, bir de arkalarından küfrediyorlar.

Hem yiyorlar hem ağlaşıyorlar…

Böyle nankörlük yeryüzünde görülmüş değildir.

BEYAZ ATLA GELEN ADAM
Bugün Ayasofya’yı yeniden fethetmiş havaları veren bu yalancı kahramanlara bazı tarihsel gerçekleri hatırlatalım:

Tarih 29 Mayıs 1453: Sultan 2. Mehmet, görkemli bir atın üstünde Kostantinopolis’e giriyor. Atının gemini sağdaki ve soldaki birer yeniçeri tutuyor. Ve bu dünya başkenti Konstantinopolis artık bir Türk kenti oluyor. Adını da tek Parti yönetimi resmen İstanbul yapıyor.

Tarih 8 Kasım 1919: Fransa’nın İstanbul işgal kuvvetleri komutanı General Franched d'Esperey, 1919'un 8 Kasım'ında, şehri fetheden bir kumandan havasında, 21 pare top atışıyla Sirkeci’den İstanbul’a çıkıyor. Şehri Fatih Sultan Mehmet gibi fethettiğini göstermek için burada bir ata biniyor. Sağında ve solundaki Fransız askerleri, Fatih Sultan havasındaki işgalcinin atının gemini tutuyor. Tünel üstünden Beyoğlu’na çıkıyor. Ermeniler ve Rumlar onu çılgınca alkışlıyorlar. İstiklal Cadesi’nde çanlar çalınıyor. Türkler, tarihteki en derin matemlerini yaşıyorlar.

Dolmabahçe Sarayı’ndaki Osmanlı Padişahı Vahdettin ve adamları bu manzarayı sadece seyretmekle yetiniyorlardı. AKP’lilerin çok sevdiği İskilipli Atıf Hoca, Şeyhülislam Mustafa Sabri gibi saltanata hizmet eden din adamları bu işgale kılıf aramakla meşguldürler. Yunanlıların İzmir’i işgal eden ordusunu, “Padişah efendimizin ordusu!” diye aklayanlar bunlardır.

Bu ekip, kısa bir süre sonra düşmana karşı silahlı direniş başlatacak olan Mustafa Kemal ve arkadaşlarını, “dinsizler, kâfirler, komünistler!” diye kötüleyecekler ve idam edilmeleri için fetvalar düzenleyeceklerdir.

TEK PARTİ KOVDU
Peki, İstanbul’u Müslümanlardan kurtarma gösterisi yapan bu adamı ve İngiliz işgal kuvvetlerini bu şehirden kim kovdu?

Tayyip Erdoğan mı?

Padişah Vahdettin mi?

İskilipli Atıf Hoca mı?

İşgalci düşmanı İstanbul’dan atan kahraman, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür.

Yani, kiliseye çevrilecek olan Ayasofya’yı Haçlı ordularının elinden o kurtarmıştır.

Mustafa Kemal olmasaydı, İstanbul bir Rum şehrine dönecek, Ayasofya’da çan çalınmaya başlanacaktı.

İşte bu yüzden de gizli Rum çocukları, gizli İngiliz-Fransız çocukları Atatürk’ü hiç sevmezler. Ona, taştan adam, put diye küfrederler.

Atatürk’e doğrudan laf söyleyemeyen siyasetçi tayfası ise “tek parti zulmü!” yalanı ile ona hakaret ederler.

MUHTAR BİLE OLAMIYORDUN
Tek parti dedikleri CHP; 4 Eylül 1919’da Sivas kongresinde kurulmuştur. Burada alınan karar, Haçlı işgaline karşı direniş ve bağımsızlıktır.

Tek parti demek, “Ya istiklal ya ölüm!” demektir.

Tek parti demek, düşmanla işbirliği yapan hain padişaha ve halifeye karşı savaşmaktır.

Tek parti demek, yeni ve bağımsız bir devlet kurarak o devleti dünyanın saygın ülkeleri arasına sokmaktır.

Tek parti demek, sıradan ailelerin çocuklarına bile milletvekili, başbakan, cumhurbaşkanı olma yolunu açan demokratik bir düzen demektir.

Tayyip Erdoğan, tek parti dönemine saldırarak aslında kendisini şu anki koltuğuna taşıyan sistemi yıkmaya uğraşmaktadır.

O CHP olmasaydı bu devlet olmayacaktı efendiler!

***

Üstüne üstlük, o CHP olmasaydı, Tayyip Erdoğan muhtar bile olamayacaktı. Hatırlayın, hatırlayın: 2002 Kasım’ındaki genel seçimde AKP yüzde 34,5 oyla tek başına iktidar oldu, hükümet kurdu.

Ama Tayyip Erdoğan ne bakandı ne de başbakan… TBMM’ye giremiyordu.

Çünkü seçilme hakkı yoktu. Muhtar bile olamıyordu.

İşte bugün Erdoğan CHP’nin arkasından hakaretler yağdırıyor ya. O CHP, Erdoğan’ın önünü açmak için TBMM’de AKP ile işbirliği yaptı. CHP desteği sayesinde 2003 yılında Anayasa değiştirildi. Yüksek yargı bu kararı bozdu. CHP; AKP ile işbirliğini devam ettirdi anayasayı Erdoğan için değiştiren o kararı ikinci kez çıkarttılar, karar da böylece kesinleşti. Tayyip Erdoğan’ın milletvekili ve dolayısıyla da başbakan olmasının önü açıldı. Geldik bugüne…

Peki kim kötü?

Tayyip Erdoğan ve propagandacılarına göre CHP kötü…

Belî hünkârım! CHP kötü olmasa yolunuzu açar mıydı? Milletvekilliği, başbakanlık, cumhurbaşkanlığı, tek adamlık; bunca servet ü sâman ,bunca debdebe ve elbette ki bunca sıkıntı… Hepsi tek parti yüzünden oldu. Tek Parti olmasa, bu işleri yapmasa da sen Rize’deki kulübende mutlu mutlu yaşasan ne hoş olurdu değil mi?