24 Kasım deyince herkesin aklına öğretmenler günü gelmektedir. Öğretmenler Günüde Dünya’da farklı tarihlerde, ülkemizde farklı bir tarihte kutlanmaktadır.

Dünya Öğretmenler Gününün 5 Ekim olarak kutlanmasının nedeni; 1966 yılında Paris’te gerçekleşen “Öğretmenlerin Statüsü Hükümetler arası Özel Konferansı” nın sona erip UNESCO temsilcileri ile ILO tarafından “Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi”ni oybirliği ile kabul edilişinin yıldönümüdür. UNESCO tavsiyesiyle Öğretmenler Günü pek çok ülkede 1994’ten beri her yıl 5 Ekim günü kutlanıyor.

Ülkemizde 24 Kasım olarak kutlanmasının nedeni ise; 24 Kasım 1928, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün "Millet Mektepleri’nin Başöğretmenliği"ni kabul ettiği gündür. Bakanlar Kurulu, Atatürk’e "Millet Mektepleri Başöğretmenliği" unvanını 11 Kasım 1928’de yaptığı toplantıda vermiş ve bu unvan, 24 Kasım’da Millet Mektepleri Talimatnamesi'nin yayınlanması ile resmileşmişti.

Atatürk'ün 100. doğum yıldönümü olan 1981'de, "başöğretmen" olduğu günün ülke çapında Öğretmenler Günü olarak kutlanmasına karar verildi.

Türkiye’de 1981'den beri, her yıl 24 Kasım, Öğretmenler Günü olarak kutlanıyor.

Her 24 Kasım’da ülkemizde bir günde olsa herkes öğretmelerden bahseder. Herkes geçmişteki onda iz bırakan öğretmeni hatırlar. Çünkü bizlerin anne babamızdan sonra eşit olarak sahip olduğu birde öğretmenlerimiz vardır. BU HAYAT TA HERKESİN BİR ÖĞRETMENİ VARDIR. Biz öğretmenlerin de bir sürü çocuğu…

Biz öğretmenlerin tek bir beklentisi vardır. O da SAYGI…

Öğretmenlik ne kadar meslek tanımlarının içinde yer alsa da öğretmenlik yürek işidir. Çok dile gelen bir söz vardır. Hiç bir öğretmen evinden çıkarken işe gidiyorum demez okula gidiyorum der. Bugün anne baba olmanın nasıl maddi bir karşılığı yok ise öğretmenliğinde maddi bir karşılığı yoktur aslında. O yüzden biz öğretmenler ne yaşarsak yaşayalım sınıfımızdan içeriye girdiğimizde her şeyi o kapattığımız kapının ardında bırakıp tüm enerjimizle geleceğimiz olan çocuklara ne kadar faydalı olabiliriz diye mücadele ediyoruz. Bir ülkenin kalkınabilmesi bir ülkenin refaha kavuşabilmesinin eğitimden geçtiğini Kurtuluş Savaşı ’nın en zor zamanlarında, düşmanın Eskişehir’e, Afyon’a saldırdığı dönemde 15 – 16 Temmuz 1921’de Ankara’da bir araya gelmiş Muallimler birliğinin toplayan Mustafa Kemal Atatürk “En önemli, en esaslı nokta eğitim meselesidir. Çünkü eğitim bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüce bir toplum halinde yaşatır ya da bir milleti esarete ve sefalete terk eder.” diyerek eğitime verdiği önemi bize göstermiştir. O yüzden biz öğretmenler; yılmadan, usanmadan Başöğretmen olarak kabul ettiğimiz bu ülkenin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK’ün eğitim için savaştığı şu ilkelerden;

1-En Önemli Kalkınma Gücü Eğitimdir

2- Eğitimimiz Millî Olmalıdır

3-Eğitimimiz Bilimsel Olmalıdır

4-Eğitimimiz Uygulamalı Olmalıdır

5-Eğitimimiz Gerçekçi Olmalıdır

6-Eğitimimizde Birlik Sağlanmalı ve Eğitimimiz Lâik Olmalıdır

7-Eğitimimiz Karma olmalıdır

8-Eğitimimiz Modern Fakat Dipislinli Olmalıdır

9-Eğitimimizde Fırsat Eşitliği Sağlanmalıdır

Asla vazgeçmeyerek, bu ülkeyi hak ettiği yere getireceğimize olan inancımızla mücadele etmeye devam edeceğiz.

Biz Cumhuriyetin öğretmenleri Başöğretmen ATATÜRK’ÜN izinde, yaktığı meşaleyi karanlıkları aydınlatarak elden ele taşımaya devam edeceğiz.

Ve Şu sözünü hiç unutmayacağız ve kimseye de unutturmayacağız.

Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet, henüz bir millet adını alma yeteneğini kazanamamıştır.