Bak…

Tacizden söz etmiyoruz…

Mobbing de değil söz konusu…

Lakkadanak cinayetten söz ediyoruz. Hani 8 Mart da geldi çattı ya; gündemi bi süre meşgul edecek olan kadına uygulanan şiddetin üst aşaması kadın cinayetinden…

Hiç sağa sola dolaşmadan haberi ilk duyulduğunda kararın ne olacağı kestirilen bir olaya göz atacağız. Hani vardı ya yükseköğrenim sürecini rahat geçirmek için AKP'li Milletvekili Şirin Ünal’ın evinde çalışırken ölen kız…

Kendisinin katili olan 23 yaşındaki güzel Özbek kızı Nadira Kadirova’dan söz ediyoruz. Bu kız yukarıda adı yazılı milletvekilinin evinde kendisi tarafından öldürüldü. Milletvekilinin silahıyla kendisini öldürdü. Orda burda yer alan fotoğraflarını görünce, bu kızın herkesin içinde kahkaha atacak kadar neşeli ve hayat dolu olduğunu anlıyorsun. Bir de gençliği var tabi.

Şimdi bana Bülent Arınç’ı hatırlattı. Hani var ya yine AKP'li, şu "Kadınsa o da iffetli olacak. Herkesin içerisinde kahkaha atmayacak" diyen. Neyse, burda bırak kahkahayı, kızın kaderi gülmemiş bile…

Kız, 23 yaşında kendisiyle ne sorun yaşadıysa, AKP'li milletvekilinin tabancasıyla Nadira’nın katili olmuş.

Nerede?

İş yerinde…

Bak işte… Şimdi de Cübbeli geldi aklıma…

Hani şu AKP destekçisi, “Kadınların erkek ortamında çalışması gibi bir fesat varken böyle bir memleket düzelir mi?” diyen hoca…

Milletvekilinin evi, kendisini öldüren kızın iş yeri… Memleketin düzelmesine bi katkısı olur muydu bilinmez ama, kız hayatta olurdu…

Kız, belli ki profesyonel bi katil…

Nadira’yı öldüren silah üzerinde parmak izi bırakmamış…

Dahası, olayı inceleyen kriminal daire raporunda da Özbek kızın öldürdüğü Nadira’nın elinde atış artığına rastlanmamış…

23 yaşında genç bir Özbek kız okul masraflarını çıkartabilmek için çalıştığı AKP'li milletvekilinin evinde ölüyor. Diyorlar ki kendi kendini vurdu.

Hava kuvvetlerinde birçok kademede görev alan bir askerlik geçmişi olan milletvekili, ateşli bir silahın ne kadar tehlikeli olduğunu bilmediğini söylese kim ne diyebilir!.. Bilmeyebilir. Zaten onun için olacak ki, evde daha önceden yok olan silahın ortaya çıkması için büyük bir çaba göstermemiş. O zaman polisi çağırıp hanedeki herkesi gözaltına aldırsaydı, kız kendisinin katili olmaz, cinayet işlenmezdi.

Karmaşık gibi görünse de değil valla… Biraz daha anlaşılır olsun diyorsan; olsun…

Gerekli resmi işlemler beklenmeyen bir hızla tamamlandıktan sonra kızın cansız bedeni, son sürat memleketine gönderilmiş. Sanki, bi durum olursa ‘Biz sağlam gönderdik, siz bozmuşsunuzdur’ diyebilmek için…

Geçtik bu varsayımı…

Savcılık takipsizlik kararında şöyle bi şey demiş; ‘daha önceden alarak odada sakladığı Baretta marka silahı...

Hangi daha önceden, bunu da AKP'li milletvekili bilir. Bir saat önce de olsa bulmak için gerekirse polisten yardım istemeliydi; silah bu oyuncak değil…

Yine savcılığın verdiği takipsizlik kararında; ‘silahta parmak izinin çıkmamasının o sırada elinin terlemesi nedeniyle olabileceğini, atış artıklarının tespit edilmemesini ise mermi kovanının silahta takılı kalmasına’ bağlanmış.

Ne kaa güzel rastlantılar. Hem de peş peşe…

Kızın elinin de terleyeceği tutmuş. Milletvekili olması pek de önemli değil, silah sahibi herkes onlarca mermi tüketir zevk için. Acaba Baretta gibi tanınan ve tutulan bu silah daha önce de ateş ettikten sonra namluda kovan bıraktı mı!..

Dahası...

Silahta parmak izi çıkmaması o sırada elin terlemesi nedeniyle olabilecekse, kesin bi kanı yok demektir. Yani, olmayabilirmiş de…

Hukukçular bilir;

Savcılık ‘takipsizlik’ kararı verip olayı ve dosyayı kapattı diye bu kız her daim kendisinin katili olarak mı anılır, bir gün bu dosya kapağı olay takip edilmek üzere açılır mı…

Siyasetçi kadını güldürmez,

Tarikatçı kadını çalıştırmaz,

Ne mutlu ki;

Siyasetçi, kadın öldürmez!