Toplumsal Kültür Sanat
Geçen hafta beyin kanaması nedeniyle Antalya Kumluca’da özel bir hastanede tedavi altına alınan yönetmen Erden Kıral, dün yaşamını yitirdi.
Ünlü yönetmenin vefat haberini DİSK’e bağlı Sinema Emekçileri Sendikası (Sine-Sen), sosyal medya hesaplarından şöyle duyurdu:
Hakkâri’de Bir Mevsim, Kanal, Bereketli Topraklar Üzerinde ve daha birçok filmin yönetmenliğini yapan Erden Kıral, beyin kanaması sebebiyle tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Başımız sağ olsun…
ÇARŞAMBA GÜNÜ TOPRAĞA VERİLECEK
20 Temmuz Çarşamba, sabah saatlerinde Atlas Sineması’nda sinemacıların katılımıyla anma töreni yapılacak.
Teşvikiye Cami’nde kılınacak öğle namazından sonra Aşiyan Mezarlığında toprağa verilecek.
ERDEN KIRAL KİMDİR?
İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Seramik bölümü mezunu olan Kıral, Gerçek Sinema, Çağdaş Sinema ve Güney dergilerinde sinema yazıları yazdı ve editörlük yaptı. Vatan gazetesinde ve 7. Sanat dergisinde “3. Dünya Sineması” ile ilgili araştırmaları yayımlandı. Üniversitede okurken, Yılmaz Güney, Bilge Olgaç, Osman Fahir Seden gibi yönetmenleri asistanlığını yaptı. 1968 yılında “Kumcu Ali Yaşar” adlı filmle yönetmenliğe başladı. “Bereketli Topraklar Üzerinde” ile Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde en iyi yönetmen seçildi. 1982’de çektiği “Hakkâri’de Bir Mevsim” filmi 1983 Berlin Film Festivali Gümüş Ayı Ödülü’nü kazandı.
“Kanal”, “Ayna”, “Av Zamanı”, “Mavi Sürgün”, “Avcı” ve “Vicdan” gibi filmlere imza atan Kıral, 1984’ten beri üyesi olduğu Berlin Akademie der Künste’nin Sinema bölümünün kurucuları arasında yer aldı. “Yolda” filmi 2005 yılında Harvard Üniversitesi Sinemateki’ne kabul edildi. İzmit Rotary Klübü Aviva, Adana Film Festivali, Uluslararası İstanbul Film Festivali ve Beykent Üniversitesi’nin “Yaşam Boyu Başarı” ve “Onur” ödüllerini aldı. 2009 yılında 4. Köyceğiz Film Festivali tarafından “Onur Ödülü”ne layık görüldü.
'BÖYLE FİLMLER KOLAY KOLAY YAPILAMAZ, O RUH YOK ARTIK'
Erden Kıral, 2019'da verdiği son röportajlarından birinde şöyle konuşmuştu:
Böyle filmler bir daha kolay kolay yapılamaz çünkü o ruh yok artık. Yılmaz Güney, 'Yol'la Türk sinemasına yurt dışı kapısını araladı. Ben de bu filmimle kapıyı daha da açtım. 80'lerde sinemamız birçok ülkede vizyon görüyordu, seviliyordu. Çünkü toplumsal filmler yapıyorduk. Sinemada gerçekçi olmak önemli. Filmlerle devrim yapamazsınız, sadece var olana itiraz edersiniz. Bugüne kadar sinemada hiçbir ideolojiye bayrak sallamadım, propaganda filmi yapmadım. İdeolojilere bayrak sallayan filmlerin toplum üzerinde etkili olduğuna inanmıyorum. Sinemamda insanı ve toplumu gerçekçi dille anlatmaya çalıştım.
'BEN SETLERDE ÖLMEK İSTİYORUM'
Kıral, 2014'te verdiği bir röportajda sinema tutkusunun ruhunun derinliklerine işlediğini gösteren şu cümleleri kurmuştu:
Biraz ironik olacak ama ben setlerde ölmek istiyorum. John Huston gibi. The Dead isimli filmini çekti ki en iyi filmidir ve setlerde öldü. Buradan kopmak istemiyorum, sinemadan kopmak istemiyorum. Sinemadan kopmak istemeyebilirsiniz ama kendinizi de yenilemeniz lazım. Kendimi yenilemeye çalışıyorum. Şu ayrımı hep yaptım ve arkadaşlara da söylüyorum, teknoloji ilerler ama sanat ilerlemez. Sanat kendi içinde devinir, şekil değiştirir. Biz şimdi Picasso’dan daha mı iyiyiz? Visconti’den daha mı iyiyiz. Hayır. Yeni teknoloji ile şekil değiştiriyor ama sanat ilerlemiyor. Basamak basamak ilerlemiyor ama teknoloji basamak basamak ilerliyor. Yeni teknolojiyi nasıl kullanabilirim de önemli tabii ama teknolojiyi kullanmaktan öte zihin kalıpları çok önemli. Dönemin ruhunu yakalamak lazım. Neden bizim Sürü, Yol, Bereketli Topraklar, Hakkari filmleri hala heykel gibi duruyor, çünkü o dönemin ruhunu yakaladık. Bu dönemin ruhu ne onu yakalamaya çalışıyorum ve kendimi genç tutmaya çalışıyorum. Önemli filmleri izleyerek, neler yapılıyor onları izleyerek… Eski kuşak Türk yönetmenleri sadece kendi filmini izler. Onu da kırmak lazım. Bizim kuşak Sinematek’ten yetişti, bizden sonraki kuşaklar da İKSV’den. Nuri Bilgeler falan İstanbul Film Festivali’nden çıktı. Film izlemek lazım. Zihin kalıplarında dogmatik olmamaya çalışıyorum. Çünkü çok büyük bir ustadan geliyorum ben, Osman Seden’den geliyorum. Osman Seden bana dogmalar yerine, şunu şöyle yap yerine kendi sınırlarımı zorlayacak şeyler verdi, geliştirmem için bütün imkanları verdi bana. Eğer çırağı onun gibi yapmıyorsa o büyük bir ustadır. Ben onun gibi film yapmıyorum ama ondan çok şey öğrendim. Temeli ondan öğrendim, bunların üstüne bir şeyler koyarak bugüne geldik. Genç tutmak lazım aklı da.