Dünya

SDG sıkışırken sahada mezhep kartı: Suriye’de yeni çatışma çıkabilir

Suriye’de Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) silah bırakması ve Şam yönetimiyle bütünleşmesine yönelik sürecin kritik bir aşamaya gelmesiyle birlikte sahadaki dengeler yeniden hareketlendi.

Suriye’de Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) silah bırakması ve Şam yönetimiyle bütünleşmesine yönelik sürecin kritik bir aşamaya gelmesiyle birlikte sahadaki dengeler yeniden hareketlendi. 10 Mart Mutabakatı kapsamında SDG’nin yükümlülüklerini yerine getirmesi için tanınan sürenin sona yaklaşması, örgüt üzerindeki siyasi ve askeri baskıyı artırırken, bu süreçte mezhepsel fay hatlarının devreye sokulduğu görülüyor. Hafta içinde Humus’ta Ali Bin Ebu Talib Camisi’ne düzenlenen ve çok sayıda sivilin hayatını kaybettiği saldırının ardından yaşananlar, Şam karşıtı propaganda ve kışkırtmaların hız kazandığını ortaya koydu.

SDG yönetimi, ademimerkeziyetçilik, sınır kapılarının denetimi ve ayrı silahlı yapıların korunması gibi taleplerde ısrar ederken, Suriye Devleti bu şartları kesin bir dille reddediyor. Ankara ve Şam’ın Suriye’nin toprak bütünlüğüne yönelik ortak tutumuna Moskova da açık destek veriyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 24 Aralık’ta Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani ve Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ile yaptığı görüşmede, Rusya’nın Şam yönetiminin yanında olduğunu vurgulayarak ülkenin egemenliği ve toprak bütünlüğünün korunmasına yönelik taahhüdünü yineledi.

Bu gelişmeler, Astana sürecine benzer yeni bir diplomatik formatın zeminini oluştururken, ABD ve İsrail’in Suriye’nin bölünmesi ve Şam’ın SDG’nin taleplerini kabul etmesi yönünde baskı kurmaya çalıştığına dikkat çekiliyor. Son dönemde özellikle Halep çevresinde SDG bağlantılı terör eylemlerinde artış gözlenirken, 26 Aralık’ta Humus’ta Şiilerin ibadet ettiği Ali Bin Ebu Talib Camisi’ne yönelik bombalı saldırı bölgede tansiyonu daha da yükseltti. Saldırıda sekiz kişi yaşamını yitirirken 18 kişi yaralandı. Ayrılıkçı çevreler saldırının sorumluluğunu Şam yönetimine yüklemeye çalıştı.

Bu atmosferde, ademimerkeziyetçi bir yönetim modelini savunan Yüksek Alevi İslam Konseyi Başkanı Şeyh Gazal Gazal, ülke genelinde meydanlarda gösteriler düzenlenmesi çağrısında bulundu. Gazal, eylemlerin amacının “federalizm, kendi kaderini tayin hakkı ve ülkedeki tüm toplumsal bileşenlerin korunması” olduğunu ifade ederek, bu taleplerin Alevi toplumuna yönelik olduğunu öne sürdüğü “ağır ihlallerin” durdurulması için zorunlu bir çıkış yolu olduğunu savundu.

Gazal, yaşananların “geçici bir olay ya da kontrolsüz bir kaos” olarak görülemeyeceğini belirterek, Alevilere yönelik sürecin sistematik bir imha savaşı niteliği taşıdığını iddia etti. Sivillerin ibadethanelerde, evlerinde ve işyerlerinde hedef alındığını öne süren Gazal, saldırıların kimlik temelli olduğunu ileri sürdü. Uluslararası toplumun sessizliğinin daha fazla ölüm ve yıkıma yol açacağını dile getiren Gazal, köklü ve hızlı çözümler üretilmemesi ve uluslararası koruma sağlanmaması durumunda büyük bir felaket yaşanacağı uyarısında bulundu.

Gazal’ın çağrısından sonra Alevi nüfusun yoğun olduğu Lazkiye, Humus ve Tartus’ta gösteriler başladı. Bu eylemlere, yönetim değişikliğinin ardından silah bırakmayan ve İsrail’in Alevi kışkırtmalarında sahneye çıkan eski güvenlik mensuplarına bağlı bazı silahlı grupların da sızdığı bildirildi. Bu katılımın planlı olduğuna işaret eden gelişmeler, çağrıdan hemen önce yaşanan olaylarla dikkat çekti. Gazal henüz açıklama yapmadan önce, söz konusu grupların hareketlendiği, Lübnan’dan Suriye’ye yasa dışı yollardan girmeye çalışan aralarında eski subayların da bulunduğu 12 kişinin yakalandığı öğrenildi. Tartus’ta görev yapan sınır muhafızlarının da yasa dışı geçiş yapmaya çalışan beş kişiyi gözaltına aldığı belirtildi.

Lazkiye, Humus ve Tartus’taki gösteriler başlangıçta sakin bir atmosferde gerçekleşti. Eylemlerde federalizm yanlısı sloganlar öne çıkarken, Lazkiye ve Ceble’de hükümet yanlısı gruplar da federalizm çağrılarına karşı karşıt gösteriler düzenledi. Bu karşılıklı eylemler sırasında tansiyon giderek yükseldi.

Gerilimin tırmanmasıyla birlikte Tartus’ta kimliği belirsiz kişiler kırsal bir polis merkezine el bombasıyla saldırı düzenledi. Saldırıda iki iç güvenlik görevlisinin yaralandığı bildirildi. Lazkiye’de ise hükümet yanlıları ile federalizm talep eden göstericiler arasında gerginlik yaşandı; güvenlik güçlerine yönelik saldırıların gerçekleştiği, bazı bölgelerde silah seslerinin duyulduğu aktarıldı. İç güvenlik güçleri olaylara müdahale ederek kontrol sağlamaya çalıştı.

Lazkiye Valiliği İç Güvenlik Komutanı Abdulaziz al-Ahmad, yaşananlara ilişkin yaptığı açıklamada, Lazkiye Azhari Kavşağı ve Ceble Ulusal Hastane Kavşağı’ndaki eylemler sırasında eski yönetim dönemine bağlı gruplarla irtibatlı silahlı kişilerin tespit edildiğini söyledi. Ahmad, bu kişilerin güvenlik güçlerine saldırdığını ve havaya ateş açtığını belirterek, bazı personelin yaralandığını ve polise ait araçların zarar gördüğünü ifade etti. Olayların kontrol altına alındığını kaydeden Ahmad, ateş açan bazı silahlı eylemcilerin yakalandığını da açıkladı.

Öte yandan Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), farklı bir tablo çizerek, eylemcilere güvenlik güçleri ile kendilerini “Sivil Barış Komiteleri” olarak adlandıran yönetim yanlısı grupların saldırdığını iddia etti. SOHR, Ceble’de göstericilere kesici aletlerle saldırıldığını, Lazkiye’de ise güvenlik güçlerinin kalabalığa ateş açtığını öne sürdü. Bölgedeki gelişmeler, Suriye’de SDG’nin sıkıştığı bir dönemde mezhepsel gerilimin sahaya sürülerek yeni bir kriz hattı oluşturulduğuna işaret ediyor.

{ "vars": { "account": "G-9KFVFXJPJ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }