Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), 17-18 Ekim tarihlerindeki 10’uncu Olağan Merkez Genel Kurulu’nda seçilen Merkez Yönetim Kurulu görev dağılımını yaptı.
 
Pandemi döneminde bir yandan salgınla mücadele eden bir yandan da sağlık çalışanlarının taleplerini gündeme getiren sendikanın yeni eş başkanları Selma Atabey ve Hüsnü Yıldırım oldu. Hükümetin Covid-19 sürecinde sağlık çalışanlarına yönelik attığı adımları yetersiz bulan SES’in yeni eş başkanlarına göre sağlık çalışanları geride kalan dönemde tükenme noktasına geldi.  

İşte o röportaj:

‘SAĞLIK ÇALIŞANLARINDA TÜKENMİŞLİK VAR’
Duvar'dan Serkan Alan'ın röportaj haberine göre,Pandemi döneminde sağlık çalışanlarına yönelik atılması gereken adımları aktaran SES Eş Başkanı Selma Atabey, “Pandeminin başından beri süreci şeffaf yürütmedikleri için, toplumla paylaşmadıkları için, toplum sağlığını ön plana çıkarmadıkları için, halkın sağlığı yerine sermayenin yanında durmayı tercih ettikleri için yönetemiyorlar” ifadelerini kullanırken, SES Eş Başkanı Hüsnü Yıldırım, “Bu pandemi süreciyle yeterince mücadele edilemediği açık. Hak arama mücadelesinde bunu dile getirdiğimizde, sokağa çıktığımızda da müthiş derecede baskıyla karşılaşıyoruz” dedi. 

Pandemi döneminde sendikanın yeni eş başkanlık görevlerini üstlendiniz. Yeni dönemde sendikada ne tür çalışmalar olacak?

Selma Atabey: Önümüzdeki dönemde hazırladığımız önergeler, arkadaşlarımızla yaptığımız tartışmalar sonucunda belli başlı başlıklarda harekete devam edeceğiz. Sağlık emekçilerinin pandemiyle birlikte yaşadığı sorunlar iyice açığa çıktı. Aslında yıllardır bizim tartıştığımız, gündeme getirmeye çalıştığımız sorunlar bugün daha da görünür oldu. Bütün medyanın, toplumun gözü bu süreçte sağlıkçılara döndü. Biz sesimizi bu süreçte en yüksek perdeden dile getirmeye devam ettik. Fakat geldiğimiz noktada sağlık çalışanlarının çalışma koşulları, özlük hakları noktasında bir iyileşmeye gidilmedi. Aksine daha az personelle daha fazla iş üretme noktasına gelindi. Sağlık çalışanlarında tükenmişlik var. İstifaların yoğun yaşandığı, emekliliği gelmiş sağlıkçıların ekonomik koşulları uygun olmadığı halde emekli olmak zorunda kaldıkları bir dönem yaşıyoruz. Bizden önceki arkadaşlarımızdan bayrağı devraldık, mücadelemizi onların bıraktığı yerden üzerine koymaya çalışarak devam ettireceğiz.
 
‘SAĞLIK ÇALIŞANLARININ DAHA RAHAT HİZMET VEREBİLMESİ İÇİN ÇALIŞACAĞIZ’
Hüsnü Yıldırım: Yeni dönem bizim açımızdan daha da kötü olacak gibi görünüyor. Bakanlığın adımlarını takip ettiğimizde kapatılan hastanelerin birçoğunu faaliyete geçirdiklerini görüyoruz. Numune Hastanesi’nin bir kısmını yoğun bakım yaptılar, diğer kliniklerin hepsini de fiilen Covid-19’lu hasta yatıracak hale getirdiler. Şehir hastanesinin üç bloğu da tamamen Covid’li hasta dolu. Bunun yanında Ankara’da diğer hastanelerde de epeyce hasta var. Bu süreç yoğun çalışma temposuyla devam ediyor. Bu yoğun çalışmanın karşılığında sağlık çalışanlarına ödenmesi gereken döner sermaye konusunda çok büyük sıkıntılar var. O sıkıntıların bir an önce giderilmesi için çalışacağız. Sağlık çalışanlarının Covid-19 sürecinde daha rahat hizmet verebileceği ortamların yaratılması için çalışacağız.

‘HÜKÜMET ÇIĞLIKLARIMIZA KULAK TIKAYAN BİR YERDE DURUYOR’
Meslek örgütleri bu süreçte yaptıkları açıklamalarda sağlık çalışanlarının tükenme noktasına geldiğini çok kez ifade etti. Sağlık çalışanları bugün ne tür sorunları paylaşıyorlar?

Selma Atabey: Şu an siyasi iktidar ve Sağlık Bakanlığı çığlıklarımıza kulak tıkayan bir yerde duruyor. Bizim en büyük sorunumuz pandemiyle çok net açığa çıktı. Daha önce de ciddi bir personel sıkıntısı yaşıyorduk. Pandemiyle birlikte bu açık daha da netleşti. Personel açığının derhal kapatılması talebimiz çok net ortada duruyor. Pandemiyle birlikte kişisel koruyucu ekipmanların yeterli olmayışı, var olan tedbirlerin sağlıkçılara yönelik alınmayışı haykırışlarımızı her alanda yaptık. 25 Ekim itibariyle 122 arkadaşımızı kaybettik ve bunun 50’si hekim ve birebir Covid tedavisi yürüten arkadaşlarımız. Bizim alanımızda hâlâ Covid-19 meslek hastalığı olarak tanımlanmıyor. Bunun bir an önce meslek hastalığı olarak tanımlanmasını talep ediyoruz. Toplamda 130 ülke bunu meslek hastalığı olarak tanır ve gereğini yaparken Türkiye’de siyasi otorite bunu görmezden geliyor ve bizim arkadaşlarımız bu hizmeti verirken ölmeye devam ediyor.

‘EKONOMİK KRİZİ SAĞLIK ALANINDA YOĞUN HİSSEDİYORUZ’
Selma Atabey: Bunun yanı sıra 2018’den bu yana derinlikli bir ekonomik kriz yaşanıyor. Kapitalizmin neoliberal politikalarıyla bu çok daha net. Herkesin evinde mutfağında krizi derinden hissettiği bir dönemden geçiyoruz. Ekonomik krizi sağlık alanında da çok yoğun hissediyoruz. Pandeminin başlamasıyla birlikte sağlık çalışanlarına en üst düzeyden döner sermayelerin verileceği söylendi. Biz bu süreçte gördük ki gerçek bu değil. 50 lira olan döner sermayeler 100 liraya çıkarıldı. Ekonomik noktada da sağlık çalışanları çok zor ve kötü günler yaşıyorlar.
 
Hüsnü Yıldırım: Sağlık çalışanları çok yorgunlar. Çünkü Covid-19’lu kliniklerde çalışmak zor bir süreç. O ortam çalışıldığında psikolojik ve ruh olarak çok rahatsız oluyorsunuz. Geçmişte Covid-19’lu hastalara müdahale ettiğimizde koruyucu malzemenin yetersiz olduğunu ifade ediyorduk, bu bir nebze düzeltildi. Ama ek ödeme meselesinde çok büyük sorunlar yaşanıyor. Örneğin bir arkadaşımız biraz önce beni aradı. Bir ay boyunca Covid-19 laboratuvarında bu arkadaşımız çalışmış ama o dönem 12 gün özel sebeplerden yıllık izin almış. Arkadaşımız yıllık izne ayrıldı diye Covid-19 kliniği ödemesi yapılmıyor. Bu da sağlık çalışanları arasında huzursuzluklar yaratıyor. Sağlık çalışanları şunu da fark ediyor: Yandaş sendika ya da birilerinin torpilinde olan insanlar Covid kliniğinde çalışmasalar bile bu süreçte hak kaybına uğramadan Covid’in bütün nimetlerinden faydalanabiliyorlar. Sağlık çalışanları bunlara tanık olarak hizmet üretmede mutsuz hale geliyorlar.

‘GÖRDÜĞÜMÜZ COVID-19 RAKAMLARINI EN AZ 10’LA ÇARPMAK GEREKİYOR’
Covid-19 vakalarının artış gösterdiği bir tablo söz konusu. Son olarak Sağlık Bakanı Fahrettin Koca vakaların yüzde 40’ının İstanbul’da olduğunu söyledi. Sahadaki duruma dair sizin tespitleriniz nelerdir?

Selma Atabey: Başından beri Sağlık Bakanı şeffaf davranmadı, algıyla oynamaya çalıştı. Tabloda gördüğümüz, açıklanan Covid-19 rakamları en az 10’la çarpmak gerekiyor. Gerçekliğe ulaşmak istiyorsak, Türkiye’de Covid-19 vakalarını, ölüm oranlarını tespit etmek istiyorsak 10’la çarpmanın abartılı olmadığını düşünüyorum. Yapılan PCR testlerinin pozitif olması daha önce yeterliyken, daha önce kayıt altına alınırken şu anda PCR testinin pozitif olması bile anlamsızlaştırıldı. Semptom göstermesi gerektiği söylendi. Birçok sağlık çalışanı PCR pozitif olduğu halde semptom vermediği için çalıştırılmaya devam ediliyor. Gelinen noktada İstanbul’a ilişkin yapılan vaka sayısı değerlendirmesinin gerçekçi olmadığını, çok daha fazla olduğunu düşünüyoruz. Temsilci ve şubedeki arkadaşlarımızın bildirimi de vaka sayılarının çok daha yüksek olduğunu gösteriyor.

Hüsnü Yıldırım: İstanbul’da vakalar oldukça yoğun ve bunun artmaması için tedbirlerin zaman aksatmadan alınması gerekiyor. Büyük ihtimalle bu tabloya baktığımızda daha da artacağı görülüyor. İstanbul’daki sağlık yatırımının da çok da sağlıklı olmadığı düşünüldüğünde İstanbul’un çok zor günler yaşayacağı açık. Ankara açısından biraz daha durum toparlanmış gibi duruyor. Bu süreç böyle giderse çok daha zor günler yaşayacağımızı düşünüyorum.

‘ÇİFT MASKEYLE ÇALIŞABİLİRSİN’
PCR testi pozitif olduğu halde semptom vermediği için çalıştırılmaya devam edilen sağlık çalışanları size ulaşıp yaşadığı sorunları aktarıyor mu?

Selma Atabey: PCR testi pozitif olan halktan ya da normal bir kamu çalışanına 14 gün karantina izni veriliyor ve o karantina izniyle birlikte tekrar PCR testi yapılıp negatifse tekrar işine geri döndürülüyor. Maalesef sağlık alanında PCR testi pozitif çıkan arkadaşlarımız semptom göstermiyorsa sadece yedi günlük bir karantina sürecinden sonra hızlı bir şekilde işine geri döndürülüyor. Bu da personel eksikliğinden kaynaklanıyor. Örneğin PCR pozitif olan bir arkadaşımız bizi aradı ve idarecisinin ona “Çift maskeyle çalışabilirsin, senin herhangi bir semptomun yok, devam edebilirsin” dediğini aktardı. Bunun üzerine idarecilere, Sağlık Bakanlığı’na ulaşmaya çalıştık ama maalesef bize herhangi bir dönüş yapılmadı ve o arkadaşımız çalışmaya devam etti. Bu meslek hastalığı sayılmadığı sürece bu işlemler yürütülmeye devam edecek maalesef.

‘PERSONEL ALIMI YAPILMALI’
Hem pandeminin bugünkü seyrini durdurmak adına hem de sağlık çalışanlarının çalışma koşulları adına bugünden atılması gereken adımlar neler?

Hüsnü Yıldırım: OHAL sürecinde birçok sağlık emekçisi arkadaşımız ihraç edildi. Bu arkadaşlarımız yıllarca sağlık hizmetine bütün özverilerini vermiş arkadaşlarımız. Bu arkadaşlarımız bir an önce işlerine iade edilmeli. Diğer taraftan sağlık meslek liselerinden ya da iş bekleyen mezun sağlık emekçisi arkadaşlarımızda bir an önce personel alımı yapılmalı. Örneğin Ankara’da Numune Hastanesi’nin C bloğunu açmak istiyorlar ama şu anda ellerinde hemşire yetersizliği olduğu için açamıyorlar. Koruyucu sağlık hizmetlerinin bu kadar önemli olduğu bu dönemde bu yeni alımlar muhakkak yapılmalı. Sağlık emekçilerinin korucu malzeme eksiklikleri bir an önce giderilmeli. Grip aşısının mutlaka sağlık çalışanlarına yapılması gerekiyor. Acilen grip aşısı miktarının çoğaltılması, özellikle kronik rahatsızlığı olan insanlara bir an önce yapılması gerekiyor diye düşünüyoruz.  

Selma Atabey: Eylül ayında grip mevsimi başlıyor ve geçmiş yıllardan çok net bir tecrübemiz var. Covid’in belirtileriyle gribin belirtileri çok benzeşiyor. Bundan sonraki süreçte bunları bizim birbirinden ayırt etmemiz çok ciddi karmaşa yaşanıyor. İleride sağlık çalışanlarını çok daha zor günler bekliyor çünkü pandeminin bütün yükü sağlık çalışanlarının omuzlarında.

‘SERMAYENİN YANINDA DURDUKLARI İÇİN YÖNETEMİYORLAR’
Pandeminin ilk gününden bu yana atılması gereken adımları dile getiriyorsunuz. Bunlara dönük taleplerinizin karşılık bulmaması, adım atılmaması ne hissettiriyor?

Selma Atabey: Hâlâ bunları dile getirmek, hükümetin pandemi karşısında ne kadar zayıf düştüğünü gösteriyor. Biz günlerdir ‘yönetemiyorsunuz’ diyoruz. Bu ifadenin tam olarak yerini bulduğunu söyleyebilirim. Pandeminin başından beri süreci şeffaf yürütmedikleri için, toplumla paylaşmadıkları için, toplum sağlığını ön plana çıkarmadıkları için, halkın sağlığı yerine sermayenin yanında durmayı tercih ettikleri için yönetemiyorlar. Bizim bu taleplerimizin hayat bulması noktasında mücadelemiz dün olduğu gibi bugün de devam edecek.

Hüsnü Yıldırım: Bu pandemi süreciyle yeterince mücadele edilemediği açık. Hak arama mücadelesinde bunu dile getirdiğimizde, sokağa çıktığımızda da müthiş derecede baskıyla karşılaşıyoruz. Ankara’da en ufak bir basın açıklamasına bile yüzlerce polis gelip darp ediyor.  Eksikleri dile getirmemize çok büyük engeller oluşturuyorlar.

Polisin tutumundan bahsettiniz. Ankara’da sağlık çalışanlarının basın açıklamasına izin verilmediğini, darp edilerek sağlık çalışanlarının gözaltına alındığına tanıklık ettik.  Pandemiyle mücadele ederken polisin şiddetine maruz kalmak ne hissettiriyor?

Hüsnü Yıldırım: Biz yıllardır demokrasi mücadelesi, halkın ücretsiz sağlık hizmeti mücadelesi veren bir sendikayız. Hem demokrasi hem sağlık hizmetinin nitelikli bir şekilde verilmesini talep ediyoruz. Bunu ifade ettiğimizde hükümetlerin bize gösterdiği tepki hıncımızı arttırıyor. Ülkedeki demokrasi algısı kafalarımızda soru işareti olarak kalıyor.