1 Temmuz itibariyle Covid-19 kısıtlamalarının büyük çoğunluğunu kaldıran Türkiye’de de vaka ve ölüm sayıları artmaya devam ediyor. Yüz yüze eğitimin başlaması da varyantlarla birlikte bu artış endişesini körükledi.

Ülkede 6 Eylül 2021 gününden itibaren aşı olmayan kişilerin, konser, sinema ve tiyatro gibi toplu faaliyetlere katılımında ve seyahat için toplu taşıma araçlarında negatif sonuçlu PCR testi zorunluluğu getirilmişti. 

‘PCR VE VARYANTLAR AŞIYA İLGİYİ ARTIRDI’
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Şener, bu zorunlulukla birlikte varyant haberlerinin aşıya olan ilgiyi artırdığını bildirdi.

Salgında insanların aşılanmaya olan bakışının her geçen gün değiştiğini dile getiren Şener, şunları kaydetti: “Görev yaptığım hastanede yaptığım gözlemlere göre varyantlar arttıkça ve PCR testi istendikçe kişilerin aşılanmaya olan ilgisi artıyor. Okullar açıldı, insanlar uzun bir aradan sonra sosyal hayata yeniden başladı. Kişilerde şöyle bir korku da oluştu, ‘Her şey yoluna girmeye başladı, ben aşılanmadığım için ortada bir olumsuzluk yaşanırsa bunun sorumlusu ben olurum’ diyerek kişiler vicdanlarından gelen sesi de dinliyorlar ve aşılanmayı tercih ediyorlar.”

Covid-19 salgınıyla mücadelede en etkili silahın aşı olduğunu vurgulayan Şener, “Birinci doz aşı olmanın bir önemi yok. Mutlaka ikinci doz ve daha sonraki aşıların da yaptırılması lazım. Bu konuda Sağlık Bakanlığı bilimsel rehber hazırladı. Buna göre birinci bağışıklığın tamamlanması için üç doz Sinovac ya da iki doz BioNTech aşısı olmak gerekir. Bu aşılar yapılmazsa eksik aşılama takvimi olarak değerlendiriliyor ki salgına yakalanma riskini artırıyor” dedi.

İki doz BioNTech aşısı olan kişilerin gelecek altı-sekiz ay içinde 3’üncü doz aşı olmalarının gerekebileceğini hatırlatan Prof. Dr. Şener, 4’üncü doz aşının ise şu an dünya gündeminde olmadığını anlattı.