Aşısız kişiler için getirilen PCR testi zorunluluğu kaldırıldı. Sağlık Bakanlığı, aşısız ve aşı sürecini tamamlayan kişilerin, toplu alanlarda bulunması ve seyahat etmeleriyle ilgili genelgesini değiştirdi.

NTV'nin haberine göre; Bilim Kurulu'nun yeni tavsiye kararı doğrultusunda genelge yürürlükten kaldırıldı. Yeni genelge ise 81 il valiliğine gönderildi.

Söz konusu yazıda şu ifadelere yer verildi:

Aşısız veya aşı sürecini tamamlamayan ve son 180 gün içinde hastalığı geçirmemiş kişilerden;

- Uçak, otobüs, tren veya diğer toplu ulaşım araçlarıyla gerçekleştirecekleri şehirlerarası seyahatlerden önce,

- Konser, sinema ve tiyatro gibi etkinliklere katılmadan önce,

- Milli Eğitim Bakanlığı okullarında görev yapmakta olan personele (öğretmen, servis şoförü, temizlik personeli vb.),

- Tüm kamu ve özel işyerlerinde çalışanlara,

- Kamu ve özel kurumlar tarafından düzenlenen öğrenci kamplarına katılacak kişilere,

PCR testi ile tarama yapılmasına gerek olmadığının değerlendirildiği bildirilmiştir.

Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Mehmet Ceyhan, İçişleri Bakanlığı kararıyla aşısızlara PCR testi zorunluluğunun kaldırılmasına tepki göstererek, “Demek ki elimizde PCR testi kalmadı. Aylardır söylediğimiz hızlı tanı kitleri de alınamadı. Bu karar kesinlikler bilimsel değil. Omicron yayılsın binlerce kişi ölsün demek” dedi.

Habertürk TV'de "Şu an test yapsak kesinlikle vaka sayısı 200 binin üstüne çıkar ama biz belli ki bu şekilde 60-70 binde tutacağız" diyen Ceyhan, PCR testi konusunda her ülkenin belli kapasitesi olduğunu ve belli koşullarda yapılabildiğini, bunun da bir sınırı olduğunu belirterek, "O yüzden gelişmiş ülkeler hızlı tanı testlerini yaygınlaştırdı" dedi. 

TTB'DEN DE TEPKİ GELDİ
Türk Tabipleri Birliği Pandemi Çalışma Grubu ve Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi DE 12 Ocak 2022’de Bilim Kurulu'nun almış olduğu temaslı aşılıların karantinaya alınmaması ve PCR testi yapılmaması kararları almasına tepki gösterdi.

Türk Tabipleri Birliği yaptığı açıklamada şu ifadeler yer verdi:

Bu kararları kamuoyuna açıklayan Sağlık Bakanı ve bireysel önlemlerle salgının şubat ayında kontrol altına alınacağını öngören salgının merkez üssü İstanbul'un il sağlık müdürünün yaklaşımları ise pandemi karşısında teslimiyeti işaret etmektedir.

* Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın yetmezlikleri, ekonomik kriz; liyakatsiz Sağlık Bakanlığı ve il sağlık müdürlüğü yöneticileri, salgını kontrol altına alamamış ve kendi haline bırakmıştır.

*Yüksek sayıdaki ölümlere de kayıtsız kalınan bu kendi haline bırakma durumu yeni değildir ve bu durum salgının başından bu yana sürmektedir.

* Bilimsel temellerden yoksun son açıklamalar, Sağlık Bakanlığı ve il sağlık müdürlüklerinin pandemiyi yönet(e)meme sürecinde artık pes ettikleri aşamadır.

* Sağlıkta Dönüşüm Programı ile tedavi edici hizmetlere ve hastanelere odaklanmış sağlık hizmetleri stratejisi çökmüştür.

* Güçsüzleştirilen ve birey hedefli örgütlenen birinci basamak sağlık hizmetleri, toplumsal bir tehdit olan salgın karşısında çaresiz kalmıştır.

“Test sayısının azaltılması, hastalığın gerçek boyutunun toplum tarafından anlaşılamamasına neden olmaktadır. Bakanlık eliyle oluşturulan bu kontrolsüzlük hali her yurttaşımızı potansiyel COVID-19 vakasına dönüştürerek toplumu riske atmaktadır” denilen açıklamada, alınan kararın sağlık emekçilerinin hayatını riske atmak olduğu da kaydedildi.

 “Omicron varyantı ile salgın yeni bir evreye girmiştir ve bu varyantın aşılıları dahi hasta edebildiği, bulaştırıcılığının çok yüksek olduğu ve kısa sürede toplumun büyük kısmına bulaşabileceği bilinmektedir” uyarısı yapan Türk Tabipleri Birliği, “Aşısızların ve eksik aşılıların etkin ve hızlı bir kampanya ile aşılanmaları sağlanmalıdır. 5-11 yaş grubu için aşılama programı başlatılmalıdır. Riskli yerlerde çalışanlarda N95 maske dağıtılmalıdır. Toplu yaşam yerlerinin kapasitesi yüzde 50 ile sınırlandırılmalıdır. Aşısız kişilerin bu yerlere girmeleri engellenmelidir. Bu öneriler toplu taşıma için de geçerlidir” önerilerinde bulunuldu.