“Ankara bölgeyi şekillendiriyor” iddiası

Şikli, Kan Reshet Bet radyosuna konuştu ve İsrail hükümetinin Ankara’nın son dönemdeki bölgesel rolünden ciddi şekilde rahatsız olduğunu dile getirdi. Suriye hükümetiyle bağlantılı yeni ordu yapılanmasının İsrail aleyhine sonuçlar doğurabileceğini öne süren bakan, Türkiye’nin “El-Colani’nin (Ahmed Şara) Suriye’sini inşa ettiğini”, bir “cihat ordusunu” silahlandırdığını ve “bu gücü Kudüs’e çevirdiğini” iddia etti.

Doğu Akdeniz’de bloklaşma çağrısı

İsrail hükümeti içinde Türkiye’ye karşı oluşturulacak bölgesel bir eksen de tartışılıyor. Şikli, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile daha sıkı bir ortaklık kurulmasını savunarak Doğu Akdeniz’de yer alan Yunanistan–Kıbrıs–İsrail–İtalya hattının güçlendirilmesini istedi. Türkiye’nin siyasi olarak tecrit edilmesi gerektiğini de dile getirdi.

Erdoğan ve Fidan’a yönelik suçlamalar

İsrailli bakan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ı “agresif bir dış politika çizgisi” izlemekle niteleyerek eleştirilerini sertleştirdi. ABD’ye seslenen Şikli, Ankara’nın NATO içindeki konumunun yeniden değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürdü. Erdoğan’ı "Müslüman Kardeşler"e yakın bir “diktatör” olarak tanımladı.

Tel Aviv’in ABD’ye ilettiği bilgiler ve Gazze vetosu

Hükümete yakınlığıyla bilinen Israel Hayom gazetesi, son haftalarda Washington’un Ankara–Tel Aviv hattındaki gerginliği azaltmak için girişimlerde bulunduğunu ancak bu çabaların karşılık bulmadığını yazdı. Ankara’nın, İsrail’in Gazze’de Türk askerinin konuşlanmasına koyduğu vetoya tepki gösterdiği belirtildi.

Gazetenin aktardığına göre diplomatik kaynaklar, İsrail’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın himayesinde olduğu iddia edilen HAMAS ve Hizbullah mensuplarının “çeşitli sahalarda yürüttüğü terör operasyonlarına” dair istihbarat bilgilerinin Washington’a sunulduğunu söyledi.

İsrail ordusundan isim paylaşımı

İsrail ordusu sözcülerinden Albay Avichay Adraee, bu operasyonları yürüttüğü iddia edilen HAMAS mensubunun adını Salam Hassan Yaish olarak açıkladı. Israel Hayom’un haberinde Yaish’in “bulunduğu yerden” İsraillilere yönelik saldırı hazırlayan “terör hücreleri”ni yönettiği ve finanse ettiği iddiası yer aldı.

Ayrıca Türkiye’de bulunduğu öne sürülen HAMAS ve Hizbullah üyelerinin, Lübnan, Suriye, Latin Amerika ve Avrupa’daki “İsrail hedeflerine yönelik terör faaliyetlerini fonladığı ve yönettiği” iddia edildi.

ABD’nin veto kararı ve Ankara’nın tepkisi

Gazete, İsrail’in bu istihbarat raporlarını Washington’a sunmasının ardından ABD’nin, İsrail’in “Türk askerine Gazze’de veto” kararını kabul ettiğini ileri sürdü. Daha önce ABD’nin böyle bir vetoyu desteklemediği, hatta İsrail’in itirazlarına rağmen Türk askerinin varlığına sıcak baktığı belirtiliyordu.

Israel Hayom’a göre Ankara, bu değişiklik sonrasında tepki gösterdi ve Netanyahu dahil 37 üst düzey İsrailli yetkili için tutuklama kararı çıkardı.

“HAMAS’ın ekonomik ağı Türkiye’de” iddiası

Gazete, Türkiye’nin HAMAS üzerinde önemli bir etki alanına sahip olduğunu savunarak şu değerlendirmeye yer verdi:

“Türkiye’nin HAMAS üzerinde nüfuz yeteneği var. Bu yetenek esir takası anlaşmasında kendini gösterdi. Terör örgütünün ekonomik altyapısı Türkiye’de bulunuyor ve inşaat, emlak, döviz, araç ticareti ve daha birçok alanda onlarca şirketten oluşuyor. Bu şirketler yıllık yüz milyonlarca dolar gelir elde ediyor ve kârları sıklıkla terör faaliyetlerini finanse ediyor.”

Haberde, İsrail’in döviz acenteleri, kripto işlemleri ve diğer yöntemlerle aktarılan paranın yalnızca küçük bir kısmını tespit edebildiği, HAMAS’ın ekonomik ağının Türkiye’de aktif şekilde çalışmayı sürdürdüğü iddia edildi.

“Çatışma ciddi biçimde tırmanır”

Rusya Dış İstihbarat Servisi Fransa’nın 2000 askere kadar Ukrayna’ya asker konuşlandırma planını bildirdi. Böyle bir planın gerçekleşmesi halinde olası sonuçlar ne olur? Rusya nasıl tepki verir?

MT: “Böyle bir planın uygulanması, devam eden çatışmanın ciddi şekilde tırmanmasına yol açacaktır. NATO'yu daha fazla doğrudan çatışmaya çekecek ve daha geniş çaplı bir Avrupa savaşı riskini doğuracaktır. Rusya'nın bakış açısına göre, Zelenskiy rejiminin yanında aktif olarak yer alan tüm yabancı birlikler, özellikle Rus vatandaşlarına veya silahlı kuvvetlerine zarar vermeyi planlayan veya fiilen zarar verenler, meşru askeri hedefler olarak kabul edilecektir. Bu, Fransız mevzilerine yönelik hedefli saldırılara yol açarak kayıplara neden olabilir ve Rusya ile Batı arasında zaten gergin olan ilişkileri daha da zorlayabilir.

Siyasi açıdan, geniş çaplı protestolar ve ekonomik hoşnutsuzluklar nedeniyle onay oranları zaten tarihi düşük seviyelerde olan Cumhurbaşkanı Macron için bu hamle, kariyerinin sonunu getirebilir. Kitlesel sivil ayaklanmalara, azledilme çağrılarına ve yabancı maceralar yerine Fransız çıkarlarını önceliklendiren muhalefet partilerine verilen desteğin artmasına neden olabilir.”

Moskova’nın tepkisi ve küresel dengeler

Terada’ya göre Rusya ilk aşamada diplomatik uyarılar yapacak; gerekirse sahada “orantılı ama sert” karşılık verecek. Bu süreç; Rusya’nın Çin, Hindistan gibi Batı dışı güçlerle işbirliğini güçlendirmesine de zemin hazırlayabilir.

“Fransa büyük ihtimalle yalnız kalır”

Planın hayata geçmesi durumunda Avrupa’nın diğer başkentlerinin tutumuna ilişkin değerlendirmeler ise şöyle:

“Çoğu AB ve NATO lideri böyle riskli bir askeri angajmana sıcak bakmayacaktır. Fransa büyük olasılıkla yalnız hareket etmek zorunda kalır ya da ancak sembolik düzeyde birkaç müttefiki yanında bulabilir. Almanya gibi ülkeler söylemsel destek verebilir; ancak kamuoyunun baskısı nedeniyle asker gönderme ihtimali zayıf. Macaristan ve Slovakya gibi ülkelerse gerilimin tırmanmasına açıkça karşı çıkmış durumdalar.”

Ayrıca NATO’nun 5. maddesi bu durumda işletilmiyor; çünkü söz konusu saldırı NATO topraklarına yönelik olmayacak. Terada’ya göre bu nedenle diğer ülkeler açısından Ukrayna’ya asker göndermek “siyasi intihar”a dönüşebilir.

Barış ihtimali daha da uzaklaşır

Uzman, planın barış sürecine etkisini şu şekilde yorumluyor:

“Bu tür kışkırtıcı adımlar, tüm tarafların tutumlarını sertleştirdiğinden müzakere zeminini yok eder. Rusya’nın daha önce müzakereye açık olduğunu gösteren girişimleri vardı; ancak Batı’nın baskıcı ve kriz derinleştirici tavrı barışı tamamen raydan çıkarıyor. Avrupa liderleri kısa vadeli siyasi hesaplarla hareket ediyor; bedeli ise vergi yükü ve ekonomik sıkıntılar olarak halka yansıyor.”

Avrupa ordusu hedefi ve “küreselci” strateji

Terada, Macron ve Almanya’da Merz gibi liderlerin Ukrayna krizini Avrupa'nın merkezileşmesi için fırsata dönüştürmeye çalıştığını savunuyor:

“Evet, büyük ölçüde katılıyorum. Askerî yönlerinin ötesinde, Fransa’da Macron ve Almanya’da Merz gibi isimler Ukrayna meselesini Avrupa’nın bütünleşmesini ilerletmek için bir bahane olarak kullanıyorlar. Kendilerini, hayal edilen birleşik bir Avrupa ordusunun öncüleri olarak konumlandırıyorlar.

Sözde ‘Rus tehdidini’ abartarak gündeme taşımak, artan askerî entegrasyonu meşrulaştırmanın bir aracına dönüştü. Bu süreç, ulusal egemenlikleri zayıflatırken kaynakları elitlere fayda sağlayan federal bir yapıya yönlendiriyor. İçeride ciddi bir halk desteği kaybıyla karşı karşıya olan Macron, bu durumu kendini ‘Avrupa’nın güçlü lideri’ olarak yeniden konumlandırmanın bir fırsatı olarak görüyor.”

Terada’ya göre bu yaklaşım “halkın refahını değil, Brüksel’deki bürokratik yapı ile silah sanayisinin çıkarlarını” öne çıkarıyor.

Kaynak: Aydınlık

ORINDA adlı tankerde bulunan 16 Türk mürettebat güvenli şekilde tahliye edilirken, Denizcilik Genel Müdürlüğü müdahalenin sürdüğünü duyurdu. Yangının büyüme ve büyük bir patlamaya yol açma ihtimali çevre açısından ciddi endişeye yol açıyor.

LNG yüklü geminin demirlediği alanın hemen karşısında bulunan Romanya köyü için acil tahliye kararı alındı. Uzmanlara göre gemide gerçekleşebilecek bir patlama, bölgenin tamamını etkileyebilecek güçte olabilir.

Türk bayraklı, 16 Türk personeli bulunan ORINDA adlı LPG gemisine Ukrayna İzmail Limanında tahliye sırasında isabet almış ve yangın çıkmıştır. Mürettebat gemiyi emniyetle terk etmiştir. Herhangi bir yaralanma yoktur. Gemide çıkan yangına itfaiye ekiplerince müdahale edilmektedir. pic.twitter.com/tLokyPGi6e

— DENİZCİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (@denizcilikgm) November 17, 2025

Romanya Acil Durumlar Yönetimi Başkanı Raed Arafat, böyle bir patlamanın meydana gelmesi hâlinde “4.4 ila 4.7 kilometrekare çapında bir alanın etkileneceğini” belirtti. Bu senaryonun gerçekleşmesi durumunda hem geniş çaplı orman yangınlarının başlamasının hem de yakın yerleşimlerin tamamen tahrip olmasının kaçınılmaz olduğu ifade ediliyor.

Romanya’daki acil durum ekipleri, gemiye yakın mesafedeki köyün tahliye çalışmalarına hız verdi. Köy halkı, apar topar beraber bölgeden çıkarılıyor. Yetkililer, oluşabilecek tüm risklere karşı bölgedeki tüm birimlerin alarmda olduğunu ve müdahaleye hazır beklediğini bildirdi.

Aynı iddialarda, Avrupa Birliği ülkeleri tarafından reddedilen kaçakların Türkiye’ye 3’er 5’er gönderilmeye devam ettiği, Türkiye’nin ise “Geri Kabul Anlaşması” çerçevesinde Avrupa’ya giden kaçak göçmenleri tekrar kabul ettiği ifade edildi. Ayrıca AB’nin önümüzdeki yıllarda 1 milyon Afgan, Suriyeli, Iraklı, Afrikalı ve Orta Asyalı kaçağı Türkiye’ye göndermesinin beklendiği, alınan fonların harcanmış olması nedeniyle bu kişilerin geri gönderilme imkânının bulunmadığı iddiası da öne sürüldü.

Afgan, Iraklı ve Suriyeli suçluları uçaklara bindirip Türkiye'ye göndermeye başladı https://t.co/r6dYyxTExL #gazetesozcu @gazetesozcu aracılığıyla

— Ümit Özdağ (@umitozdag) November 17, 2025

DMM’nin iddialara ilişkin açıklaması

Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM), söz konusu iddialara yönelik yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

"Türkiye’nin, üçüncü ülke vatandaşlarını başka ülkelerden kabul etmesine yönelik herhangi bir uygulaması yoktur. Suç kaydı bulunan ya da yasal ikamet hakkı olmayan yabancıların Türkiye’ye iadesi, mümkün değildir. Türkiye yalnızca kendi vatandaşlarına ilişkin işlemleri, uluslararası hukuk çerçevesinde ve gerekli inceleme–itiraz süreçleri tamamlandıktan sonra bireysel düzeyde yürütmektedir. Üçüncü ülke vatandaşlarının toplu veya bireysel şekilde Türkiye’ye gönderilmesi söz konusu değildir."

Açıklamada ayrıca şu bilgiler paylaşıldı:

“Söz konusu dezenformasyon içerikli paylaşımlar hakkında, ilgili kurum tarafından 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 217/A maddesi kapsamında ‘Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma’ suçundan Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmuştur. Kamuoyunun resmi makamlarca yapılan açıklamaları dikkate alması, kaynağı belirsiz bu tür dezenformasyonlara itibar etmemesi önem arz etmektedir.”

PKK, duyurusunda 16 Kasım Pazar gününden itibaren Hakkari sınırındaki Zap bölgesinde çatışma riski oluşturan güçlerinin “farklı sahalara çekildiğini” belirtti. Açıklamada ayrıca, daha önce alınan kararla silahlı güçlerin tamamının Türkiye’den çekildiği hatırlatılarak, sınır bölgelerinde yaşanabilecek çatışma ihtimalini ortadan kaldırmak amacıyla bu yeni hamlenin yapıldığı vurgulandı.

Konuyla ilgili örgütün yaptığı duyuruda, “Bu yeni adımımızın, Kürt sorununun çözümüne ve Türkiye’nin barışı ile demokratikleşmesine hizmet edeceği inancındayız” ifadeleri yer aldı.

Bakanlıktan yapılan açıklamada, “Son zamanlarda Japon liderler Tayvan konusunda bariz şekilde provokatif açıklamalarda bulunarak Çin ile Japonya halkları arasındaki ilişkilere ciddi şekilde zarar vermiş ve Japonya'daki Çin vatandaşlarının kişisel güvenlikleri için önemli riskler oluşturmuştur” denildi. Açıklamada Çinlilere “yakın gelecekte Japonya’ya seyahat etmekten kaçınmaları” yönünde uyarı yapıldı.

Çin’in resmi uyarılarının ardından Air China, China Southern ve China Eastern gibi büyük havayolu şirketleri, yıl sonuna kadar Japonya biletleri için tam iade veya ücretsiz değişiklik hakkı tanıyacaklarını açıkladı.

Takaiçi’nin Tayvan çıkışı tansiyonu yükseltti
Takaiçi, 7 Kasım’da Japonya Ulusal Meclisi’nde yaptığı konuşmada, Tayvan Boğazı’na yönelik olası bir askeri müdahalenin Japonya’nın “varlığına yönelik tehdit” olarak değerlendirilebileceğini söylemişti. Bu açıklama, Japonya yasalarının böyle bir durumda Öz Savunma Kuvvetleri’nin devreye girebilmesine izin vermesi nedeniyle Pekin tarafından askeri müdahale iması olarak yorumlandı.

“Japonya ağır bedel ödeyecektir”
Takaiçi’nin ifadelerine karşılık veren Çin Savunma Bakanlığı Sözcüsü Jiang Bin, güçlü bir uyarıda bulunarak şöyle konuşmuştu:
“Japonya tarihten ders almaz ve Tayvan meselesine güç kullanarak müdahale etme riskini göze alırsa Çin Halk Kurtuluş Ordusu'nun (PLA) karşısında ezici bir yenilgiye uğrayacak ve ağır bir bedel ödeyecektir.”

Çin Dışişleri Sözcüsü Lin Cien de benzer şekilde, “Japonya Tayvan Boğazı'na müdahale etmek üzere askeri güç kullanmaya cüret ederse bu bir saldırı eylemi olur ve Çin buna güçle karşılık verir” açıklamasını yapmıştı.

Çin hükümetinden diplomatik adım
Gerilimin ardından Çin Dışişleri Bakan Yardımcısı Sun Weidong, Japonya’nın Çin Büyükelçisi Kenji Kanasugi’yi bakanlığa çağırarak diplomatik nota verdi. Çin Komünist Partisi’nin yayın organı People's Daily ise Takaiçi'nin sözlerini, “Son 80 yılda bir Japon liderin Çin’e karşı askeri tehditte bulunduğu ilk an” şeklinde yorumladı.

Söz konusu gerilim, Çin–Japonya ilişkilerinin son yıllardaki en gergin dönemlerinden birine işaret ediyor.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Hatimoğulları’nın açıklamaları

Tunceli’de yapılan etkinlikte konuşan Tülay Hatimoğulları, Seyit Rıza’nın anıtı önünde basın açıklaması düzenleyerek geçmişte yaşananları “tertele” ve “soykırım” olarak nitelendirdi. Hatimoğulları, şu ifadeleri kullandı:

“Bugün Dersim’de Seyid Rıza’nın mezarı yok ama anıtının önünde bizler 88 yıl önce bu topraklarda yaşatılan soykırımı, bu topraklarda gerçekleştirilen Terteleyi burada bir kez daha kınadığımızı belirtmek isterim.

Gerçek bir yüzleşme yaşanmadığı sürece, bu tarihi hafızayla yüzleşilmediği sürece, gerçekler açığa çıkmadığı sürece bizler bu acıları ifade etmeye ve bu konuda hak talebinde bulunmaya mücadele etmeye de devam edeceğiz.”

Hatimoğulları, ayrıca Alevilere yönelik politikalarına ilişkin şu değerlendirmede bulundu:

“Değerli canlar asimilasyon politikası sadece bunlarla devam etmiyor ne yazık ki. Bugün devlet kendi Alevisini yaratmak istiyor. Kültür ve Cemevi Başkanlığı yani bir devlet projesi olarak Alevi canlarımızın cemevlerini, Alevi canlarımızın inançlarını araçsallaştırmak ve kendi aracı haline getirmek istiyorlar. Biz Aleviler, her zaman ifade ettik. Burada bir kez daha ifade ediyoruz. Bizler devletin Alevisi olmayacağız.”

Öcalan’ın çağrısı ve Hatimoğulları’nın değerlendirmesi

Hatimoğulları, açıklamalarının devamında terörist başı Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”na da değinerek şu ifadeleri kullandı:

“Bizler bu topraklarda eşit yurttaşlık hakkı temelinde her inançtan, her milletten insanın kendi ana diliyle konuşabilmesi ve eğitim görebilmesi ve kendi inancını bu topraklarda özgürce yaşayabilmesi için yeni bir düzen kurulana dek mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu çağrıyı aynı zamanda bu şekilde okuduğumuzu ve anladığımızı da sizlerle paylaşmak isteriz.

Bizler bu topraklarda dilimizden dolayı, inancımızdan dolayı çok acı çektik. Çok sayıda katliamlara maruz kaldık. Bunlara karşı bir olmak, beraber olmak ve mücadele etmek dışında bir seçeneğimiz yok değerli canlar. Ve bu nedenle özellikle demokratik toplum çağrısına hep beraber sahip çıkarak demokratik bir cumhuriyeti birlikte inşa etmek için elimizden gelen her türlü çaba içinde olmaya devam etmeliyiz. Ben bu duygu ve düşüncelerle Seyid Rıza, oğlu ve yoldaşlarının anısı önünde bir kez daha saygıyla eğiliyorum.”

Etkinlik ve açıklamalar, siyasi tartışmaların sürdüğü bir dönemde yeni değerlendirmeleri beraberinde getirdi.

Yapılan resmi bilgilendirmede şu ifadeler yer aldı:

"2026 FIFA Dünya Kupası Elemeleri'nde play-off aşamasına yükselen A Millî Takımımızda, deplasmanda İspanya ile oynanacak E Grubu'ndaki son maç öncesinde aday kadroda bazı değişiklikler yapıldı.

Hakan Çalhanoğlu dün akşam Bulgaristan ile oynanan karşılaşmada sağ el bileğinden yaşadığı sakatlık nedeniyle aday kadrodan çıkarılırken, Ümit Millî Takımımızdan İsak Vural ve Yusuf Akçiçek ise A Millî Takım aday kadrosuna dâhil edildi."

Milliler, İspanya deplasmanına yenilenmiş kadrosuyla çıkacak.

Kariyeri boyunca hem askeri hem sivil uçaklarda görev yapan Scheibner, C-130’un havada bu denli parçalanmasının uçak gövdesinin yaşıyla açıklanamayacağını söyledi. Söz konusu uçağı "İsviçre çakısı" olarak nitelendiren pilot, C-130’ların dünyanın dört bir yanında aktif şekilde uçtuğunu hatırlattı. Scheibner, kendi YouTube kanalında kazaya ait görüntüleri değerlendirerek sabotaj ihtimalini öne çıkardı.

Deneyimli pilotun yorumlarının öne çıkan bölümleri şöyle aktarıldı:

"C130 Hercules nakliye uçağı seyir esnasında parçalanıyor. Bu inanılmaz. Kanatların uçlarından akan şey yakıt. C130 yakıt boşaltırken kanat uçlarından akış gerçekleşiyor. Görüntüde eksik olan şey, uçağın kuyruğu ve kokpiti. Paramparça olmuş. Daha önce hiç böyle bir şey görmemiştim.
Görüntünün hemen başında uçağın kuyruğunun, gövdesinin veya kokpit kısmının kendi kendine serbest süzüldüğünü gördünüz. Peki böyle bir şeye ne sebep olabilir? Açıkçası hiçbir fikrim yok. Buna neyin sebep olabileceğini hayal etmek zor.
Alçalmaya devam ederken kanatlar hâlâ kısmen uçuyor ve spiral çizerek yere doğru iniyor. Bir dakika içinde bir dağ sırtının altına inecek ve sonra birkaç saniye içinde bir ateş topu görüyoruz. Bu esnada uçağın geri kalan parçaları hâlâ düşüyor. Yani uçak uçuş sırasında parçalanıyor. Tam olarak nedenini bilmiyoruz.
Bu uçak parçalandığında neredeydi? Gürcistan-Azerbaycan sınırına yakındı. Bir Türk Hava Kuvvetleri C130'u. İsviçre çakısı gibi bir uçak. Çok eskiden beri varlar. C130'un ilk uçuşu 1954'teydi. 1956'da ABD Hava Kuvvetleri'nde hizmete girdi.
Evet çok yaşlı. Benden ve çoğunuzdan daha yaşlı. Bu uçağın gövdesinin tam olarak kaç yaşında olduğunu bilmiyorum. Muhtemelen 1950'lerden kalma bir model değil. Ancak bir uçak, ne kadar eski olursa olsun, uçuş sırasında böyle parçalanmaz.
Bunun bir sebebi olmalı. Ya içeride bir şey olmuştur ya da dışarıda bir şey. Uçaktaki 20 kişinin hepsi de can verdi. C-130 için tipik irtifa olan 24000 fite kadar tırmandı. Ben buna benzer bir uçak uçurdum. Kullandığım P3'te de aynı motorlar var. Allison T-56 motorları. Güzel bir uçak. Hem de çok yönlü."

MSB’den iddialara yanıt: “Eski uçak yoktur, bakımsız uçak vardır”

Uçağın geçmişine yönelik tartışmalar üzerine Millî Savunma Bakanlığı, C-130’un bakım durumuna ilişkin bir açıklama yayımladı. Bakanlık, uçağın bakımının Türkiye’de düzenli şekilde yapıldığını belirterek şu ifadeleri kullandı:

"Eski uçak yoktur, bakımsız uçak vardır. Bahse konu uçakların bakımları ülkemiz tarafından düzenli olarak yapılmaktadır. C-130 uçakları hâlihazırda 70’ten fazla ülkede aktif olarak kullanılmaktadır. Düşen uçağımıza ait karakutu olarak tabir edilen FDR (FLIGHT DATA RECORDER) ve CVDR (COCKPIT VOICE DATA RECORDER) cihazları incelenmek maksadıyla ülkemize getirilmiş, Ankara’da incelemeye alınmıştır. Uçaklarımızın uçuşları 12 Kasım 2025 itibarıyla tedbiren durdurulmuştur. Detaylı olarak tüm teknik incelemeler yapılıp kontrolleri sonrasında incelemesi tamamlanan uçakların uçuşları tekrar başlayacaktır. Bahse konu uçak 21 Ocak 2012 tarihinde Suudi Arabistan’dan satın alınmış, bakımlarının yapılmasını müteakip 2014 yılında envantere alınmıştır. Modernizasyonu yapılarak 2022 yılından itibaren kullanıma verilmiştir. Bu tarihten günümüze kadar düzenli bakımlarla hizmette kullanılmıştır. Ancak iddia edildiği gibi kullanıcı ülke tarafından hizmet dışına çıkarılan değil, ihtiyaç fazlası uçaktır."

Amerikan donanma pilotu Steve Scheibner, C-130 olayında 'sabotaj' ihtimaline işaret ediyor:

▪️Hayatımda böyle bir şey görmedim. Ne kadar yaşlı olursa olsun, bir C-130 havada bu şekilde parçalanmaz.

▪️Uçağın içinde bir şekilde bir patlama olsaydı ancak öyle parçalanabilirdi.… pic.twitter.com/PtUWAZMa9C

— TRHaber Savunma (@savunma_trhaber) November 15, 2025

19 Eylül’de Uruguay’dan hareket eden gemi, 22 Ekim’de Bandırma’ya ulaştı. Denetimlerde ortaya çıkan kayıt uyuşmazlığı nedeniyle hayvanların karaya alınmasına izin verilmedi ve geminin limandan uzaklaşarak açıkta beklemesi istendi. İddiaya göre gemideki bazı hayvanların kulak küpeleri ve çipi yok, bu nedenle hayvanların ülkeye alınmasında sorun yaşanıyor ve gemide bekletiliyor.

The Animal Reader’ın aktardığı bilgilere göre Spiridon II, 22 Ekim'den bu yana denizde beklemeyi sürdürüyor ve hayvanlar hâlâ gemide tutuluyor. Gemi sahibinin bildirdiğine göre gemideki otomatik besleme ve sulama sistemleri tükendi ve 48 hayvan yaşamını yitirdi.

Acil tahliye çağrısı yapıldı
Gemi sahibi, 8 Kasım’da limana dönerek saman, yem ve su temin edebilmek için izin talep etti. Öte yandan Hayvan Refahı Vakfı (AWF, African Wildlife Foundation), Uluslararası Hayvanları Kurtarma Hareketi )Animal Save Movement=, Hayvan Hakları Savunuculuğu gibi kuruluşlar, hayatta kalan hayvanların daha fazla acı çekmemesi için acil tahliye izni verilmesi yönünde Türk yetkililere çağrı yaptı.

"Animal Save Türkiye"nin bir üyesi, Perşembe günü gemiye ulaşmaya çalıştıklarını ancak olumsuz hava koşulları nedeniyle yaklaşamadıklarını belirterek şu ifadeleri kullandı: “Geminin 16 gün boyunca limanda bekletildiğini biliyoruz. Günlerdir kapalı kaldığı için hayvanların uzun süredir aç ve susuz olduğunu düşünüyoruz.”

Susuz kalan hayvanlar borulardan akan suyu içmeye çalıştı
Gemide suyun tükenmesi sonucu hayvanların borulardan damlayan suyu içmeye çalıştığı aktarıldı. Ayrıca bölgede yaşayan vatandaşların tüm ilçeyi saran kötü kokudan şikâyet ettiği belirtildi.

Geminin daha önce de benzer sorunlar yaşadığı biliniyor
1973’te inşa edilen Spiridon II’nin 2011’de canlı hayvan taşımaya uygun şekilde dönüştürüldüğü, ancak geçmişte de ciddi sorunlar yaşadığı bilgisi paylaşıldı. 2022 yılında aynı geminin binlerce hayvanla seyir halindeyken İspanya yakınlarında motor arızası yaşamış ve hayvanların başka bir gemiye aktarılması dikkat çekti.

Kaynak: Türkiye Gazetesi

Sözcü’den Özgür Cebe’nin haberine göre, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanan Oken’in kardeşleri de dosyada yer alıyor. Buna göre Ufuk Oken aynı davada sanık, Uğurcan Oken ise mağdur sıfatıyla dosyada bulunuyor.

28 olaya karıştıkları iddia edildi

Hazırlanan iddianamede, örgütün kentte 28 farklı suça karıştığı aktarıldı. Oken’in evinde yapılan aramada, otomatik “akrep” silahı ile balistik çelik yelek bulundu. Ayrıca iddianamede yer alan bir telefon görüşmesinde, diğer çete üyelerinin Oken’i “Gelme emniyet var. Polisi çağırmışlar” diyerek uyardığı, Oken’in ise “Emniyet benim yanımda benim. Ben şimdi o çocuğu emniyetin yanında vuruyorum izle şimdi” sözlerini kullandığı belirtildi.

Oken’e yöneltilen suçlamalar:
– Esnafı haraca bağlamak
– Silahla yağma
– Konut ve işyeri dokunulmazlığını ihlal
– Yaralama
– Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak
– Yaşı küçük çocukları madde bağımlılığına sürüklemek
– Uyuşturucu ticareti
– Suç delillerini yok etmek veya değiştirmek
– Öldürmeye teşebbüs

Yeni Şafak’ta yer alan habere göre, bankalar kredi kartı ve diğer elektronik ödeme araçlarına müşterilere ait yüz, parmak izi, ses ve göz taraması gibi biyometrik verileri eklemeye hazırlanıyor. Özellikle akıllı telefon kullanmayan ve dolandırıcılık vakalarında sıkça hedef hâline gelen 65 yaş üstü vatandaşlar için ses tanıma sistemlerinin de sisteme dahil edilmesi bekleniyor.

Düzenleme ile kimlik bilgilerinin çalınması veya kopyalanması yoluyla yapılan işlemlerin önüne geçilmesi amaçlanıyor. Yetkililer, vatandaşların kimlik ve bankacılık bilgilerini kimseyle paylaşmaması gerektiğini hatırlatarak dolandırıcılık girişimlerine karşı dikkatli olunması yönünde uyarıda bulunuyor.

Yeni sezonda Demirkol'a, Evliya Aykan, Ege Kökenli, Kubilay Tuncer, Banu Fatocan, Keremcem ve Ayşe Kırca gibi tanınmış isimler eşlik ediyor. Bu güçlü oyuncu kadrosu ve yeniliklerle zenginleşen sezon, dizinin takipçilerini heyecanlandırıyor.

Netflix’in dünya çapında büyük ilgi gören fenomen dizisi Squid Game, merakla beklenen 2. sezonu ile izleyicilerin karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Diziye olan beklentinin zirveye ulaştığı bu yeni sezonun resmi ana fragmanı nihayet yayınlandı.

"Şakir Paşa Ailesi" konusu

NOW TV'nin yeni dizisi Şakir Paşa Ailesi, 1912 yılında başlıyor ve dönemin ilerisinde bir hayat süren, entrika ve sırlarla dolu bir paşa ailesinin yaşamına odaklanıyor. Hikayede, Halikarnas Balıkçısı olarak tanınan Cevat Şakir Kabaağaçlı'nın İtalyan eşiyle birlikte Büyükada’ya ailesinin evine dönmesi, ailenin tüm hayatını değiştirecektir. Bu değişim, sadece aileyi değil, dönemin kültürel sahnesini de etkileyecek ve modern resmin ustası Fahrelnisa Zeid, ilk Türk gravür sanatçısı Aliye Berger, ilk Türk seramik sanatçısı Füreya Koral gibi önemli isimlerin yetişmesine vesile olacaktır.

Şakir Paşa Ailesi oyuncuları 

Dizinin zengin kadrosunda, Vahide Perçin, Fırat Tanış, Cem Yiğit Üzümoğlu, Devrim Yakut, Denise Capezza, Nilsu Berfin Aktaş, Helin Kandemir, Yağmur Başkurt ve Onur Durmaz gibi ünlü oyuncular yer alıyor. Ayrıca, Meryem Uzerli de önemli bir karakterle dizide izleyici karşısına çıkacak.

Şakir Paşa Ailesi ne zaman başlıyor? 

Yapımcılığını MEDYAPIM’ın üstlendiği, yönetmenliğini Bahadır Karataş’ın yaptığı ve senaryosunu Hande Altaylı'nın kaleme aldığı "Şakir Paşa Ailesi: Mucizeler ve Skandallar" dizisi, çok yakında NOW TV ekranlarında izleyiciyle buluşacak.

Filmin senaryosunda Cem Özüduru ve Ozan Ağaç’ın imzası bulunurken, yönetmen koltuğunda Hande Türkel yer alıyor. "Barda 2", Serdar Akar’ın yönettiği orijinal yapımın günümüze taşınan bir versiyonu olarak sinemaseverlere sunulacak.

Oyuncu kadrosu

Barda 2'nin geniş oyuncu kadrosu dikkat çekiyor. Cem Söküt, Melisa Berberoğlu, İdris Nebi Taşkan, Burak Can Doğan, Alperen Aldanmaz, Melissa Değer, Yalım Danışman gibi isimlerin yer aldığı filmde, ayrıca Kıvanç Baran Arslan, Berkan Şal, Ertan Saban, Fatih Al, İlker Kızmaz ve Ejder Özkarslıgil gibi deneyimli oyuncular da yer alıyor.

"Anonim" 22 Kasım’da başlıyor!

Geçtiğimiz dönemde tanıtımı yapılan ve büyük bir merakla beklenen "Anonim" dizisinin yayın tarihi nihayet belli oldu. Dizi, 22 Kasım'da Exxen’de izleyicilerle buluşacak. Ali Atay'ın imzasını taşıyan bu yeni projede, komedi ve dram unsurları bir arada bulunacak ve izleyicilere unutulmaz bir deneyim sunulacak.

Başrollerde kimler var?

Dizinin başrollerinde Ali Atay’a yakın dostları Serkan Keskin ve Mehmet Özgür eşlik ediyor. Bu üçlü, daha önce Leyla ile Mecnun gibi ikonik projelerde bir araya gelmiş ve izleyicilerin kalbinde taht kurmuştu. "Anonim", onların tekrar bir araya geldiği, eğlenceli ve bol kahkahalı bir yapım olarak dikkat çekiyor.

Ünlü komedyen Hasan Can Kaya, popüler sohbet programı "Konuşanlar"ın 157. bölümünün tanıtımını yayımladı. Programda her bölümde olduğu gibi, konuklar arasındaki samimi sohbetler, esprili anekdotlar ve eğlenceli anlar ön plana çıkacak. Konuşanlar'da bu hafta, izleyicileri yine bol kahkaha, sürprizler ve ilginç sohbetler bekliyor.
 

Film, gazetecilik bölümünden mezun olduktan sonra büyük hayallerle mesleğe adım atan Elif’in, kariyerinde beklemediği bir yola girerek kendini astroloji köşesinde burç yazarken bulmasını konu alıyor. Sinem Kobal'a bu renkli hikâyede Alp Navruz, Devrim Yakut, Tamer Levent, Derya Alabora, Neslihan Yeldan, Yılmaz Bayraktar, Kayhan Açıkgöz, Ayşegül Aslan Öcal, Su Şanad, Koray Kadirağa, Cansın Çekili gibi isimler eşlik ediyor.

Kobal'ın yıllar sonra beyaz perdeye dönüşünü müjdeleyen bu yapım, hem hikayesi hem de güçlü oyuncu kadrosuyla sinemaseverlerin merakını şimdiden cezbetmiş durumda.