Özgürlük, Eşitlik, Adalet ve Eğitim, Sağlık, Toplumda Güvence, Barış ve Huzur ve Siyasette Ahlâk kalmadıysa, yoksa hiç, partiler üstü halk muhalefeti gerek.

İnsanlar iktidarda olan ve olmayan siyasilerden onların siyaset performanslarından bıktı. 

Gerçek, ulusal, uluslararası bir insanlık ve demokrasi mücadelesi verilmiyor. 

Kendi aralarında hesaplaşmalar, birbirine meydan okumalar, çıkarlar, hırslar… sonu yok.

Ne ülke ne insanlık ilgilendiriyor onları ne de çözüm bekleyen sorunlar. Onları fark edemiyor, göremiyor, bilemiyorlar. 

Öyle kendi dertlerine düşmüşler, halktan öyle uzaklaşmışlar… Bırakın geleceği bugünü öngöremez durumdalar.

Siyaset onlar için varı yoku pazarlamak. Halkı korkutmak, onunla eğlenmek. Halkın üstünden kazancın keyfini çıkarmak. 

Böylesi benmerkezci eylemler konusunda bakın Nöroloji bilimi ne diyor: Bunlar ilkel beynin işleri. Yani insan beyni-yeni beyin düzeyinde çalışmayan ya da çalışmayı reddeden beynin işleri diyor. 

İlkel gereksinimlere kilitlenmiş beyinlerin kendilerini ultra elit, alttakileri sıradan görmeleri bundan. 

Aktivitelerinde kitlelerin sorunlarına inemiyor, erişemiyorlar. Üstelik bu yetersizliğin nedeninin ilkel beyinle hareket etmek olduğunu anlayamıyor, tutumlarını değiştiremiyorlar. 

İlkel gereksinmeler dışında mesela küreselleşmenin amacının tüm insanlık olduğunun önemini algılayamıyorlar. Covid 19 kriz yönetimi bunun ciddi bir göstergesi olmadı mı?  

Halkın demokrasi isteği, beklentileri, iradesi görmezden geliniyor, hiçe sayılıyor. 

Adalet temeli olmayan kanunlar çıkarıp hükmediyorlar. 

Gençlerin eğitim düzeyi ilk seviyelere düştü; işsiz ve açlar, beden ve ruh sağlıkları bozuk. 

Yaşlılar saf dışı edildi, işe yaramaz görüldü, bakıma muhtaç hale geldi. 

Halkı aşağılamak, nereden geldiği belli olmayan uzak güçlere emanet etmek hiç bugünün siyasetçilerinde olduğu kadar net görülmemişti.

Çağımızda hükümetler toplumları insanlığı kavrayacak koruyacak entelektüel güce sahip değil. 

İlkel beyinlere "tarafsız ifadeler, genellemeler, bilimsel açıklamalar, saptamalar, önermeler" yabancı. 

Oysa toplum içinde yeni beyin fazlasıyla var. Dış siyaset, ülke güvenliği ve savunması, dış ticaret, tarım ya da toplum politikaları; her konuya ilişkin kararda yer alabilirler. Bildik siyasetçilerden farklı olarak sözcüklerin değerinin bilgisinde, mantıklı, duygulular. 

Atananlardan oluşan yeni beyin olma yanılgısındaki büyük meclis halkı saf dışı bırakıyor, sözünü görüşlerini geçirmiyor. Mali politikaları kamu hizmetlerini aşağıdan yukarıya doğru değil yukarıdan aşağıya uyumlu kılıyor. 

Bu yüzden zor da olsa zaman da alsa vatandaşın toplumsal hareket olarak oluşturacağı partiler üstü muhalefetin önemi büyük. 

Bir örneği Fransa’da uygulanmaya başlandı. Toplumsal adalet için siyasi partiler üstü kurulan Birinci Halk Muhalefeti devrede.  

Çünkü bir yanda ilkel beynin hükmünde kılları bile kıpırdamadan görülmemiş zenginlikler içinde yaşayanlar varken öte yanda yıkımlar altında kalanlar var.

Düzen elit tabakaya çalışıyor. Küresel türbo kapitalizmin yarattığı yöneticilerin de vergilendiremediği 946 dolar milyarderi gücü elinde tutuyor. 
İşte partiler üstü halk muhalefeti ulusal, uluslararası hatta küresel kademelerde adaleti ve dayanışmayı yükseltebilir.

Kapitalizmin babası Adam Smith ve dolayısıyla günümüz insanlığının ilkel beyin kölesi efendilerine ait her devirde geçerli bir aforizma var: "Hepsi kendimize ötekilere yok". 

Bu koşullarda geldiğimiz noktaya bir bakın! 

Hazine ve Maliye Bakanlığı Türkiye'nin 31 Aralık 2020 itibarıyla brüt dış borç stokunun 450 milyar dolar olduğunu açıklamış. Milli gelirimizin yüzde 62,8’i dış borca gidiyor. Hem borcumuz çok hem de milli gelirimize göre oranı yüksek.

ATO’nun Şubat 2021’de yayımladığı habere göre Türkiye bu yıl saniyede 1078 dolar iç ve dış borç faizi ödemesi gerçekleştirecek. Oysa 2020’de 670 dolarmış. "Türkiye’de uygulanan yanlış politikalar, yanlış yatırımlar ve savurganlık nedeniyle 2003 yılı da dahil edildiğinde Türkiye faize son 11 yılda 245 milyar dolar ödemek zorunda kaldı […] 1 dolarlık banknotlar olarak yan yana sıralarsak, dünyanın etrafını 95 kez dolaşırdı” diyor Sinan Aygün.

Türkiye’de siyasetçiye güven kalmadı. Yöneticiler buna istedikleri kadar yabancı kalsınlar art arda başarısızlıkları maskelenemez.

Öte yandan partiler üstü halk muhalefeti demokrasiyi tehdit eden yöneticiler konusunda olsun devlete ve kurumlara inancın tazelenmesinde olsun hatta ulusun güvenceye bağlanmasında önemli rol oynayabilir.

Yeni beyin kapasitesinde yöneticilerle ülkeyi harekete geçirerek Türkiye’nin uluslararası anlamda yeniden inandırıcılık kazanmasını sağlamak en büyük başarısı olur.